Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/1274 E. 2021/1349 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1274
KARAR NO: 2021/1349
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/02/2021
NUMARASI: 2020/480-E 2021/301-K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava açan dilekçesinde özetle;18.07.2012 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucu gerçekleşen trafik kazası sonucu yolcu konumunda bulunan müvekkilleri … ve …’in yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin talep ve ek dava açma hakları saklı kalmak üzere sürekli iş göremezlik tazminat tutarı olarak … için şimdilik 500,00 TL, … için şimdilik 500,00 TL olmak üzere toplam 1.000,00 TL maddi tazminatın, olay tarihi olan 18.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt(avans) faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiş, davalı vekili ise; kazanın 18/07/2012 tarihinde meydana geldiğini, davanın ise 11/09/2020 tarihinde 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını beyanla, zamanaşımı süresinin dolduğu savunmasında bulunmuştur. Açılmış olan davaya ilişkin ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacılar vekili tarafından, davanın zamanaşımı süresinde açıldığı, arabuluculuk son tutanağında düzenleme tarihi her ne kadar 10/09/2020 tarihi olarak gösterilmiş ise de; tutanağın taraflarca imzalandığı tarihin 30/09/2020 olduğu, bir gün sonra 01/10/2020 tarihinde davanın açıldığı, ayrıca davanın 10 yıllık genel zamanaşımı süresinde açıldığı, zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin hukuka aykırı olduğu belirtilerek süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlarla sınırlı yapılan incelemede; Dava, trafik kazası nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.18.07.2012 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucu gerçekleşen trafik kazası sonucu yolcu konumunda bulunan davacılar … ve …’in yaralandıkları ve elde ki davayı açtıkları anlaşılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109.maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın; cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi ve manevi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.maddesinde düzenlenmiştir. (Benzer düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72.maddesinde de bulunmaktadır.) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.madesinde “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namıyla nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrur olan tarafın zarara ve failine ittila tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz. Şu kadar ki, zarar ve ziyan davası ceza kanunları mucibince mühdeti daha uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruruzaman tatbik olunur. ” denilmektedir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Borçlar Kanununun 72.maddesinde de;”Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı Borçlar Kanununun 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi, iki yıllık kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır.Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). Borçlar Kanununun 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Ne var ki, bazı hallerde ortaya çıkan zarar kendi özel yapısı içerisinde sonradan değişme-gelişme eğilimi gösteriyor, zararı doğuran eylem ve işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, böyle hallerde zararın kapsamını belirleyecek husus gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz gerçekleşmiş olmayacağı için 2 yıllık kısa zaman aşımına ilişkin süre bu değişen-gelişen durumun durduğunun veya ortaya kalktığının öğrenilmesiyle başlayacaktır. Gelişen-değişen durum olup olmadığı da hekim raporuyla belli bir açıklığa kavuşturulmalıdır. Burada üzerinde durulması gereken önemli husus, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109.maddesinde düzenlenen kısa süreli 2 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü tam olarak öğrenmiş olması gerekir. Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere zarar görenin sadece zarar sorumlusunu öğrendiği, yada sadece zararını öğrendiği durumlarda kısa süreli zamanaşımı uygulanamaz. Zarar sorumlusunun ve zararın öğrenilmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekli ve zorunludur. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, her ne kadar davacılar zarar sorumlusunu öğrenmiş iseler de, henüz kesin rapor düzenlenmemiş olması, düzenlenen adli raporlar ile davacıların zararlarını tam olarak öğrendiklerinin kabul edilemeyecek olması nedeniyle somut olayda kısa süreli 2 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı, yine 8 yıllık ceza zamanaşımı süresinin 10 yıllık genel zamanaşımı süresinden daha uzun süreli olmaması nedeniyle (-2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109.maddesi davanın; cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde-) somut olayda 8 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının yasal olarak olanaklı olmadığı, neticede 18/07/2012 tarihinde meydana gelmiş olan trafik kazası nedeniyle 01/10/2020 tarihinde açılan elde ki dava yönünden 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolmadığı anlaşıldığından, davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile kararın HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-)Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi hükmü uyarınca kaldırılmasına, 2-)Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 3-)İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendilerine iadesine, 4-)Duruşma yapılmadığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-)İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.21/09/2021