Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/1363 E. 2021/1371 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1363
KARAR NO: 2021/1371
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/03/2021
NUMARASI: 2019/669 E. 2021/244 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 13/11/2019 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait davalı tarafından Kasko Poliçesi ile sigortalı … plakalı otobüsün 24/10/2016 tarihinde tek taraflı kaza yapması sonucu hasara uğradığını, kazadan sonra hasarın karşılanması için davalıya başvuru yapıldığını, davalının zararı karşılamaması üzerine aracın kendi imkanları ile onartıldığını belirterek, HMK.nun 107 maddesi uyarınca toplanacak delillere göre fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1000-TL hasar bedelinin temerrüt tarihinden işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, müteakip talebini 22/12/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile 94.561,44 TL olarak artırarak bu bedelin tahsile karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebi yönünden zamanaşımı süresini dolduğunu beyanla, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, talep ve beyan etmiştir. Açılmış olan dava üzerine ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; trafik kazasının 24.10.2016 tarihinde meydana geldiği, 20.03.2019 tarihinde davalı sigorta şirketine ihbarda bulunulduğu, davanın 13.11.2019 tarihinde açıldığı, bu suretle zamanaşımı süresinin geçtiği kanaatiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekilinin istinaf sebepleri; yerel mahkemenin davanın zamanaşımı nedenyle reddine dair kararının hukuka ve kanuna aykırı olduğu, söz konusu yaralamalı trafik kazasının 24/06/2016 tarihinde meydana geldiği, müvekkilinin davalıya başvuru tarihinin 16/01/2017 tarihi olduğu, davalı tarafın ödeme yapmamak için sürekli evraklar istediği, müvekkilinin sabırla beklemesine rağmen ödeme yapılmadığı gibi aracı da tamir etmediğinden arabulucuya başvuru yapıldığı ve ardından bu davanın açıldığı, söz konusu kazada birden fazla kişinin yaralandığı, araç hasarının yanında aynı kazada yaralanmada varsa işletene ve sigortacıya karşı açılan davada 2 yıllık zamanaşımının değil KTK’nın 109/2.madde hükmü gereğince uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği, davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin usul ve yasaya aykırı olduğu, hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, kasko sigorta poliçesi kapsamında araçta ki hasarın tazmini istemine ilişkindir. Davacıya ait davalı tarafından Kasko Poliçesi ile sigortalı … plakalı otobüsün 24/10/2016 tarihinde tek taraflı kaza yapması sonucu hasara uğradığı, kazadan sonra hasarın karşılanması için davalıya başvuru yapıldığı, davalının zararı karşılamaması üzerine davacının aracını kendi imkanları ile onarttığı ve hasar bedelinin ödenmesi için sigortacısı aleyhine bu davayı açması üzerine, davalı tarafından alacağın zamanaşımına uğradığı savunmasında bulunulduğu ve davalının savunmasının mahkeme tarafından da kabul edilip davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Dava konusu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası 24/10/2016 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 13/11/2019 tarihinde açılmıştır. Her ne kadar 2 yıllık kısa zamanaşımı süresi dolmuş ise de, yerleşik Yargıtay içtihatları ve dairemizin uygulamaları gereğince somut olayda KTK’nın 109.maddesinde düzenlenmiş olan uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında somut olay içi öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıl olup 8 yıllık uzun zaman aşımı süresinin dolmadığı ve bu suretle ilk derece mahkemesi kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile kararın HMK’nın 353/1-a/6.maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-)Davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-)Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-)59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davacıya İADESİNE, 4-)Duruşma yapılmadığından avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-)İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, HMK’nın 353/1-a/6 madde hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/09/2021