Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2021/1230 E. 2021/1293 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1230
KARAR NO: 2021/1293
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2021
NUMARASI: 2018/1230 E., 2021/55 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 28/09/2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; 13/12/2010 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu … plâka sayılı araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, kazadan sonra davalı sigorta şirketi tarafından davacıya ödeme yapıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL bakıcı tazminatının davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza sonrasında davacının başvurusu üzerine 16/12/2013 tarihinde davacıya tam ve eksiksiz ödeme yapıldığını, tarafların sulh olduğunu, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, bakıma ilişkin tazminat taleplerinin bakımın sürekli olması halinde malûliyet tazminatından karşılanacağını, davacının eski haline dönmesi için yapılacak tedavi sırasındaki bakıcı giderlerinin ise tedavi giderinden karşılanacağını, davacının tedavisinin tamamlanmış olması nedeniyle istediği bakıcı giderinin malûliyet tazminatı içinde olup bu ödemenin de davacıya yapıldığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; 2918 sayılı KTK’nın 111/2.maddesi gereğince davacı ile davalı arasında sulh-ibra protokolünün düzenlendiği, 12/12/2011 tarihinden itibaren 2 yıllık hak düşürücü süre geçmiş olduğundan davacı tarafça açılan davanın hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, BAM 8. Hukuk Dairesinin 29/11/2018 tarih ve 2017/1202 esas 20181406 karar nolu ilamı ile; “Mahkemece taraflar arasında düzenlenen 12/12/2011 tarihli sulh ibra protokolü üzerinden 2 yıldan fazla bir süre geçmesi nedeniyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmişse de; dosyada belirtilen tarihe ait bir sulh ibra protokolü bulunmamaktadır. Dosya kapsamında bulunan 16/12/2013 tarihli protokol ise İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/651 Esas sayılı dosyası kapsamında düzenlenen ve sadece malûliyet tazminatına ilişkin bir protokoldür. Buna göre mahkemece hükme esas alındığı belirtilen 12/12/2011 tarihli sulh ibra protokolü var ise taraflardan bu protokolün temin edilerek incelenerek sonucuna göre karar verilmesi, böyle bir protokol yok ise dosya kapsamında bulunan 16/12/2013 tarihli protokolün malûliyet tazminatına ilişkin olması, eldeki davada davacının talebinin bakıcı gideri tazminatı talebine yönelik olması, kaza tarihi olan 13/12/2010 tarihinde yürürlükte bulunan ZMMS Genel Şartları ve trafik poliçesine göre bakıcı gideri tazminatının tedavi gideri teminatı kapsamında bulunması hususları gözönünde bulundurularak davada hak düşürücü sürenin dolmamış olması nedeniyle davanın esasına girilerek taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı olduğu gerekçe ile davanın usûlden reddine karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf talebinin kabûlüne, mahkemece verilen kararın HMK.m.353/1-a/6 gereğince kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinde yeniden esasa kaydedilen dosyada kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonunda; ” dava konusu kazada davalılar tarafından sigortalanan kamyonun şoförü …’nun %100 nispetinde kusurlu olduğu, davacı …n’un kamyonda yolcu olduğu, kazanın meydana gelmesinde ve kendisinin yaralanmasında kusuru olmadığı, davacı …’un 13/12/2020 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle meslekte kazanma gücünde azalmanın %100 oranında olduğu ve yaralanması nedeniyle ömür boyu sürekli bakıma muhtaç olduğu, davacının talep edebileceği bakıcı gideri tutarının teminat tutarı kapsamında 175.000,00-TL olduğu, davalının bu zarardan 2918 Sayılı Kanunun 91 vd. maddeleri kapsamında sorumlu olduğu anlaşılmakla, davanın 16/04/2020 harçlandırma tarihli talep arttırım dilekçesi talep edilen tutar üzerinden kabulü ile;-poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 175.000,00-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile; Davanın 16/04/2020 harçlandırma tarihli talep arttırım dilekçesi ile talep edilen tutar üzerinden KABULÜ İLE; poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 175.000,00-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, verilen karar süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin istinaf sebepleri; davacının ıslaha konu maddi tazminat talepleri zamanaşımına uğradığı halde bu konudaki itirazlarının değerlendirilmemesi nedeniyle kararın eksik ve hatalı olduğu, müvekkili şirketin davaya dayanak yapılan poliçeden kaynaklı herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı, 16/12/2013 tarihinde müvekkili ile davacı taraf arasında karşılıklı olarak sulh sözleşmesi imzalandığı, davacıya poliçeden kaynaklı tüm hak ve alacaklarının ferileri ile ödendiği, bu nedenle müvekkili sigorta şirketinde hiç bir alacağının kalmadığı, davacının başkasının bakımına sürekli muhtaç olduğuna dair ATK’dan rapor alınmadan karar verilmiş olması nedeniyle kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, davacının sigortalı araçta hatır için taşındığı sabit olduğu halde hatalı gerekçelerle bu itirazlarının reddinin yerinde olmadığı hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazası nedeniyle bakıcı gideri tazminatı istemine ilişkindir. 1-13/12/2010 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu … plâka sayılı araçta yolcu olarak bulunan davacının %100 malul kalacak şekilde yaralandığı, davacı vekili ile davalı sigorta şirketi vekili arasında 16/12/2013 tarihli sulh protokolü düzenlendiği, tarafların İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/651 Esas sayılı dosyası kapsamında söz konusu protokolü düzenledikleri, protokol ve ibranamenin maddi tazminata (malûliyet tazminatına) ilişkin olduğunun kararlaştırıldığı, taraflar arasında düzenlenmiş 12/12/2011 tarihli bir sulh ibra protokolü bulunmadığı anlaşılmıştır, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. 2-Zamanaşımı yönünden yapılan incelemede; 2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi ve manevi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.maddesinde düzenlenmiştir. (Benzer düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72.maddesinde de bulunmaktadır.) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.madesinde “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namıyla nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrur olan tarafın zarara ve failine ittila tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz. Şu kadar ki, zarar ve ziyan davası ceza kanunları mucibince mühdeti daha uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruruzaman tatbik olunur. ” denilmektedir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 72.maddesinde de;”Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi, iki yıllık kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacının %100 malul kalacak şekilde yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının 13/12/2010 tarihinde meydana geldiği, kısmi dava niteliğindeki eldeki davanın 28/09/2015 tarihinde açıldığı, davacının bedel arttırım talebini 16/04/2020 tarihinde yaptığı, kaza tarihinden itibaren 10 yıllık genel zamanaşımı süresi geçirilmemiş bulunduğundan, davalı vekilinin ıslah tarihi itibariyle zamanaşımının geçirilmiş bulunduğuna ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı sonucuna varıldığından, bu yöne ilişen istinaf itirazının reddine karar verilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle uzman bilirkişi raporunda belirtilen maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına, davalının hatır taşıması olduğuna dair iddiasının ispatlayamamasına göre, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin HMK.nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/01/2021 2018/1230 E., 2021/55 K. sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken11.954,25-TL harçtan peşin yatırılan 2.988,90-TL nispi karar ilam harcının düşümü ile 8.965,35-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK.nun 361/1. madde hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.16/09/2021