Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/1357 E. 2021/1343 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1357
KARAR NO: 2021/1343
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2021
NUMARASI: 2021/110 E. – 2021/233 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Dava trafik kazası nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açılmıştır. Davacı 14.05.2005 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacın malül kaldığını iddia ederek maddi ve manevi tazminat talep etmiş, davalılardan … ile … A.ş süresi içerisinde zamanaşımı defiinde bulunmuşlar, davalılardan … Aynı zamanda söz konusu kaza tarihinde aracın işleteni olmadığından bahisle husumet itirazında bulunmuştur. Mahkemece 2020/408 E. Sayılı dosyasında iş bu dosyadaki davalılar ve … sigorta A.Ş hakkında dava açılmış, … sigorta A.Ş süresi içinde zamanaşımı defiinde bulunmamıştır. Uzun sürme ihtimali olan davada davalıların süresi içerisinde ileri sürdükleri zamanaşımı defiileri ve pasif husumet itirazları nazara alınarak iş bu davanın ön inceleme duruşmasında bu davalılar yönünden usul ekonomisi gereği dava tefrik edilmiş iş bu esasa kaydedilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; Davalı … yönünden davanın zamanaşımı nedeni ile REDDİNE, Davalı … A.Ş yönünden; Davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile REDDİNE, karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; zararın kesin olarak öğrenildiği tarihten itibaren zamanaşımı belirlenmesi gerektiğini, bu haliyle zamanaşımı süresinin dolmadığını, diğer davalının ise adam çalıştıranın sorumluluğu çerçevesinde sorumluluğunun araştırılmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; Dava trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasıdır. 14/05/2005 tarihinde davalının sürücüsü olduğu … plaka sayılı aracın dava dışı araç ile çarpışması sonucu ölümlü ve yaralamalı trafik kazasının meydana geldiği, bu kazada davacının yaralanarak malul kaldığı anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. sayılı kararı). TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte, bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. 2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Görülmekte olan davanın konusunu oluşturan zararlandırıcı eylem tarihi 14/05/2005 olup; söz konusu kazada birden çok kişi vefat etmiştir. 765 sayılı TCK. nun 455/2 ve 102/3 maddelerine göre, ceza zaman aşımı süresi 10 yıldır. Kaza tarihi olan 14/05/2005 tarihinden itibaren dava tarihi olan 17/03/2020 tarihine kadar uzamış zaman aşımı süresi olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin her iki davalı yönünden de dolmuş olduğu ve sonuç olarak kararın doğru olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin HMK.nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik davacı istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,(HMK.m.353/1-b/1) 2- Alınan harç yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Yasa yoluna başvuran davalı/davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK.m.361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.16/09/2021