Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/1731 E. 2021/2213 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1731
KARAR NO : 2021/2213
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/12/2020
NUMARASI : 2018/1037 E. – 2020/882 K.
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazasından Kaynaklı Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 30/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı olan, miras bırakan …l’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı traktörle seyir halindeyken meydana gelen 06/09/2008 günü tek taraflı trafik kazasında hayatını kaybettiğini ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) her bir davacı için ayrı ayrı 50,00-TL olmak üzere toplam 200,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş, 03/09/2020 günlü bedel arttırım dilekçesi ile de davacı … için olan istek miktarına 123.686,84-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde ve bedel arttırım dilekçesine karşı verdiği beyan dilekçesinde; kazanın 06/09/2008 tarihinde meydana geldiğini bu nedenle hem dava tarihi itibariyle hemde bedel arttırımına gidildiği tarihte zamanaşımı süresinin geçirilmiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davanın niteliği gereği 2918 sayılı yasanın 109/1 mad.çerçevesinde 2 yıllık zamanaşımı süresi veya kazaya konu fiilin ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olması halinde uzatılmış ceza zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, kazanın 06/09/2008 tarihinde gerçekleşmiş bulunduğu, trafik kazasının davacıların miras bırakanı …’ın kendi fiili neticesinde tek taraflı olarak meydana geldiği, suç ve cezaların kanuniliği ilkesi gereği eylemin suç oluşturmadığı, trafik kazasına konu eylemin kazanın meydana geliş biçimi gözetildiğinde, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu olarak yorumlanabileceği, bu şekilde düşünüldüğünde; zamanaşımı süresi 8 yıl olup dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmuş olduğu, görüşünden hareketle, davalı tarafça yapılan zamanaşımı itirazının kabulü ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri; Yargıtay’ın Yerleşmiş İçtihadları uyarınca görülmekte olan dava bakımından, uzamış ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğunun kabul edilmesi gerekirken yazılı biçim ve şekilde davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu hususuna yöneliktir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı isteğine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.
Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı).
TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.Dava konusu olayda, trafik kazası 06/09/2008 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 29/12/2018 tarihinde açılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın az yukarıda açıklanan madde hükümleri uyarınca, gözden kaçırılmaması gereken husus Yargıtay Özel Dairesinin bir çok içtihadından da anlaşılacağı üzere, ceza kanununda ön görülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesi koşulu, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması halidir. Diğer bir ifade ile meydana gelen olayda ölüm veya yaralanma meydana gelmesi halinde, sonuç kimin eyleminden kaynaklanmış olursa olsun ceza kanununa göre suç sayılma hali gerçekleşmiş olur. Böyle olunca da uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma açılması veya mahkumiyetle sonuçlandırılmış bir ceza davası varlığı koşulu aranmayaçaktır. Dolayısıyla ölenin sürücü olmasının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Zira yasa koyucu, ceza zamanaşımı uygulaması bakımından sürücü ve diğer sorumlular bakımından bir ayrım yapmamış, kuralın tümü için geçerli olduğunu kabul etmiştir. (Bkn.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/19153 Esas ve 2019/8633 Karar sayılı ilamı) Hukuk Genel Kurulu kararları da bu yöndedir.Kaza, 06/09/2008 tarihinde gerçekleşmiş ve davaya konu trafik kazasında davacıların miras bırakanı olduğu ileri sürülen kişi ölmüştür. Dolayısıyla, desteğin ölümü esasen cezayı gerektiren fiil niteliğindedir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/d maddesi hükmüne göre, ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, dava tarihinde (29/12/2018) ve bedel arttırımı yoluna gidildiği tarihte (03/09/2020) uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle; mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı konusundaki hatalı değerlendirme sonucunda, yazılı biçim ve gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca kaldırılması gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/12/2020 tarih ve 2018/1037 E. – 2020/882 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcı ile istinaf başvuru harçlarının talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan diğer istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 30/12/2021