Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/668 E. 2023/1453 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/668
KARAR NO: 2023/1453
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2018
NUMARASI: 2017/202 Esas – 2018/1086 Karar
DAVANIN KONUSU: Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesi ile; 22.05.2016 tarihinde davalıya ZMMS poliçesi ile sigortalı dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın yaya konumunda olan müvekkiline çarpması ile meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını ve malül kaldığını, maluliyetine ilişkin olarak davalı sigorta şirketinden eksik ödeme aldığını, geçici iş göremezlik süresi ve bu süredeki bakıcı giderine ilişkin olarak ise herhangi bir ödeme almadıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile (belirsiz alacak) 50,00-TL kalıcı iş göremezlik, 50,00-TL geçici iş göremezlik ve 50,00-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 150,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafça gerekli tüm belgeler sunularak yapılmış usulüne uygun bir başvuru bulunmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun, davacının maluliyetinin ispatlanması gerektiğini, geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri zararlarının teminat kapsamında olmadığını, ancak dava tarihinden ve yasal faiz işletilebileceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; dosya kapsamına alınan kusur raporuna göre kazanın meydana gelmesinde davacının tamamen kusurlu olduğu, davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığının tespit edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İlk derece mahkemesince 15/11/2019 tarihli ek kararı ile; kararın kesin nitelikte olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, davacı vekilince ek karara karşı; davanın belirsiz alacak olarak açılması nedeni ile verilen kararın miktar itibariyle kesin olmadığı gerekçesi ile istinaf kanun yoluna başvurulmuş, davacı vekilinin 15.11.2019 tarihli ek karara karşı istinaf başvurusu üzerine mahkemece; 08.01.2020 tarihli ek karar ile verilen kesin süre içerisinde istinaf harçları yatırılmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş, davacı vekilince 08.01.2020 tarihli ek karara karşı da; eksik harç ve giderlerin yatırılması için gönderilen muhtırada hakim imzası bulunmadığı için muhtıranın geçerli olmadığı gerekçesi ile istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekilinin asıl karara yönelik istinaf başvuru nedenleri; kazanın meydana geldiği sokağın dar olması, her iki tarafında araçların park etmiş olması nedeni ile davalının hızını azaltması, yola yaya çıkabileceğini düşünerek daha dikkatli ve özenli davranarak seyir halinde olması gereken davalıya sigortalı araç sürücüsünün en azından KTK m 52/b gereğince tali kusurlu olduğunun kabulü gerektiği, kusur raporunun sadece araç sürücüsünün beyanları dikkate alınarak düzenlendiği, oysa ki soruşturma dosyasında müvekkilinin babasının alınan ifadesinde, kızından duyduğu kadarı ile davacının yolun karşısına geçeceği sırada yolun boş olup olmadığını kontrol ettiği, araç geldiğini görmesi üzerine yolun kenarından yürüdüğü sırada davalıya sigortalı aracın yan tarafı ile çarptığını beyan ettiği, kazanın meydana gelmesinden evvel davacı ile araç sürücüsünün birbirlerini gördüğünün kabulü gerektiği, kusur incelemesi için mahallinde keşif yapılması gerektiği, ATK tarafından yolun genişliği, ışıklandırması…vs dikkate alınmaksızın rapor düzenlendiği hususlarına ilişkindir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.Davacı vekilinin asıl karara yönelik istinaf isteminin incelenebilmesi için öncelikle 08.01.2020 ve 15.11.2019 tarihli ek kararlara karşı istinaf isteminin incelenmesi gerekmektedir.(1) Davacı vekilinin 08.01.2020 tarihli istinaf isteminden vazgeçmiş sayıldığına yönelik ek karara karşı istinaf nedenlerinin incelenmesinde;6100 sayılı HMK’nın 344. maddesinde “(1) İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde, 346 ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.İstinaf harç ve giderlerinin eksik ödendiğinin anlaşılması halinde muhtıra gönderilerek kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından istinaf harç ve giderlerinin tamamlanması için yedi günlük kesin süre verilmesi ve ayrıca yazılı olarak “aksi halde istinaftan vazgeçmiş sayılacağı hususu”nun bildirilmesi gerekmektedir.Bu sebeple muhtırada hakim veya mahkeme başkanının sicili ve imzası bulunmalıdır. Muhtıra hakim veya mahkeme başkanı tarafından imzalanmadan verilmişse, dolayısıyla hakim tarafından usülünce düzenlenmiş muhtıra yoksa geçerli bir bildirimin yapıldığından söz etmeye de olanak yoktur.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/19-286E.-2010/330K. Sayılı kararında bir muhtıranın geçerli olması için gereken özellikler belirtilmiştir. Buna göre, Mahkeme Yazı İşleri Müdürü’nün veya Kalem personelinin istinaf harcı veya giderinin tamamlanması için istinaf edene süre vermesi veya tebligat zarfı üzerine ihtar/uyarı şeklinde yazılan ve Hakim imzası taşımayan muhtıra usule aykırıdır. Mahkeme Yazı İşleri Müdürü’nün veya Kalem personelinin vermiş olduğu süre ya da tebligat zarfı üzerine ihtar/uyarı şeklinde yazılan ve Hakim imzası taşımayan muhtıra üzerine istinaf harcını ve giderini ödememiş olan taraf, istinaf talebinden vazgeçmiş sayılamaz. Somut olayda; mahkeme usule uygun muhtıra düzenlemek yerine hakimin sicil ve imzasını taşımayan tebligat parçasının üstüne yazılan ihtarda mahkeme hakiminin sicil ve imzası yer almamakta olup, tebligat üzerine yazılan ve hakimin sicil numarası ve imzasını taşımayan açıklamalar yasanın aradığı yönteme uygun kabul edilemeyeceği gibi, hakim tarafından verildiğinin kabulüne de olanak yoktur. Bu bakımdan sonuç doğuracak nitelikte de değildir. Öyle ise Mahkemenin hakim tarafından verilmiş, usulüne uygun bir kararı ve tebligatı bulunmadığından hakim imzasından yoksun bildirimin hukuken geçerli kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi, usule aykırı ve geçersiz bu belgenin hak kaybına yol açacak şekilde sonuç doğurması da kabul edilemez. Dolayasıyla bu tebligatın anılan kanun hükmüne uygun oladığından gerekleri süresi içerisinde yerine getirilmemiş olsa dahi, buna dayanılarak isitnaf eden davacı vekilinin istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına imkan yoktur. (Yargıtay 17. HD’nin 13.12.2017 tarihli 2016/15980 Esas ve 2017/11654 Karar sayılı ilamı)Bu nedenle, davacı vekilinin yerinde görülen istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin 08.01.2020 tarihli davacı vekilinin istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına ilişkin ek kararının kaldırılarak 15.11.2019 tarihli ek kararının incelenmesine geçilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.(2) Davacı vekilinin 15.11.2019 tarihli, gerekçeli kararın kesin nitelikte olduğundan bahisle verilen istinaf isteminin reddine yönelik ek karara karşı istinaf nedenlerinin incelenmesinde;Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat isteğine ilişkin olup; dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla ve davanın belirsiz alacak davası olduğu belirtilmek suretiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK 107.maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir.Ayrıca davasını HMK 176. ve devamı maddelerine göre bir kez de ıslah edebilir.Somut olayda, dava dilekçesinin içeriği dikkate alındığında dava belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Davacı vekilinin yukarıda açıklanan ilkeler ışığında bedel artırım ve ıslah hakkı da olduğu gözetildiğinde ilk derece mahkemesinin kararın kesin olduğundan bahisle istinaf talebinin reddine ilişkin 15.11.2019 tarihli ek kararda isabet bulunmadığından ek kararın kaldırılarak, davacı vekilinin asıl karara yönelik istinaf talebinin incelenmesine geçilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.(3) Davacı vekilinin davanın reddine dair asıl karara karşı istinaf nedenlerinin incelenmesinde;Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; kazanın meydana geliş şekline ilişkin kaza tespit tutanağı düzenlenmediği, ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 07.05.2018 tarihli … sayılı raporda; kazanın, 22.05.2016 günü saat 17.00 sıralarında sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı otomobil ile Mabeyn sokağını takiben seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde seyir istikametine göre yolun sağından park halindeki aracın önünden kaplamaya giren yaya … çarpması ile meydana geldiği, yaya … olay mahallinde park halindeki aracın önünden kaplamaya girmeden evvel kaplama üzerinde seyir halinde olan araçların seyir durumlarını yeterince kontrol etmediği, kendi can güvenliğini tehlikeye düşürdüğü, ilk geçiş hakkını sürücü … sevk ve idaresindeki araca vermediği anlaşılmakla kazanın oluşumunda tamamen kusurlu olduğu, davalı araç sürücüsü … atfı kabil kusurunun bulunmadığı kanaatine varıldığının bildirildiği, davacı vekilince rapora karşı itirazlarında keşif yapılması talebinde bulunulmadığı görülmüştür.Kazaya ilişkin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılan soruşturma neticesinde, kaza tarihi itibariyle yaşı küçük davacının babası tarafından şikayetten vazgeçildiği gerekçesi ile kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.Bu durumda, dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına, özellikle dosya kapsamına ve kazanın oluş şekline uygun olarak düzenlenen, denetime ve hüküm vermeye açık ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin kusura ilişkin raporunun hükme esas alınarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin HMK m. 353/1-b/1 gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe Uyarınca,1/Karar başlığında bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 madde hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE,2/İstinaf eden davacıdan alınması gereken 269,85-TL harçtan peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 215,45-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4/İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerilerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.361 hükmü uyarınca tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy çokluğuyla karar verildi. 28/09/2023
-MUHALEFET ŞERHİ- Dava, trafik kazasından cismani zarar nedeniyle geçici-kalıcı iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri istemine ilişkin belirsiz alacak davasıdır.Davacı tarafça, kaza tarihinde yaşı küçük olan (2003 doğumlu) …’in yaralanmasıyla sonuçlanan kazada, davalıya ZMMS poliçesi ile sigortalı aracın dava dışı sürücüsünün kusurlu eyleminin bulunduğu iddiasıyla davalı tarafa husumet yöneltilmiş; davalı sigorta şirketince, kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur durumlarının tespiti için rapor alınması istenilmiş, mahkemece; dosya kapsamında alınan ATK kusur raporuna göre kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Somut olaya bakıldığında; dava konusu kazaya ilişkin kaza tespit tutanağı düzenlenmediği, olay yeri görgü ve tespit tutanağı ve krokiye göre; kazanın yerleşim yeri içi sayılan meskun mahalde, her iki tarafında park edilmiş araçların bulunduğu dar bir sokakta meydana geldiği, kazanın dava dışı sürücünün davacı yaşı küçük yayaya aracın sağ ön kısmıyla çarpması şeklinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf, aracın kendisine hızlı bir şekilde arkadan çarptığını iddia etmektedir. Görgü tespit tutanağında aracın sağ ön tampon kısmında 5-10 cm ezilmenin oluştuğu yazılı olmakla, dosyada mevcut tedavi evraklarından davacı yaşı küçük …’in tıbia alt uç kırığı ve lateral malleol kırığı oluşacak yaralandığı sabittir. Her ne kadar yerel mahkemece, dosya kapsamında alınan 07.05.2018 tarihli ATK kusur raporuna göre yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş ise de, şikayet yokluğundan savcılıkça koğuşturmaya yer olmadığına karar verilen dava konusu olayda; dava dışı araç sürücüsünün kusursuz olduğuna ilişkin tek rapor ATK tarafından düzenlenen 07.05.2018 tarihli rapor olup, davacı tarafça iş bu rapora itiraz edilmiştir. Bu halde, kusur durumunun tespitinin, yukarıda da bahsedildiği üzere olayın yerleşim yeri içinde ve her iki tarafında ve yol üzerinde park halindeki araçların bulunduğu dar bir sokakta meydana geldiği, aracın sağ ön tampon kısmında 5-10 cm ezilmenin olduğu, davacının birden fazla kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı hususları nazara alınarak ve sürücünün hız durumuna ilişkin bir değerlendirme yapılarak belirlenmesi gerekmekte olup, bu hareket tarzı somut olayın özelliklerine uygun düşecektir. ( Bkz. Yargıtay 17.HD’nin 2015/12455 ESas, 2018/6295 Karar sayılı ilamı)Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince; dava dışı sürücünün de kazada kusuru bulunup bulunmadığına ilişkin olarak, yukarıda açıklanan somut olayın özellikleri ve davacı tarafın itirazları da gözetilmek suretiyle, Karayolları Genel Müdürlüğü veya İTÜ’den ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre bir karar karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak eksik incelemeyle yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Bu itibarla, yerel mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğinden kararın, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılıp, kaldırma kararı doğrultusunda inceleme, araştırma yapılması ve yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği görüşünde olmam nedeniyle; sayın çoğunluğun, ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararda isabetsizlik bulunmadığından bahisle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine ilişkin görüşüne bu yönü ile katılmıyorum.