Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/1510 E. 2022/207 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1510
KARAR NO: 2022/207
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2020
NUMARASI: 2013/35 ESAS 2020/901 KARAR
Birleşen Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/685 Esas Sayılı Dosyası
Birleşen İstanbul Anadolu 13.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/16 Esas Sayılı Dosyası
DAVA: Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 04/08/2008 havale günlü asıl dava dilekçesinde özetle; vekil edeninin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kiralık aracın direksiyon hakimiyetini yitirmesi neticesinde yapmış olduğu 03/03/2007 günlü trafik kazasında bariyerlere çarpmak suretiyle durabildiğini, davacı … kaza yaptığı araçtan henüz çıkamadan arkadan gelen ve davalı … idaresinde bulunan, davalı … Sigorta A.Ş nezdinde ZMM sigortalı … plaka sayılı aracın duran araca çarptığını, daha sonra …’nun araç içerisinden her nasılsa çıkartılıp Boğaz Köprüsü üzerinde yatırıldığını, bu sırada davalı … Sigorta Şirketi nezdinde trafik sigortalı olan ve davalı …’ın yönetiminde bulunan … plaka sayılı aracın hızla gelerek yerde yatmakta olan vekil edeninin üzerinden geçtiğini, bu şekilde ağır bir biçimde yaralanan davacının önce … Hastanesine kaldırıldığını, daha sonra … Hastanesine sevk edildiğini, sevk edildiği hastanede iki aydan fazla süre yatarak tedavi gördüğünü, taburcu olduktan sonra da 6 ay boyunca fizik tedavi ve rehabilitasyon tedavisine tabi tutulduğunu, müvekkilinin bu nedenle pek çok tedavi gideri yapmak zorunda kaldığını ve toplam 6 ay süre ile çalışamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla yapmak zorunda kaldığı tedavi ve ulaşım giderleri ile çalışamamaktan kaynaklanan zararlarına karşılık olmak üzere 5.000,00-YTL maddi ve 15.000,00-YTL manevi tazminatın kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; 02/03/2017 günlü ıslah dilekçesi ile de maddi tazminata ilişkin talebinin 1.000,00-TL’sinin hastane faturası, 1.000,00-TL’sinin fizik tedavisi gideri, 1.000,00-TL’sinin ulaşım gideri ve 2.000,00-TL’sinin de maluliyet nedeniyle oluşan zarara karşı olduğunu açıklayarak, 2.000,00-TL’lik maluliyet tazminatına ilişkin istek miktarını davalılar … ve … Sigorta şirketi yönünden 129.215,90-TL’ye çıkartıklarını bildirmiş; 27/01/2020 günlü dilekçe ile de, maluliyete ilişkin hesaplamanın bilirkişi raporu ile güncellendiğini, bu nedenle maluliyete ilişkin önceki talep miktarını davalılar … ve … Sigorta Şirketi açısından 173.326,59-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. İstanbul Anadolu 13.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/16 Esas sayılı birleşen dava dilekçesinde davacı … vekili özetle; … tarafından açılan ve İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/35 Esasında görülen davanın konusunu oluşturan 03/03/2007 günlü trafik kazası sonucunda vekil edenine ait … plaka sayılı aracın hasarlanarak değer kaybına uğradığını, araç hasarının giderilmesi için faturalı bir biçimde toplam 20.530,00-TL harcama yapılmak zorunda kalındığını; kaza ile ilgili olarak İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/93 Esasında görülen ceza yargılamasına ilişkin dosya kapsamında temin edilen kusur bilirkişi raporu doğrultusunda; kazanın oluşumunda, vekil edenine ait araç sürücüsü …’un kusursuz olduğu belirlenerek beraatine karar verildiğini, bu durumda müvekkilinin aracında oluşan zararın karşı tarafça giderilmesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 20.530,00-TL araç hasar bedeli ile 1.000,00-TL araç değer kaybı zararının … plaka sayılı araç sürücüsü (…), araç işleteni (… Ltd. Şti) ve aracın ZMM sigortacısı (… Sigorta A.Ş.) olan davalılardan kaza tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; 24/09/2014 günlü ıslah dilekçesi ile de değer kaybına ilişkin istek miktarını 2.000,00-TL’ye, daha sonra sunduğu 09/04/2018 günlü dilekçe ile de 4.000,00-TL’ye çıkarttıklarını bildirmiş ancak daha sonra 23/10/2020 günlü dilekçe ile de değer kaybına ilişkin asıl taleplerinin 2.000,00-TL olduğunu açıklamıştır. Davalı tüm taraflar aleyhlerine açılan davaların reddine karar verilmesini savunmuşlar; davalı İhsan Işak vekili ayrıca asıl dava yönünden verilen ıslah dilekçelerine karşı verdiği beyanlarında zamanaşımı itirazında da bulunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davacı …’nun dava konusu trafik kazası neticesinde yaralanarak %5 oranında malul kaldığı ve geçici iş göremezlik süresinin de 6 ay bulunduğunun ATK raporu ile tespit edildiği, davacının kalıcı iş göremezlik zararının 211.488,65-TL, geçici iş göremezlik zararının da 19.643,46-TL olduğunun 01/04/2020 günlü aktüer bilirkişi raporu ile belirlendiği, bu durumda kazaya karışan araçların kusur durumlarının değerlendirilmesi gerektiği ancak eldeki davada ve ceza yargılamasına ilişkin dosya kapsamında alınan birden çok bilirkişi raporu olduğu, tüm raporlar incelendiğinde her birinin hatalı bulunduğu şeklindeki tespitten sonra; “Öyle ki kazaya karışan 3 sürücü için geniş çerçeveden bakıldığında sürücü … ve … sırasıyla 110 ve 220 promil alkollü olarak araç sürmektedirler. Davacı şahıs tek taraflı kaza yaptığında, kazanın meydana geldiği mahal itibariyle günün her saatinde yoğun trafik barındırmasına rağmen, nedendir ki davalılar … ve … dışında hiç bir sürücü kazaya karışmamıştır. Ve yine nedendir ki kazaya karışan her iki araç sürücüsü olan davalılar alkollü şekilde araç kullanmaktadırlar. ikisinin de alkollü olması ve kazaya bu şahıslar dışında hiç bir aracın neden olmaması bir bütün halinde değerlendirildiğinde davacıya kusur atfedilmesi hakkaniyete aykırıdır. Kusur takdirinin mahkemeye ait olduğu da göz önünde bulundurulduğunda mahkememizce davacının kusurunun bulunmadığı, davalıların ise (davacı tarafından kusur oranlarına göre bir tazminat talebinde bulunmaması nedeni ile) kazanın oluşumunda %100 oranında müştereken kusurlu oldukları kabul edilmiştir. Her ne kadar mahkememizce bu yönde değerlendirme yapılmışsa da, bu değerlendirmenin kurulacak olan hükme bir tesiri olmamıştır, zira davacı taraf tazminat talebini bilirkişi raporundaki kusur oranına göre harçlandırmakla mahkememizin taleple bağlılık kuralı gereği talebinden fazlasına hükmedemeyeceği gözetilerek ancak talep üzerinden hüküm kurulmuştur. ” denilmek suretiyle; Asıl dava yönünden; 1-Maddi tazminata ilişkin davanın kabulü ile; 14.710,10 TL geçici , 158.616,49 TL kalıcı işgöremezlik olmak üzere toplam 173.326,59 TL tazminatın sigorta şirketleri yönünden teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere ve davalılar Doruk ve İhsan Yönünden kaza tarihi olan 03/03/2007 tarihinden , davalılar … ve … Sigorta yönünden dava tarihi olan 04/08/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, 2-Manevi tazminata ilişkin davanın; -davalılar … Sigorta ve … Sigorta yönünden reddine, -davalılar … ve … yönünden kabulü ile ; 15.000,00 TL nin kaza tarihi olan 03/03/2007 tarihinden itibaren işleycek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş; Birleşen dava yönünden ise; “Birleşen dava yönünden asıl dava yönünden tarafların talep ettikleri tüm deliller toplanmış olup yapılan yargılama ve inceleme neticesinde davanın temelinin aynı trafik kazasından kaynaklandığı fakat davacısının asıl davada davalı olan …’un babası … olduğu talebin ise araçta meydana gelen hasar nedeni ile maddi tazminat istemi olduğu anlaşılmıştır. Asıl dosya yönünden kusur hususunda yukarıda yaptığımız izahat neticesinde birleşen dosya yönünden dava dışı olan …’un alkollü şekilde araç sürdüğü anlaşılmakla %100 oranında kusurlu olduğu ve kendi kusuruna binaen meydana gelen trafik kazasında davalılardan maddi tazminat isteyemeyeceği bu nedenle de davalılardan .. ile … sigorta yönünden davanın ispatlanamaması nedeni ile reddine karar verilmesi gerekmiştir. Diğer davalı olan … yönünden ise davalının kiraya veren sıfatı ile aracını uzun süreli olarak kiraya verdiği ve işleten sıfatını bu kaza özelinde taşımadığı anlaşılmakla bu davalı yönünden de davanın pasif husumet yokluğundan reddine dair karar verilmesi gerekmiştir. ” gerekçesiyle; “1-Davalı … yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine, 2-Diğer davalılar … ve … Sigorta yönünden ispatlanamayan davanın reddine,” karar verilmiştir. Karara karşı davacı … vekili, asıl davanın davalıları olan .. Sigorta A.Ş vekili, … vekili, … Sigorta Şirketi vekili ile … vekili ve birleşen davanın davacısı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … ve birleşen davanın davacısı … vekilinin istinaf nedenleri; vekil edenlerinden …’un davacı …’nun yaralanmasında etkili herhangi bir rolü olmadığı, sadece daha önceki kazadaki araca çarptığı, bu kazada da alabileceği herhangi bir önlem olmadığ,ı …’nun yaralanması ile vekil edeni …’un eylemi arasında nedensellik bağı bulunmadığı belirgin olduğu halde, …’nun uğradığı zararlar bakımından diğer davalılarla birlikte sorumluluğu yoluna gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, birleşen dava bakımından da vekil edeni …’un maliki bulunduğu … plaka sayılı araçla …’nun sevk ve idaresindeki aracın çarpışmasında …’un kazayı önlemek için alabileceği bir önlem olmadığı ve çarpışmanın gerçekleşmesinde tüm kusurun …’e ait bulunduğu bilirkişi raporları ile tespit edildiği halde, dosyadaki delillere aykırı bir biçimde araç hasarı ve değer kaybı talebi ile açtıkları davanın reddedilmesinin isabetsiz bulunduğu hususuna yöneliktir. Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin istinaf nedenleri; vekil edeni sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı araç sürücüsü …’un eylemi ile davacı …’nun yaralanması arasında illiyet bağı olmadığı ceza mahkemesi kararı ile belirlendiği halde sorumlulukları yoluna gidilmesinin isabetsiz olduğu, kabule göre de kaza tarihindeki poliçe limiti (60.000,00-TL) dikkate alınmadan karar verildiği, ayrıca …’nun 2007 yılındaki gerçek geliri tespit edilmeden, 2013 yılı gelirinin oranlanması suretiyle hesaplama yapılmasının kabul edilemez bulunduğu, ayrıca müvekkili şirkete yönelik olarak açılan manevi tazminat talebi reddedildiği halde lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olmasının ve manevi tazminatla yükümlü tutulmayan vekil edeni aleyhine maddi-manevi ayrımı yapılmaksızın yargılama harç ve gideri yükletilmiş bulunmasında da isabet bulunmadığı hususlarına yöneliktir. Davalı … vekilinin istinaf nedenleri; vekil edeninin sorumluluğu yoluna gidilmesine neden olan böyle bir kazada, davacı …’nun hiçbir kusuru olmadığı söylenemeyeceğinden, %100 kusura göre yapılan hesaplamaya dayanılarak karar verilmesinin hatalı olduğu, davada iki kez ıslah yapıldığının gözetilmediği, maluliyetin %28,2 olduğu varsayımından hareketle yapılan hesaplamanın usulsüz olduğu (böyle bir hesaplama bulunmamaktadır) ayrıca ıslahla artırılan dava değerlerine karşı ileri sürdükleri zamanaşımı itirazları üzerinde de hiç durulmadığı, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Davalı … Sigorta Şirketi vekilinin istinaf nedenleri; dava konusu olay 03/03/2007 tarihinde gerçekleştiğinden, TBK hükümleri uyarınca maddi tazminat taleplerinde 2 yıllık zamanaşımı öngörüldüğünden davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığı ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin itirazlarının gözetilmediği, ayrıca ıslah tarihinden faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden faiz işletilmesinin hatalı olduğu, yargılamada taraf kusur durumları ve oranları belirlendiği halde tam kusur üzerinden hüküm tesis edilmiş olmasının isabetsiz bulunduğu, kaza tarihinde poliçe limitinin 60.000,00-TL ile sınırlı olduğunun karar yerinde dikkate alınmadığı gibi gelirin ve kusur durumunun hatalı değerlendirildiği ve reddedilen manevi tazminatlar bakımından vekil edeni lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olmasının doğru olmadığı hususlarına yöneliktir. Davacı … vekilinin istinaf nedenleri ise; davalı … Sigorta A.Ş aleyhine Kadıköy 3.asliye Ticaret Mahkemesinde açtıkları 2008/685 Esas sayılı dava, eldeki dava ile birleştirilmiş olmasına rağmen, … Sigorta A.Ş’ye yönelik talepleri bakımından olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafların kapsam ve nedenleriyle kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-Haksız bir fiil sonucu zarar oluştuğu iddiasıyla ilgili bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsurdur. 6100 Sayılı HMK’nun 266.maddesinde: Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi belirgin olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı ve fakat çözümün hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulacağı düzenlenmiştir. Yani hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgilerle çözümlenmesi mümkün olmayan konularda görüş alınması gerekir. Dairemizin ve Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları da bu doğrultudadır. Somut olayda; davacı …, yaralanmasına neden olan olayda … plaka sayılı araç sürücüsü davalı …’un ve … plaka sayılı araç sürücüsü davalı …’ın kusurlu olduğunu ileri sürmüş, davalılar ise olayın gerçekleşmesinde kendilerinin kusuru olmadığını savunmuşlardır. Birleşen davada ise davacı … vekili, vekil edenine ait … plaka sayılı aracın, daha önce kaza yapması nedeniyle durmakta olan … plaka sayılı araca çarpması neticesinde hasarlandığını, bu kazanın meydana gelmesinde … plaka sayılı araç sürücüsü …’un herhangi bir kusuru bulunmadığını, tüm kusurun ilk kazayı yapan araç sürücüsü …’na ait olduğunu ileri sürerek talepte bulunmuştur. Dosya kapsamından 03/03/2007 tarihinde esasen birbirini takip eder biçimde 3 ayrı trafik kazası gerçekleştiği; ilk kazanın …’nun sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın direksiyon hakimiyetini yitirmesi neticesinde bariyerlere çarparak durması şeklinde meydana geldiği, bu kazadan sonra arkadan gelen ve …’un sürücüsü bulunduğu aracın (… plaka sayılı araç) durmakta olan araca çarpması ile ikinci kazanın oluştuğu, bu ikinci kazadan sonra kaza yerine ulaşan İhsan Işak’ın yönetimindeki … plaka sayılı araçla yerde yatmakta olan …’nun üzerinden geçtiği ve üçüncü kazanın da bu şekilde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Olayla ilgili olarak Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılan ve Yargıtay denetiminden geçerek 17/12/2013 kesinleştiği anlaşılan 2009/93 E., 2011/156 K.sayılı ceza yargılamasına ilişkin davada; sanık …’un eylemi ile …’nun yaralanması arasında nedensellik bulunmadığından bahisle …’un beraatine karar verildiği tespit edilmiştir.03/03/2007 tarihinde meydana gelen olaya ilişkin olarak hem eldeki davanın hem de ceza mahkemesinde görülen davanın yargılamaları sırasında alınmış birden çok bilirkişi raporu mevcuttur. Ne var ki mahkemece, dosyada mevcut tüm raporların hatalı olduğu açıklandıktan sonra 03/03/2007 tarihinde meydana gelen olayla ilgili olarak olaya karışan tüm araç sürücülerinin kusur durumlarının mahkemece takdir edilebileceği varsayımından hareketle, davanın yazılı biçim ve şekilde sonuçlandırıldığı görülmüştür. Hal böyle olunca mahkemece öncelikle, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, diğer bir anlatımla ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk hakimini bağlayacağı veya bağlamayacağı konusu ile bilirkişi raporlarının karara etkisi üzerinde durulması, tartışılması ve varılan sonucun denetime imkan verecek şekilde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğüne; mahkemece davacı …’nun cismani zarara uğramasına ilişkin olarak ceza mahkemesince verilen ve kesinleşen kararın hukuk hakimini bağlayıp bağlayamayacağı hususu üzerinde durulmadığı ve daha da önemlisi neden durulmadığı hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı gibi konuya ilişkin birden çok bilirkişi raporu olduğu halde, bu raporların tek tek irdelenmediği ve raporlara neden itibar edilmediği konusunda denetime imkan verecek bir şekilde açık bir gerekçe gösterilmediği, soyut ve genel bir takım anlatımlarla sonuca varıldığı görülmüştür. Oysa mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra bilirkişi raporunun/raporlarının somut olaya uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varılması halinde yapılacak iş hakimin bilirkişi yerine geçmesi değil, yeni bir kusur raporu temin etme yoluna gitmesi olmalıdır. Öte yandan, dava konusu olayda kaza tarihi 03/03/2007 olup, …’nun yaralanmasına bağlı olarak açılan maddi ve manevi tazminat talepli asıl dava 2008 tarihinde açılmış olup, 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde açılması nedeniyle, esasen kısmi dava niteliğindedir. Yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 107.maddesi uyarınca bu tür davaların belirsiz alacak davası şeklinde açılma olanağı mevcut ise de bunun olabilmesi için kısmi dava şeklinde açılan bir davanın usulüne uygun şekilde ıslah edilmesi ve davanın belirsiz alacak davasına dönüştürülmesi gerekir. Ayrıca yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 176.maddesinde de; taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak bir davada bir kez ıslah yoluna başvurulabileceği açıklanmıştır. Somut olayda … uğradığı bedensel zarar nedeniyle açtığı davada, önce 02/03/2017 günlü dilekçe ile talep miktarını arttırdığı, daha sonra da 27/01/2020 günlü dilekçe ile istek miktarını yeniden arttırdığı görülmüştür. Mahkemece … vekili tarafından dosyaya sunulan 02/03/2017 ve 27/01/2020 günlü dilekçelerin nitelikleri ve kapsamları değerlendirilmeksizin ve daha da önemlisi bu konuya ilişkin herhangi bir gerekçe oluşturmaksızın ve ayrıca davalı tarafın söz konusu dilekçelere yönelik olarak zamanaşımı süresinin geçirildiği ve ikinci kez ıslah yapılamayacağına ilişkin itirazları üzerinde de durulmaksızın, 27/01/2020 günlü dilekçedeki talep miktarı doğrultusunda karar verilmesi isabetsizdir. (Söz konusu dilekçelerde, ıslahla arttırılan miktarların davalılar … ve … Sigorta Şirketi’nden tahsili istenilmektedir.) 2-Tüm bunlardan ayrı, görülmekte olan asıl davanın önce Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/212 Esasına kaydedildiği, mahkemesince bir kısım davalıların yaptığı iş bölümüne yönelik itirazların kabulü ile dosyanın Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği ve asıl davanın bu şekilde Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/968 Esasına kaydedildiği ve daha sonra Kadıköy’deki mahkemelerin kapatılması nedeniyle de dosyanın en son İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/35 Esasına kaydedildiği (15.celse) anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından görülmekte olan davaya Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemesince bakılmakta iken, 24/03/2010 günlü duruşma oturumunda Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/685 Esas sayılı dosyanın eldeki dava ile birleştirilmesine karar verildiği halde dosyanın gönderilmediği şeklindeki tespitten sonra sözü edilen dosyanın, mahkemesinden istenilmesine karar verildiği, müteakip 26/05/2010 günlü duruşma oturumunda da; görülmekte olan dava ile birleştirilen Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2008/685 Esas sayılı dava dosyasının gönderildiğinin zapta geçirildiği tespit edilmiştir. Ne var ki, Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/685 Esas sayılı dava dosyası fiilen dosya arasında bulunmadığı gibi, birleştirilen bu dava bakımından mahkemesince olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği, bunun yerine; “Her ne kadar dosyanın incelenmesinde UYAP üzerinden davalı olarak … sigorta belirtildiği görülse de ne dava dilekçesinde bu sigortaya yöneltilen bir husumet bulunmadığı ne de bu davalıya yönelik birleşen bir davanın bulunmadığı yapılan inceleme ile tespit edilememekle bu sigorta şirketi yönünden mahkememizce inceleme yapılmayarak hüküm kurulmamıştır. “denildiği, ancak karar başlığında davalı olarak gösterilen … Sigorta A.Ş’nin vekili vasıtasıyla 16/06/2010 günlü duruşma oturumu dahil devam eden oturumlara katıldığı, beyanının alındığı, … Sigorta’ya tebliğ edilen raporlara yine vekili aracılığıyla cevaplar sunulduğu ve gerekçeli mahkeme kararında … Sigorta A.Ş’nin cevap dilekçesinin özetlendiği görülmüştür.Hal böyle olunca mahkemece eldeki davanın öncesi olan Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/968 Esas sayılı dosyası ile birleştirildiği anlaşılan Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/685 Esas sayılı dava dosyasının bulunduğu yerden getirtilerek dosya içerisine alınmasının sağlanılması, dosyanın bulunamaması halinde 4473 sayılı yasa gereğince ve Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 30/01/2006 tarih ve 107 sayılı “Zayi Olan Dosyaların Yenilenmesi” başlıklı genelgesindeki usuller gözetilerek dava dosyanın ihya edilmesi ve davacı … tarafından davalı … Sigorta A.Ş aleyhine açılan birleşen davadaki talepleri bakımından da olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uymayan bir gerekçe ile bu talep hakkında bir karar verilmemiş olması da doğru değildir. Az yukarıda bentler halinde gösterilen ve kamu düzenine ilişkin bulunan yanılgılar istinaf edenin sıfatı ve istinaf nedenleriyle bağlı olmaksızın resen dikkate alınması gerektiğinden, istinaf yasa yoluna başvuran tarafların hatalı olduğu sonucuna varılan hususlar dışında kalan sair istinaf itirazları değerlendirilmeksizin ilk derece mahkemesince verilen kararın yukarıda belirtilen nedenlerle HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamında kaldırılmasına, açıklanan şekillerde işlem ve yargılama yapılarak meydana gelecek duruma göre ve yasa yolu incelemesine olanak sağlayacak biçimde gerekçe oluşturulmak suretiyle, taraflar arasındaki tüm uyuşmazlıklar hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davacı … vekili, asıl davanın davalıları … Sigorta A.Ş vekili, … vekili, … Sigorta Şirketi vekili ile … vekili ve birleşen davanın davacısı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/12/2020 tarih ve 2013/35 E. – 2020/901 K. Sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırılan maktu ve nispi istinaf karar ve ilam harçlarının harçlarının talepleri halinde ilgilisine İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yapılan diğer istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/02/2022