Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/1438 E. 2021/1333 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1438
KARAR NO: 2021/1333
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/03/2021
NUMARASI: 2020/598 E. – 2021/234 K.
DAVA: Tasarrufun İptali (İİK 277 ve Devamı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDavacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; borçlu … tarafından müvekkili lehine 05/03/2007 tanzim ve 05/03/2009 vade tarihli bono düzenlendiğini, bononun vadesinde ödenmemesi üzerine, Ümraniye …İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 27/05/2010 tarihinde borçlu aleyhine kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının tespit edildiğini, yapılan araştırmalar sonucunda borçlunun ortağı olduğu İstanbul Ticaret Sicil müdürlüğünde kayıtlı … A.Ş. , … A.Ş. ve … Ltd. deki hisselerini diğer davalılara devrettiğinin anlaşıldığını, borçlunun hisselerini alacaklılardan mal kaçırma kastı ile ve gerçek değerinin çok altında ,mevcudunu eksiltmek amacıyla devrettiğini ,davalıların borçlunun ekonomik durumu hakkında bilgi sahibi olmalarına rağmen hisselerini devralmalarının tasarrufun iptalini gerektirdiğini, aciz halindeki borçlunun İİK 278, 279 ve 280 maddeleri gereğince alacaklılardan mal kaçırmak maksadıyla yaptığı satış işlemlerine yönelik tasarrufun iptaline, hisselerin devredilmesi halinde davalarının bedel davasına dönüşeceğinden hükmedilecek bedele, dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN KADIKÖY 4.ATM 2011/519 ESAS SAYILI DAVADA: Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; borçlu … tarafından müvekkili lehine 05/03/2007 tanzim ve 05/03/2009 tarihli bono düzenlendiğini, bononun vadesinde ödenmemesi üzerine, Ümraniye …İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 13/10/2010 tarihinde borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine işyeri ve ikamet adresine haciz tatbik edildiğini, ancak hacze kabil mal bulunmadığını, borçlunun ortağı olduğu İstanbul Ticaret sicil müdürlüğünde kayıtlı … Ltd.Şti. deki hisselerini diğer davalılara devrettiğinin anlaşıldığını , davalının alacaklarını mal kaçırmak amacıyla yaptığı devir işlemlerine yönelik tasarrufunun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN VE DAHA SONRA TEFRİK EDİLEN İSTANBUL ANADOLU 20.ATM 2014/130 ESAS SAYILI DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı …dan alacaklı olup, İstanbul Anadolu …icra müdürlüğünün … Esas ve … Esas sayılı dosyalarıyla aleyhe takip başlattıklarını, davalı …Ltd.Şti.deki %90 hissesinin %80 ini …’a, %10 unu ise …’a devrettiğini, bahse konu hisse devrinin iptale tabi olduğundan bahisle İstanbul Anadolu 10.Asliye Ticaret mahkemesinin 2013/150 Esas sayılı dosyasıyla tasarrufun iptali davası açtıklarını açılan davanın halen derdest olduğunu, İstanbul Anadolu 20 ATM’nin 2014/130 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep etmiştir. Davalılardan …, …, … ve Tasfiye halinde … kaynak suları vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin diğer davalı borçlu …’ı davaya konu iptali istenen satışlar öncesi tanımadıklarını, aralarındaki tek ilişkinin davaya konu devir işlemi olduğunu, diğer davalı ile müvekkilleri arasında herhangi bir yakınlık, dostluk da söz konusu olmadığını, yalnızca iki tarafın tacir olduğu bir ticaret ilişkisi kurulduğunu ve ifa edildiğini, müvekkillerinin borçlunun ekonomik durumunu bilmesi veya araştırıp öğrenmesinin mümkün olmadığı gibi kanunca öngörülmüş böyle bir zorunluluğun da olmadığını, davaya konu devir işleminde müvekkillerinin tamamen iyi niyetli olduklarını ve tasarrufun iptalinin mümkün olmadığını, hisse devrinin gerçek değer üzerinden yapıldığını, ayrıca davacı ile borçlu arasında gerçek bir alacak-borç ilişkisinin olup olmadığının da şüpheli olduğundan bahisle haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece ; dava konusu … Ltd. ŞTİ. nin en önemli mal varlığı olan … A.Ş. hisselerinin, şirketin yetkililer olan davalılar … ve … tarafından devredilmesi ve sonrasında … Ltd.Şti. nin tasfiye sürecine girmiş olması, … ile …’ın bu şirketin en önemli mal varlığı değerlerinin bizzat kendi üzerlerine alarak şirketin tasfiye sürecinin başlatılmasına ve şirkete karşı başlatılacak takiplerin ve davaların sonuçsuz kalmasına sebebiyet verdikleri, bu nedenle … tarafından … Ltd. Şti. nin sahibi olduğu … A.Ş. hisselerinin muvazaalı olarak davalılar … ve …’a devredildiği kanaatine varılarak asıl ve birleşen davaların kabulü ile yapılan tasarrufların iptaline karar verilmiştir. Davalılar vekili istinaf yoluna başvurmuşlardır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8 Hukuk Dairesi 12/10/2018 tarih 2017/1049 E. 2018/1064 K sayılı kararı ile ” Asıl davanın (Kapatılan Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2010/764) 14/10/2010 tarihinde açıldığı, birleştirilen Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/519 Esas 2012/203 karar sayılı davasının 03/06/2011 tarihinde açıldığı, birleşen İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/130 Esas 2014/314 karar sayılı davasının ise 08/04/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Asıl davanın ve birleştirilen Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/519 E. sayılı davasının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce açıldığı, bu davaların yargılama aşamasında iş bölümü itirazında bulunulmadığı bu hali ile Asliye Ticaret mahkemelerinin görevli olduğu hususunun kesinlik kazandığı, ancak birleştirilen İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/130 Esas 2014/314 Karar sayılı davasının ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra 08/04/2014 tarihinde açıldığı bu tarih itibariyle Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasında iş bölümü değil, görev ilişkisinin bulunduğu, bu davanın açıldığı tarih itibariyle tasarrufun iptali davalarında Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu göz önünde tutulduğunda bu dava yönünden ayırma ve görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi gerektiği anlaşıldığından, HMK. 353/1-a-3-5 maddeleri uyarınca kararın kaldırılarak belirtilen doğrultuda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine iadesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. “gerekçesi ile Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenle KABULÜ ile; istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK. 353/1-a/3-5 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.Mahkemece kaldırma gönderme kararından sonra yargılamaya devam olunmuştur. Mahkemece; ” Her ne kadar asıl dava ve birleşen davalarda aynı hisse devirlerinin ve tasarrufun iptali talep edilmiş ve bu nedenle her üç dava arasında objektif dava birleşmesi olduğundan ve birlikte görülmeleri zorunlu olduğundan Mahkememizce yargılama yapılarak karar verilmiş ise de; İstinaf Mahkemesi kaldırma kararı doğrultusunda Mahkememizce 06/03/2019 tarihli celsede verilen karar ile birleşen Kapatılan İstanbul Anadolu 20. ATM’nin 2014/130 Esas sayılı dava dosyasının tefrikine ve 2019/76 yeni esas sırasına kaydına karar verilerek, bu dosya üzerinden verilen 2019/76 Esas, 2019/277 Karar ve 13/03/2019 tarihli görevsizlik kararı ile gönderildiği İstanbul Anadolu 13.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2019/168 Esas numarasını aldığı anlaşılmıştır. İstinaf mahkemesi tarafından sadece birleşen dosyadaki görev nedeniyle kararın kaldırılmış olduğu nazara alınarak bir önceki kararda verilen gerekçe ile ancak ilk karardaki hisse oranının sehven yanlış yazıldığı anlaşılarak düzeltilmek suretiyle asıl dava ve birleşen Kadıköy 4.ATM’nin 2011/519 Esas sayılı dosyası yönünden davanın kabulüne” karar vermek gerektiği gerekçesi ile
ASIL DAVADA; 1-Davanın …, …, … yönünden kabulü ile, Davalı …’ın … Ltd. Şti.’deki 1798 adet %89,9 hissesini davalılar … ve …’a devrine ilişkin 26/02/2009 tarihli tasarrufun iptaline, 2-Yine aynı tarihli … A.Ş’deki %2 hissesini davalılar … ve …’a devrine ilişkin 26/02/2009 tarihli tasarrufun iptaline, davacıya Ümraniye … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında cebri icraya devam hakkı tanınmasına, 3-Davalı şirketler yönünden taraf sıfatı olmadığından davanın usulden reddine,
BİRLEŞEN KADIKÖY 4. ATM 2011/519 ESAS SAYILI DAVADA; Davanın davalılar …, …, … yönünden kabulü ile, 1-Davalı …’ın … Ltd. Şti’deki 1798 adet %89,9 hissesini davalılar … ve …’a devrine ilişkin 26/02/2009 tarihli tasarrufun iptaline, 2-Yine aynı tarihli … A.Ş.’deki %2 hissesini davalılar … ve …’a devrine ilişkin 26/02/2009 tarihli tasarrufun iptaline, davacıya Ümraniye … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında cebri icraya devam hakkı tanınmasına karar verilmiştir. Davacı vekili ve davalılar …, …, … A.Ş. İle … A.Ş. Vekili istinaf yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15/10/2020 tarih 2020/1090 Esas 2020/3528 Karar sayılı kararı ile; ” İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın elden çıkardığı tarihteki gerçek değeridir. Davalı … tarafından dava dışı Kızılay’a devredilen ve el değiştirdiği anlaşılan %7 hisse yönünden İİK 283/2 gereğince işlem yapılması ve sonucuna göre tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Ayrıca birleşen davada davalılar … A.Ş. İle … A.Ş. ‘nin sorumluluklarının bulunup bulunmadığı ve hukuki niteliği yönünden değerlendirme yapılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre birleşen davada da bu davalılar yönünden de hüküm kurulması gerekirken, hükmün eksik bırakılması doğru görülmemiştir. “gerekçesi ile davacı ve davalılar vekilinin yukarıda belirtilen istinaf nedenlerinin kabulü ile kararın HMK 353/1-a/6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA karar verilmiştir. Mahkemece kaldırma gönderme kararından sonra yargılamaya devam olunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; ” Her ne kadar asıl davada ve ilk birleşen Kadıköy 4.ATM’nin 2011/519 Esas sayılı dosyasındaki tasarrufun iptaline konu hisseler yönünden hüküm kurulmuş ve devredilen bu hisseler içerisinde Kızılay’a devredilerek kamusal niteliği olan derneğin devir aldığı işlemin iptale tabi tasarruf sayılamayacağı kanaatiyle bu oranda hisse karşılığı yönünden bedele dönüşmesi sebebiyle kapatılan ve dosyamızla birleşen İstanbul Anadolu 20.ATM’nin 2014/130 Esas sayılı dosyası görülmeye devam edilerek ve davalar arasında objektif dava birleşmesi bulunduğu için tefrik edilmeksizin aynı kararda hüküm kurulmuş ise de; İstanbul BAM 8.Hukuk Dairesinin kaldırma kararı kesin nitelikte olduğundan, mahkememizin direnme imkanı bulunmadığından ilgili daire kararına göre Kızılay’a devredilen hisselerle ilgili İstanbul Anadolu 20.ATM’nin 2014/130 Esas sayılı dosyası tefrik edilerek görevsizlik kararı verilmiş ve Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmiştir. Bu kez yine İstanbul BAM 8.Hukuk Dairesi tarafından tefrik edilen bu dosyada ayrıca karar verilmesi gerektiğinden bahisle kararımız kaldırılmış ise de; İstanbul BAM 8.Hukuk Dairesinin 2020/1090 Esas,2020/3528 Karar sayılı kararının mahkememizce uygulanmasının mümkün olmadığı, tefrik edilerek görevsizlik kararı verilen bir dosyada mahkememizce yeniden karar verilemeyeceği açıktır. Bu nedenle Kızılay’a devredilen hisselerle ilgili yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. İstanbul BAM 8.Hukuk Dairesinin 2020/1090 Esas-2020/3528 Karar sayılı kararında; diğer bir kaldırma sebebi olarak birleşen Kadıköy 4.ATM’nin 2011/519 Esas sayılı dosyasında, davalılar … A.Ş. İle … A.Ş.’nin sorumlulukları yönünden kararda hüküm kurulması gerekirken eksik bırakıldığı gerekçesi ile kaldırma kararı verilmiş olup, yapılan incelemede birleşen dosyada hisse devrine konu olan şirketlerin bu davada taraf sıfatları olmadığı kanaatine varılmış ve bu şirketler yönünden taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine ilişkin hüküm fıkrası karara eklenmiştir. ” gerekçesi ile önceki gerekçeli kararda tekrar edilmek suretiyle
A) ASIL DAVADA; 1-Davanın …, …, … yönünden kabulü ile, Davalı …’ın … Ltd. Şti.’deki 1798 adet %89,9 hissesini davalılar … ve …’a devrine ilişkin 26/02/2009 tarihli tasarrufun iptaline, 2-Yine aynı tarihli … A.Ş’deki %2 hissesini davalılar … ve …’a devrine ilişkin 26/02/2009 tarihli tasarrufun iptaline, davacıya Ümraniye … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında cebri icraya devam hakkı tanınmasına, 3-Davalı şirketler yönünden taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine,
B) BİRLEŞEN KADIKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/519 ESAS SAYILI DAVADA; Davanın davalılar …, …, … yönünden kabulü ile, 1-Davalı …’ın … Ltd. Şti’deki 1798 adet %89,9 hissesini davalılar … ve …’a devrine ilişkin 26/02/2009 tarihli tasarrufun iptaline, 2-Yine aynı tarihli … A.Ş.’deki %2 hissesini davalılar … ve …’a devrine ilişkin 26/02/2009 tarihli tasarrufun iptaline, davacıya Ümraniye … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında cebri icraya devam hakkı tanınmasına, 3-Davalı şirketler yönünden taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine, C)Davacının tazminat isteminin tefrik edilen İstanbul Anadolu 20.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/130 Esas sayılı dosyasında dava konusu edildiğinden bu davada bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir. Davacı vekili ve davalılar …, …, … A.Ş. İle … A.Ş. Vekili istinaf yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davalı … tarafından dava dışı Kızılay’a devredilen %7 hissenin tazminata dönüşmesine rağmen bu hisseler yönünden de tasarrufun iptaline karar verilmesinin hatalı olduğunu, ancak bu hususun maddi hatadan kaynaklandığını, bu nedenle istinaf aşamasında da düzeltilebileceğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. Davalılar vekili istinaf dilekçelerinde; davalı … aleyhine tazminata karar verilemeyeceğini, dava konusu olmayan konularda yorum yapılamayacağını, görüş bildirilemeyeceğini, davacının alacağının gerçek bir alacak olmadığını, borçlu şirketin risklerinin dikkate alınmadığını, davacı ve borçlu arasında dostluk bulunduğunu bu durumun değerlendirilmediğini, davalıların alacaklılardan mal kaçırma durumunun ispatlanamadığını, bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğunu, değer tespitine ilişkin tespitin hatalı olduğunu, davacının adresinin belli olmadığını, yargılama giderlerinin hatalı olduğunu ve mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır. İİK.’nın 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. Buradaki üçüncü kişiden maksat, borçlu ile doğrudan işlem yapan değil, borçlu ile işlemde bulunan kişiden mal veya hakkı satın alan kişi olup uygulamada buna dördüncü kişi denilir. Borçlu ile işlemde bulunmayan dördüncü kişiler hakkında dava açılıp açılmaması davacının isteğine bağlıdır ve bu kişiler yönünden iptal kararı verilebilmesi kötü niyetli olduklarının yani borçlunun alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanmasına bağlıdır. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın elden çıkardığı tarihteki gerçek değeridir. Davacı vekili tarafından asıl ve birleşen Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/519 Esas sayılı davasında, açıkça tazminat talebinde bulunulması karşısında, her bir dava yönünden diğer davalarda verilen tazminatlar ile tekerrür teşkil etmemek üzere, davalı … tarafından dava dışı Kızılay’a devredilen ve el değiştirdiği anlaşılan %7 hisse yönünden İİK 283/2 gereğince tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiştir. ( Yargıtay 17. HD. 2015/4253 Esas – 2015/8439 Karar ) Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı vekilinin yukarıda belirtilen istinaf nedenlerinin kabulü ile kararın HMK 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılması, belirtilen eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesi, davalılar vekillerinin istinaf sebeplerinin ise şimdilik incelenmesine yer olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, Davalılar vekilinin istinaf taleplerinin şu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından peşin olarak yatırılan 51.217,60-TL ile … tarafından yatırılan 59,30-TL’nin talebi halinde kendisine İADESİNE, 5-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.16/09/2021