Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/1465 E. 2021/1511 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1465
KARAR NO: 2021/1511
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2021
NUMARASI: 2021/37 E. – 2021/685 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sürücüsü olduğu … plakalı aracın 01.08.2015 tarihinde trafik kazası yaptığını, bu kaza nedeniyle davalı …nın kazaya malül kalan dava dışı motosriklet sürücüsü …’na 25.708,00- TL sigorta tazminatı ödemesi yaptığını, davalı …nın da müvekkiline rücu ederek toplam 26.350,00-TL yi müvekkilinden tahsil ettiğini, müvekkilinin bu tazminatı öderken davalı ile yapılan protokole itirazi kayıt koyduğunu, müvekkilinin davalıya ödeme yaptıktan sonra Sakarya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017 / 48 D. İş sayılı dosyasından tespit yaptırdığını, tespit sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunda müvekkilinin meydana gelen trafik kazasında kusursuz olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine davalıya 30.12.2019 tarihinde ihtarname göndererek yapılan ödemenin geri istenildiğini, davalının geri ödeme yapmaması üzerine de Sigorta Tahkim Merkezine başvuruda bulunduklarını, Sigorta Tahkim Merkezinin 2020.E.7360 sayılı dosyasında müvekkilinin kusursuz olduğuna ve 26.350,00-TL’nin 11.01.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesine karar verdiğini, verilen karara davalının itiraz etmesi üzerine itirazı inceleyen İtiraz Hakem Heyetinin 2020.İ.14556 sayılı dosyasında davaya bakmaya adliye mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle usule ilişkin ret kararı verildiğini ileri sürerek davalıya ödenen 26.350,00- TL’nin 30.12.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili verdiği cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın TBK 73. maddesine göre zamanaşımına uğradığını, davanın esasına ilişkin olarak da kusur durumunun tespitinin yapılması gerektiğini, ticari faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; ” ..TBK m. 78’ye göre; “Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.” Davacı meydana gelen trafik kazasında kendisinin kusurlu olduğunu ve kusurlu olması nedeniyle de davalının dava dışı kazazedeye ödediği tazminattan sorumlu olduğunu düşünerek davalıya ödeme yapmıştır. Bu nedenle davalı davacıya karşı TBK m. 77’ye göre sebepsiz zenginleşmiştir. TBK m. 78’de düzenlenen borçlanılmamış edimin ifası da sebepsiz zenginleşmenin bir alt türüdür. Bu nedenle zamanaşımı süresi ve zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı tarih sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre belirlenecektir. TBK m. 82’ye göre; “Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” Bu madde kapsamında davacının zamanaşımı süresi geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayacaktır. Davacı Sakarya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017 / 48 D. İş sayılı dosyasında tespit yaptırmış ve bilirkişi raporu hazırlatmıştır. Hazırlanan bilirkişi raporunda meydana gelen trafik kazasında kusurlu olmadığını öğrenmesinden sonra sigorta hakem heyetinde davalıya karşı dava açmıştır. Dolayısıyla davalı için zamanaşımı süresinin işlemeye başladığı tarih Sakarya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017 / 48 D. İş sayılı dosyasında hazırlanan bilirkişi raporunun davacıya tebliğ edildiği tarihtir. Bu dosyanın UYAP kaydı getirtilerek mahkememiz dosyası içerisine alınmış, tebligat evrakları da incelenmiştir. Sakarya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017 / 48 D. İş sayılı dosyasında hazırlanan bilirkişi raporu 01.11.2017 tarihinde davacıya tebliğe edilmiştir. Bu tarihten sonra iki yıllık zamanaşımı süresi 01.11.2019 tarihinde dolmaktadır. TBK m. 154/II’ye göre; “Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.” zamanaşımı süresi kesilir. Davacının zamanaşımı süresini kesecek olan ilk hukuki işlemi Sigorta Tahkim Merkezine başvurusudur. Ancak davacı Sigorta Tahkim Merkezine 21.01.2020 tarihinde başvurmuş olup bu tarihte iki yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. Bu gerekçelerle davalının zamanaşımı definin kabulüne ve davanın reddine karar verildiği’’ gerekçesiyle, 1-Davalının zamanaşımı definin kabulüne, 2-Davanın REDDİNE, karar verilmiş; karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri :Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’nın kazada yaralanan 3. kişiye ödediği tazminatı müvekkiline rücu ettiğini, müvekkilinin davalı ile şarta bağlı bir sulh sözleşmesi yaparak, ihtirazi kayıtlı olarak bu ödemeyi taksitler halinde …’na yaptığını, tespit dosyasında alınan rapor ile kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğunu öğrenmesi üzerine iş bu davayı açtığını, davanın zamanaşımından reddinin hatalı olduğunu, sebepsiz zenginleşme hükümlerinin burada uygulanmayacağını, müvekkilin ödemesinin her iki tarafa borç yükleyen bir sulh sözleşmesine dayandığını, bu nedenle burada 10 yıllık genel zaman aşımının uygulanması gerektiğini, kaldı ki sebepsiz zenginleşme hükümleri somut olayda uygulansa bile zamanaşımının dolmadığını belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, davalı …’nın trafik kazasınsa zarar gören 3. kişi için ödediği parayı rücuen davacıdan tahsil etmesi üzerine, davacı tarafından kazada kusuru bulunmadığı iddiasıyla ödediği parayı davalı …’ndan iadesi istemine ilişkindir. Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin (TBK’nın 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır. Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) konuya ilişkin 77 ve devamı maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır. Öte yandan, hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni ise, tam aksine, kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, yani tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve dolayısıyla sebepsiz zenginleşmeden söz edilemez. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacının karıştığı trafik kazasında malül kalan 3. kişiye davalı … tarafından 14.12.2016 tarihinde 26.350,00-TL ödeme yapıldığı, …’nın kazaya karışan ve trafik sigortası bulunmayan … plakalı aracın sürücüsü olan davacıdan kaza tespit tutanağına göre kazada asli ve tam kusurlu olduğu iddiasıyla ödenilen paranın rücuen tahsili amacıyla ihtarname çektiği; bu hususta davacı ile davalı … arasında protokol imzalandığı, protokolde ödeme şartları ile taksitlerinin belirlendiği ve davacının kusur tespiti halinde dava açma hakkını saklı tuttuğu anlaşılmaktadır. Bedelin tamamının davacı tarafça ödendiği iddia edilmiş olup, davalı … tarafından aksi savunulmamıştır. Öte yandan dosya kapsamına göre; davacı tarafça iş bu dava açılmadan önce Sakarya 1. SHM’nin 2017/48 D. İş sayılı dosyasında tespit yaptırıldığı, tespit dosyasında alınan 22.10.2017 tarihli kusur raporunda motosiklet sürücüsü …’nun %100 kusurlu, otomobil sürücüsü …‘ın ise kusursuz olduğunun belirtilmesi üzerine, davacı tarafından ödenilen rakamın iadesi için 30.12.2019 tarihinde davalı …na ihtarname çekildiği, akabinde davacı Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulduğu, Sigorta Tahkim Komisyonunun 11.06.2020 tarih, K. 2020/48738 sayılı kararı ile başvuranın talebinin kabulüne, 26.350,00-TL nin …’ndan alınarak başvurana verilmesine karar verildiği; …nın itirazı üzerine, İtiraz Hakem Heyeti’nin 04.11.2020 tarih, K. 2020/İHK 24118 sayılı kararı ile uyuşmazlığa bakmaya adliye mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle itirazın kabulü ile kararın kaldırılmasına, uyuşmazlığın görevli ve yetkili mahkemede görülmesine karar verildiği, son olarak aynı istemle eldeki davanın açıldığı ihtilafsızdır. Taraflar arasında adli yazılı bir sözleşme (protokol) imzalanmış olup; o halde uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre değil, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. ( Bknz. Yargıtay 3. HD, 2021/3994 Esas, 2021/7145 Karar sayılı ilamı) Açıklanan nedenlerle yerel mahkemece; eldeki davada TBK’nın 146 ncı maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği gözetilerek, davalı tarafından süresinde ileri sürülen zamanaşımı def’inin reddi ile davanın esasının incelenmesi ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu itibarla; davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile kararın HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi hükmü uyarınca kaldırılmasına, 2-)Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 3-)İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine, 4-)Duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5-)İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 353/(1)-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.07/10/2021