Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/852 E. 2023/1531 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/852
KARAR NO: 2023/1531
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2019
NUMARASI: 2019/165 Esas – 2019/1411 Karar
DAVANIN KONUSU: Kasko Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan vekil edenine ait sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın bir anlık dikkatsizlik ve irade dışı fren yerine gaza basılması neticesinde önce garaj kapısına sonra da duvara çarpılması suretiyle meydana gelen, 28/04/2014 günlü kazada hasarlandığını, hasar bedelinin tazmini amacıyla davalı sigortacıya yapılan başvurunun ise haksız bir biçimde reddedildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak ve uğranılan zarar miktarı bilirkişi raporuyla belirlendikten sonra aktarılmak kaydıyla 26.000,00-TL tazminatın ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya ait aracın, vekil edeni şirket nezdinde Genişletilmiş Mavi Ticari Kasko Poliçesiyle sigortalı olduğunu, talep konusu trafik kazasına ilişkin olarak 29/09/2017 tarihinde davalı sigorta şirketine ihbarda bulunulduğunu, söz konusu bu başvuru üzerine yapılan araştırma neticesinde düzenlenen araştırma raporundan da anlaşılacağı üzere davacının daha önce 2 kez ehliyetine alkol nedeniyle el konulduğunu, aracın hasarlanmasında, davacının alkollü olduğu ile ilgili ciddi şüphelerin bulunduğunu, bu nedenle talebinin reddedildiğini, davacının iyi niyetli olmadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesi savunmuştur.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek;Talep konusu kazanın, davacının ikametgahına giriş yaptığı esnada fren yerine gaza basması sırasında otomatik açılır kepenge ve otopark içerisindeki duvara çarpması neticesinde meydana geldiği, 28/07/2017 günlü bu kazanın oluşumunda davacının tam kusurlu bulunduğu, davalı sigorta şirketine yapılan başvuru neticesinde düzenlenen 01/06/2017 günlü araştırma raporunda; kazanın yaralamalı kaza olduğu ve araç içerisinde kan izleri bulunduğu, davacının kaza sonrası polis çağırmadığı ve bu haliyle sürücü değişikliği veya alkollü araç kullanılması sonucunda kazanın oluşabileceği belirtilerek, davacının zararının karşılanması yönünde olumsuz görüş bildirildiği, bu nedenle davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, ancak kaza sırasında davacının alkollü araç kullandığına dair taraflarca ibraz edilen herhangi bir belge , hastane kaydı ve rapor bulunmadığı; taraflar arasında düzenlenen … numaralı poliçenin incelenmesinde ”aracın , uyuşturucu madde veya karayolları trafik yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alımı sırasında meydana gelen zararlar” teminat kapsamı dışında kalan hal olarak düzenlenmiş ise de; davacının ihbar yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesi durumunun müeyyidesinin genel şartlarda düzenlenmediği ve bu hususun rizikonun teminat dışında kalan haller dışında da sayılmadığı, sigorta ettirenin kasten ihbarda bulunmadığı hususunun da ispatlanamadığı, dolayısıyla iyi niyet kurallarına açıkça aykırı hareket edildiğine dair somut verilerinde dosya kapsamında bulunmadığı ve bu haliyle ispat külfetinin yer değiştirmediği , davacıya ait … plakalı araçta meydana gelen 25.991,50 TL hasar bedelinin davalı sigorta şirketince karşılanması gerektiği; ayrıca 29/04/2017 tarihinde yapılan başvuru üzerinden 8 iş günü geçmesiyle temerrüt halinin oluştuğu, dolayısıyla meydana gelen hasar bedelinin, 11/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği benimsenerek;
DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,-25.991,50 TL. Maddi tazminat bedelinin 11/05/2017 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, -Fazlaya dair istemin ise reddine, karar verilmiştir.Karara karşı, davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; cevap dilekçesindeki davaya karşı koyma nedenleriyle aynı olup, ayrıca talep konusu kazada davacının yaralandığı, sigortalı aracın ve böyle bir kazada sigortalı araç yanında otopark kapısının da hasarlandığı gözetildiğinde kaza sonrası bulunduğu yeri hiçbir işlem yapmadan terk ederek, evine gidip uyuyan davacı davranışının hayatın doğal akışına uygun olmadığı bu nedenle davacı tarafın doğru ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğinin kabulü ile ispat yükünün yer değiştirdiğinin benimsenmesi gerekirken, aksine değerlendirme sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir.Dava; kasko sigortalı araçta tek taraflı kaza neticesinde meydana gelen araç hasar bedelinin, kasko sigorta poliçe kapsamında tazmini isteğine ilişkindir.Taraflar arasında görülen davada; davacıya ait ticari aracın davalı sigorta şirketi nezdinde genişletilmiş Mavi Ticari Kasko Poliçesi ile sigortalı olduğu ve kazanın poliçenin yürürlük süresi içerisinde gerçekleştiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık 28/04/2017 tarihinde meydana geldiği kabul edilen rizikonun poliçenin teminatı kapsamında olup olmadığı ve oluşan rizikonun poliçenin teminatı kapsamında olduğunu ispat yükünün hangi tarafta bulunduğuna ilişkindir. Kasko Sigorta Poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A.1 maddesine göre gerek kullananın iradesi dışında araca ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötü niyetli muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların tümünün sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Bundan ayrı TTK’nın 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre de; kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise; bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinde sayılan teminat dışında olan hallerden olması ve sigortalının rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ancak o durumda ispat yükü yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını kanıtlama yükü sigortalıya geçer.Kaza tarihinde yürürlükte olan ve 01/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren,Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarına göre; teminat dışı kalan haller A.5 maddesinde sayılmıştır. A.5.10 bendinde de zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb.) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 bentlerindeki ihlaller nedeniyle sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek veya alkollü sevki gizlemek için kaza yerinden ayrılma halini teminat dışı olarak düzenlemiştir.TTK’nın 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı yasanın 1409/2 maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.Ancak sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.(HGK 10.12.1997 gün ve 1997/11-772-1043; HGK 16.12.1998 gün ve 1998/11-872-905; HGK 22.12.2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilâmları)Somut olayda, davalı sigortacı davacının rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeyerek iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu teminat içinde kalmış gibi gösterdiğini, bu nedenle hasarın teminat dahilinde olduğunu ispat külfetinin davacıda bulunduğunu, bu durum araştırma raporuyla sabit olduğunu sürücünün hiçbir şey olmamış gibi olay yerinden ayrılma amacının, alkollü sevki gizlemek olduğunu ileri sürerek davacıya tazminat ödemekten kaçındığı görülmektedir. Davacı taraf ise, kaza anında alkollü olmadığını, kazayı panikle gerçekleştirdiğini ve kazanın ertesi gün sigorta şirketine bildirildiğini, kazanın poliçenin teminatı kapsamında olduğunu ileri sürerek tazminat isteğinde bulunmuştur. Davacının kendi iddiasına göre, 28/04/2014 günü gece saat 21:40 sıralarında meydana geldiğini ifade ettiği kazanın oluş şekli (-İkametgahının otoparkına giriş yaptığı esnada fren yerine gaza bastığını, bu esnada otomatik açılır kepenge ve otopark içindeki duvara çarptığını , refleksle yüzünü korumaya çalışırken elini cama çarpması sonucunda sol eli üzerinde kesik oluştuğunu bildirmiş ve kazadan sonra telaşla polis çağrılacağını düşünemediğini 22/05/2017 günlü dilekçesinde açıklamıştır.), sonuçları ile kaza neticesinde yaralanmış olması birlikte gözetildiğinde, hiçbir şey olmamış gibi olay yerinden ayrılması, herhangi bir sağlık kuruluna başvurmaması ve böyle bir kazanın hemen değil ertesi gün sigortacıya bildirilmiş olması hayatın doğal akışına uygun bir davranış şekli değildir. Bundan ayrı davacı tanık deliline dayandığı halde herhangi bir tanık ismi bildirmemiş olup; talep konusu kazadan önce birden çok kere alkollü sevk nedeniyle hakkında işlem yapıldığına ilişkin davalı taraf iddiasına da karşı koymamıştır. Bu durumda eldeki dava bakımından ispat yükünün yer değiştiği konusunda duraksamamak gerekir.Hal böyle olunca araç sürücüsü sigortalının rizikonun gerçekleşmesinden sonra yaralı olduğu halde tedavi amaçlı olarak bir sağlık kurulana gitmeksizin olay yerinden ayrıldığı dolayısıyla kaza anında alkollü olmadığını kanıtlama yükünün kendisinde bulunduğu ve fakat davacının kaza anında alkollü olmadığını gösterir herhangi bir belge ve bilgi sunamadığı gözetildiğinde ilk derece mahkemesince talebin kasko sigortası genel şartları gereğince teminat kapsamı içinde olduğunu kanıtlamayan davacının, davasının reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucunda yazılı biçim ve şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden ilk derece mahkemesince verilen kararının HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/12/2019 tarih ve 2019/165 Esas 2019/1411 Karar sayılı kararına karşı davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açaklanan nedenlerle KABULÜNE, a-)İstinaf yasa yoluna başvuran davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davalıya iadesine,b-)İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,c-)İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, davanın esası hakkında verilecek kararda dikkate alınmasına, 2-)İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/12/2019 tarih ve 2019/165 Esas – 2019/1411 Karar sayılı kararının HMK.m. 353/1-b/2 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, a-)Davanın REDDİNE, b-)Karar tarihinde yürülükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 444,02-TL harçtan düşümü ile kalan 174,17-TL fazla harcın talep haline davacıya iadesine,c-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,ç-)Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki bulunan AAÜT hükümleri uyarınca belirlenen 17.900,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı sigorta şirketine verilmesine, d-)Davalı tarafından yargılama sırasında yapıldığı anlaşılan 700,00-TL’si bilirkişi ücreti, 48,50-TL’si posta masrafı ve 148,60-TL’si de istinaf başvuru harcı olmak üzere toplam 897,10-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-)Kullanılmayan gider avansından arda kalanın 6100 Sayılı HMK 333. maddesi uyarınca yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.05/10/2023