Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/851 E. 2023/1522 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/851
KARAR NO: 2023/1522
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2016/1183 Esas – 2019/1005 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … nezdinde … sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın dava dışı sürücüsü …’in tam kusuru neticesinde başka bir araca çarpması ile meydana gelen 26/11/2014 günlü çift taraflı trafik kazasında sigortalı araç içinde yolculuk etmekte bulunan vekil edenin ağır bir biçimde yaralanarak sakat kaldığını, davalı … şirketine yapılan başvurudan ise sonuç alınamadığını beyanla, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL daimi sakatlık tazminatının, davalı şirkete başvuru tarihi olan 09/09/2016 tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 26/11/2014 günlü trafik kazasına karıştığı ileri sürülen … plaka sayılı aracın vekil edeni şirket nezdinde 29/11/2013 – 29/11/2014 tarihleri arasını kapsar biçimde ZMM sigortalı olduğunu, ancak trafik sigortacısının sadece üçüncü kişilerin uğradığı zararları tazminle sorumlu tutulabileceğini, davacının … plaka sayılı aracın sigorta ettireni olması nedeniyle üçüncü kişi konumunda bulunmadığını, dolayısı ile böyle bir dava açma hakkı olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; ” Davalı tarafından kaza tarihini kapsar şekilde zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalanmış bulunan … plakalı aracın dava dışı sürücüsü … % 100 oranında kusurlu olduğu, gerek yasal düzenleme gerekse poliçe genel şartlarına göre davalı tarafından düzenlenen zorunlu trafik sigorta poliçesinin sigortalının (işletenin) sorumluluk riski kapsamında kalan ve 3. kişilerin uğradığı maddi zararı teminat altına almış olması, somut olayda ise davacının işleten ve aracı sigorta ettiren olarak davalıya karşı 3.kişi konumunda bulunmaması nedeniyle davacının işbu dava kapsamında talep ettiği maddi tazminat taleplerinin zorunlu trafik sigorta poliçesindeki teminat kapsamına girmeyeceği anlaşılmakla davalının işbu dava kapsamında davacıya karşı bir sorumluluğunun söz konusu olmayacağı kanaatine varılarak davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle; davanın reddine karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; her ne kadar ZMM Sigortası Genel Şartlarında sigortacının poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişilerin ölümüne veya yaralanmasına veya birşeyin zarara uğramasından dolayı sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri karşılamakla yükümlü olduğu düzenlenmiş ise de; sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile üçüncü kişilere verdiği zararları da karşılaması gerektiği, davacı müvekkili ile araç sürücüsü … arasında noterde düzenlenen taahhütname gözetildiğinde vekil edenin kullanma hakkını … devrettiği, dolayısı ile de aracın işleteni ve sigorta ettireni konumundan çıktığı gözetilerek taleplerinin karşılanması gerekirken, yazılı biçim ve şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, ilk derece mahkemesince verilen hatalı kararın kaldırılması gerektiğine ilişkindir.Dava; trafik kazası neticesinde meydana gelen bedensel zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir.Dosya kapsamından: davalı … nezdinde … sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın dava dışı … plaka sayılı araçla çarpışması neticesinde meydana gelen 26/11/2014 günlü trafik kazasında … plaka sayılı sigortalı araçta yolculuk etmekte olan davacının yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde … plaka sayılı araç sürücüsü …’in tam kusurlu olduğu ve … plaka sayılı araca ait ZMM sigorta poliçesinin davacı ile davalı … arasında düzenlendiği anlaşılmakta olup, zaten bu konularda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “Sigortanın Kapsamı” başlıklı A.3/1 maddesinde “Sigortacı poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanması veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunlarına göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin taleplerin, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür” denilmektedir. Aynı Genel Şartlar’ın teminat dışında kalan halleri düzenleyen A.6.g bendinde de “Sigortalının Karayolları Trafik Kanunu uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulabileceği kişilere karşı yöneltilebileceği talepler” teminat dışı kalan hal olarak belirlenmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/son maddesinde de “İşleten ve araç işleteni teşebbüs sahibinin aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurunda kendi kusuru gibi sorumlu olacağı bildirilmiştir.” 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde de işleten; “araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Açıklanan bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere ZMM sigortacısı sadece üçüncü şahısların uğradığı zararları, sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde gidermekle sorumlu olup, sigortalının eylemlerinden sorumlu tutulduğu araç sürücüsüne karşı yöneltilebileceği taleplerin, ZMM sigortasının teminatı kapsamı dışında olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.Ne var ki görülmekte olan davada davacı kazaya sebebiyet veren araç sürücüsü …’le aralarında Çaycuma …. Noterliğince düzenlenen 03/12/2012 gün ve … yevmiye nolu taahhütnameden de anlaşılacağı üzere, aracın işletilmesine ilişkin yetkinin … verildiği, dolayısıyla da işleten sıfatının bulunmadığını yani üçüncü kişi konumunda olduğunu ileri sürmektedir. Bu durumda taraflar arasındaki temel uyuşmazlık davacının kazaya sebebiyet veren aracın işleteni olup olmadığı ve talep hakkı bulunup bulunmadığı hususundadır. Davacının işleten sıfatı bulunmadığı yönündeki iddiasının dayanağını oluşturan 03/12/2012 günlü taahhütname incelendiğinde; sadece engelli davacı aracının fiilen kim tarafından kullanılacağı konusunu düzenlendiği görülmektedir. Taahhütname gereği aracın sürücüsü olduğunu beyan eden …’in kullanacağı bu araçla ilgili olarak meydana gelebilecek her türlü mali, hukuki ve cezai sorumluluğu üstlenmiş olacağına ilişkin beyanı sadece sözleşme taraflarını ilgilendiren bir durum olup, davacının işleten sıfatını ortadan kaldırmaz. Kaldı ki bu sözleşme tarihi ZMM sigorta poliçesinin düzenlenmesinden önce olduğu gibi var olduğu ileri sürülen “işleten değişikliği” sigortacıya bildirilmemiştir. (2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 94.maddesi) Hal böyle olunca, mahkemece yazılı biçim ve şekilde davacının üçüncü kişi konumunda bulunmadığını kabul ederek davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı herhangi bir durum mevcut bulunmadığından, davacı vekilinin yerinde olmadığı sonucuna varılan istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca,1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf eden davacıdan alınması gereken 269,85-TL harçtan peşin yatırılan 54,40-TL harcın düşümü ile bakiye 215,45-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 361. Madde hükmü uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.05/10/2023