Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/147 E. 2023/85 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/147
KARAR NO: 2023/85
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2020
NUMARASI: 2018/466 Esas – 2020/548 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edenlerin eşi ve babası olan …’ın trafik sigortası bulunmayan … plâka sayılı araçla 27.12.2011 tarihinde yapmış olduğu tek taraflı trafik kazasında hayatını kaybettiğini belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) davacı eş … için 3.000,00-TL, davacı çocuklar için de ayrı ayrı 2.500,00-TL olmak üzere toplam 8.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte …ndan tahsiline karar verilmesini istemiş, 03.08.2016 günlü ıslah dilekçesi ile davacı eş … için olan istek miktarını 167.028,88-TL’ye, davacı çocuk … için olan istek miktarını 13.596,30-TL’ye ve … için olan istek miktarını da 19.374,82-TL’ye çıkardıklarını açıklamıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın konusunu oluşturan trafik kazasının 27.12.2011 tairhinde gerçekleşmesi nedeniyle dava tarihi itibarıyla (08/04/2015) zamanaşımı süresinin dolduğunu, kazanın desteğin tam kusuru neticesinde ve çalıntı araçla gerçekleştiğini, bu durumda davacıların destekten yoksun kalma tazminatı isteğinde bulunamayacaklarını, ayrıca somut olayda TBK. 135 maddesinde düzenlenen alacaklı/borçlu sıfatlarının birleştiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiş ve faiz talebinin de yersiz bulunduğunu açıklamıştır.Mahkemece ZMSS poliçesi bulunmayan … plâka sayılı çalıntı araç sürücüsü olan davacıların desteği bulunan …’ın aşırı alkollü bir şekilde ve tam kusuru neticesinde 27.12.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiği, ancak ölenin desteğinden yoksun kalan davacıların üçüncü kişi konumunda olmaları nedeniyle …ndan destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri, …ına 19.01.2015 tarihinde başvuruda bulunulduğunu ve istek karşılanmadığı için temerrüt tarihinin 29.01.2015 olarak kabûl edilmesinin gerektiği, olayda uzamış ceza zamanaşımının söz konusu olması nedeniyle davalı tarafın zamanaşımı itirazının yerinde bulunmadığı düşünce ve gerekçesiyle hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; “Davanın Kabulüne, 167.028,88-TL nin davacı … , 13.596,30-TL …, 19.374,82-TL nin …’a , 29/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile ödenmesine” karar verilmiş; bu karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemizce verilen 10/05/2018 gün 2017/819 Esas – 2018/472 Karar sayılı ilamla; “Emsal nitelikte bulunan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/06/2017 gün 2015/12513-2017/6818 günlü kararında da belirtildiği üzere; çalınan veya gaspedilen araçlarda sorumluluğu düzenleyen Karayolları Trafik Kanunu’nun 107. maddesi ile kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.3-J maddesi hükmü birlikte değerlendirildiğinde çalınan veya gaspedilen araçların sebep oldukları ve KTK’na göre işletenin sorumlu olmadığı zararlar ile aracın çalındığını veya gasbedildiğini bilerek binen kişilerin zarara uğramaları halinde ileri sürülecek talepler ile çalan ve gasbeden kişilerin taleplerinin teminat dışı olduğu açıktır. Somut olayda, ölen destek …’ın kullandığı … plaka sayılı aracın gerçek plakasının … olduğu ve söz konusu bu aracın … isimli kişiye ait olduğu, araç maliki olan kişi tarafından Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına aracın çalındığı konusunda suç duyurusunda bulunduğu Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma sonucunda verilen 01/03/2012 gün ve 2012/3951-2012/4465 sayılı “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece az yukarıda açıklanan düzenlemeler ile Yargıtay İçtihatları da gözetilerek desteğin sevk ve idaresindeki aracın oto hırsızlığına konu olup olmadığı araştırılmalı varsa soruşturma dosyası değerlendirilmeli ve ondan sonra desteğin ve davacıların durumları gözetilerek davanın esası hakkında karar verilmelidir.” denilmek suretiyle ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK m. 353/1a/6 kapsamında kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizce verilen kaldırma kararından sonra mahkemece yapılan yargılama neticesinde kaldırma kararı, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; talep konusu kazaya sebebiyet veren ve gerçek plakası … olan araç maliki … tarafından aracın çalıntı olduğuna dair herhangi bir şikayette bulunulmadığı, kaza anında araç üzerine takılı olan … plakanın sahibi bulunan …’ın şikayeti üzerine Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan tek bir soruşturma dosyası bulunduğu (2011/18391), bunun da basit yaralama suçuna ilişkin olduğunun tespit edildiği, konuya ilişkin olarak …’ın tanık sıfatıyla dinlenilmesine karar verildiği, ancak kendisine ulaşılamadığından bilgisine başvurulamadığı, isticvaplarına karar verilen davacıların da beyanlarında aracın kime ait olduğunu ve müteveffanın bu aracı kimden, ne şekilde edindiğini bilmediklerini açıkladıkları, bu durumda talep konusu kazaya karışan aracın çalıntı olduğuna ilişkin yeterli bir delil sunulmadığından, aracın çalıntı araç olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle, önceki karar doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı sigorta şirketi vekili istinaf nedenleri; mahkemece aracın çalıntı olmadığı sonucuna varılmış ise de; aracın çalıntı olduğunun bilinmediğinin davacı tarafca kanıtlanması gerektiğinin gözardı edildiği, ayrıca uzamış ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemin cezayı gerektirecek bir eylem olması gerektiğini, oysa somut olayda kazanın ölenin tam kusuru neticesinde gerçekleşmesi nedeniyle cezayı gerektiren bir fiilin varlığından söz edilemeyeceğine göre bu yöndeki itirazların reddedilmesinin doğru olmadığı, keza müteveffa sürücünün olay sırasında çalıntı araç kullanması ve tam kusurlu olması nedeniyle davanın reddi gerekirken kabûlünün hatalı bulunduğu ve kabule göre de; müteveffanın araç kullanırken alkollü olduğunun belirgin olması karşısında müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken bunun yapılmamış olmasının da isâbetsiz olduğu hususlarına yönelik olup, ek istinaf dilekçesinde de müteveffanın kaza anında kullandığı aracın … plaka sayılı araç mı? Yoksa … plaka sayılı araç mı olduğu hususu ile aracın çalıntı araç olup olmadığı tam olarak belirlenmeden ve … dinlenilmeden karar verilmiş olmasının da hatalı olduğu ileri sürülerek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış destekten yoksun kalma tazminatı isteğine ilişkindir.1-Dosyadaki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkemesince verilen kaldırma kararından sonra yapılan inceleme ve araştırma sonucunda elde edilen delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, herhangi bir usulsüzlük bulunmamasına; davacıların desteği …’ın tam kusuru neticesinde meydana gelen 27/12/2011 günlü trafik kazasına neden olan aracın … plakalı değil … plaka sayılı araç olduğunun dosya kapsamıyla sabit bulunmasına ve … plaka sayılı aracın çalıntı araç olduğuna dair de herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığına, aksinin de davalı tarafça kanıtlanamamış olmasına, ayrıca 27/12/2011 olan kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken yasal mevzuat ve Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları dikkate alındığında; sürücü destek ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile ölmüş olsun, ölüm destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğuran bir sonuç olduğundan; desteğin kusurunun destekten yoksun kalanlara yansıtılamayacağı; araç sürücüsünün veya işleteninin tam kusurlu olması halinde dahi 3.kişi konumunda olan destekten yoksun kalan kişinin sigorta şirketinden (somut olayda …ndan) tazminat isteme hakkına sahip olduğu konusunda duraksama bulunmadığına, bu durumda gerçekleşen tek taraflı trafik kazasında hayatını kaybeden destek sürücü …’ın kusurunun davacı tarafa yansıtılamayacağına ilişkin belirleme ve değerlendirmelerde herhangi bir isabetsizlik olmadığı gibi, tek taraflı trafik kazasının meydana gelmesinde tam kusurlu olan bir kişinin kendi kusuruna katılması düşünülemeyeceğinden, (alkollü olması nedeniyle) belirlenen tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmaksızın karar verilmesinde de bir yanılgı tespit edilemediğine göre; davalı vekilinin açıklanan hususlara ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. 2-Davalı vekilinin zaman aşımına ilişkin istinaf itirazına gelince; 2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Dava konusu olayda, trafik kazası 28/12/2006 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 13/02/2017 tarihinde açılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın az yukarıda açıklanan madde hükümleri uyarınca, gözden kaçırılmaması gereken husus Yargıtay Özel Dairesinin pek çok benzer İçtihadından da anlaşılacağı üzere (Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/4277 Esas – 2021/314 Karar; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/5681 Esas – 2022/5388 Karar sayılı ilamları), ceza kanununda ön görülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesi koşulu, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması halidir. Böyle olunca, uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma açılması, mahkumiyetle sonuçlandırılmış bir ceza davası varlığı koşulu aranmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, ölenin sürücü olmasının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Zira yasa koyucu, ceza zamanaşımı uygulaması bakımından sürücü ve diğer sorumlular bakımından bir ayırım yapmamış, kuralın tümü için geçerli olduğunu kabul etmiştir. (Hukuk Genel Kurulu kararları da bu yöndedir.) Somut olayda kaza, 27/12/2011 tarihinde gerçekleşmiş ve davaya konu trafik kazasında davacıların desteği … ölmüştür. Dolayısıyla, desteğin ölümü esasen cezayı gerektiren fiil niteliğindedir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/d maddesi hükmüne göre, ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, dava tarihinde uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, davalı … vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf itirazı da isabetsiz olup, reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR/ Gerekçe uyarınca;1/Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2/İstinaf eden davalıdan alınması gereken 13.662,00-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 3.415,50-TL harcın düşümü ile kalan 10.246,50-TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 3/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4/İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.02/02/2023