Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/662 E. 2023/1663 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/662
KARAR NO: 2023/1663
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2016/119 Esas – 2019/778 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … nezdinde ZMM sigortalı olan ve dava dışı araç sürücüsü …’in sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı traktör ile yine davalı … nezdinde ZMM sigortalı bulunan dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın karıştığı 31/10/2012 günlü çok taraflı trafik kazasında, … plaka sayılı resmi araç sürücüsü olan müvekkilinin yaralanarak sakat kaldığını, kazanın oluşumunda davalı … nezdinde ZMM sigortalı bulunan her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla; toplam 1.000,00-TL sakatlık tazminatının, 500.00-TL daimi maluliyet (sakatlık) tazminatının … plaka sayılı araç yönünden, 500,00-TL daimi maluliyet (sakatlık) tazminatının da … plaka sayılı araç yönünden dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş; 02/10/2017 günlü ıslah dilekçesi ile de; dava dilekçesiyle talep ettikleri 500,00-TL’si geçici ve 500,00-TL’si de sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 1.000,00-TL maddi tazminat talebini, bilirkişi raporu doğrultusunda geçici iş göremezlik zararı bakımından 13.120,33-TL’ye, sürekli iş göremezlik zararı bakımından da 163.894,93-TL’ye çıkarttıklarını açıklamış ve esasen tazminat hesabının TRH 2010 Yaşam Tablosu dikkate alınması gerekirken bunun yapılmamış olmasının hatalı bulunması nedeniyle, bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini beyanla fazlaya ilişkin taleplerinin saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 31/10/2012 günlü trafik kazasına karıştığı ileri sürülen … ve … plaka sayılı araçların kaza tarihini kapsar bir biçimde vekil edeni şirket nezdinde trafik sigortalı olduğunu, ancak sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ve araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olması nedeniyle, öncelikle kazaya karışan tüm tarafların kusur durum ve oranlarının ve varsa davacının uğramış olduğu maluliyetin usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerektiğini, ayrıca zarar görenin müterafik kusurlu olduğunun (-emniyet kemeri takmamak gibi) tespit edilmesi halinde, bu durumun tazminat hesaplamasında gözetilmesini istediklerini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; davacının yaralanmasıyla sonuçlanan 31/10/2012 günlü trafik kazasının oluşumunda, dava dışı araç sürücüsü …’in %75 oranında, diğer dava dışı sürücü …’ın ise %25 oranında kusurlu oldukları, davacının ise kazanın oluşumunda herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davacının kaza neticesinde %13,1 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, iyileşme süresinin 6 ay olduğu benimsenmek suretiyle, PMF 1931 Yaşam Tablosu, Prograsif Rant Uygulaması ve davacının kaza tarihinde asgari ücretin 2,84 katı gelire sahip bulunduğu varsayımıyla, aktüer bilirkişi … tarafından düzenlendiği anlaşılan 29/09/2017 günlü hesap raporu ile 24/10/2018 günlü ek rapordaki belirleme ve tespitler doğrultusunda ve her ne kadar ıslah dilekçesinde geçici iş göremezlik tazminatı da talep edilmişse de; davanın sadece sürekli iş göremezlik tazminatına yönelik olarak açıldığı ve dava dilekçesinde yer almayan alacak kaleminin ıslah yoluyla istenemeyeceği, çünkü geçici iş göremezlik hakkı talebi için açılmış bir dava olmadığı, bu durumda davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği şeklindeki özet gerekçeyle; Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, 163.894,93 TL maddi tazminatın (40.973,40 TL sinden … plakalı araç sigortacısı ve 122.921,20 TL sinden … plakalı araç sigortacısının sorumlu olduğu sürekli iş göremezlik) dava tarihi olan 04/02/2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda, pasif dönem hesabı bakımından gelirin hatalı belirlendiği, zira vekil edeninin aktif dönemde elde ettiği gelirin en az %70’ini pasif dönemde de elde edebileceğinin kabul edilmesi gerektiği, ayrıca pasif dönem zarar hesabının bakiye yaşam süresi tespiti için TRH 2010 Yaşam Tablosu’nun baz alınması gerekirken PMF Yaşam Tablasu’na göre değerlendirme yapılmasının isabetsiz olduğu ve hükme esas alınan rapor tarihi 2017, karar tarihinin ise 2019 olduğu gözetildiğinde, 2019 yılı asgari ücretlerine göre yeni bir hesaplama yapılması gerekirken bunun yapılmamış olması ve bu nedenlerle eksik tazminata hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Dava; trafik kazası neticesinde meydana gelen cismani zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir.1-Trafik kazası neticesinde meydana gelen bedensel zarara dayanılarak, tazminat isteğinde bulunan kaza zedenin bakiye ömrü daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Yargıtay Özel Dairesi’nce Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilerek, içtihat değişikliğine gidilmiş ve Dairemizce bu yöndeki görüş benimsenmiş olduğundan (-Bkn. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/5518 E. 2020/8884 K. Sayılı ilamı); davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi suretiyle, tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak duruma göre bir karar verilmesi ve ayrıca kural olarak tazminat hesaplamasının karar tarihine en yakın tarihteki verilere göre düzenlenmesi gerekmekte ise de; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin benzer bir olaya ilişkin olarak verdiği 2021/21378 Esas – 2022/12496 Karar sayılı ilamda da işaret edildiği üzere, eldeki davanın açılış tarihi 24/02/2016 olup, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107.maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak davası kabul edilmiştir. 6100 sayılı Kanunun 107. maddesine göre, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir, ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir. 6100 sayılı Kanun ile birlikte, yukarıda belirtilen çerçevede belirsiz alacak davası açma imkanı tanınarak, belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı sınırlandırılmakla birlikte, tamamen kaldırılmamıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı Kanun ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanunun 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü, belirsiz alacak davasında zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak dava açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir. Oysa kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği prensibi gereği, anılan maddeyle kısmi davaya ilişkin düzenleme yapıldığı düşünülerek ve Kanundaki sınırlamalara dikkat edilerek kısmi dava açılabilecektir. Somut olayda, dava dilekçesinde, davanın açıkça, belirsiz alacak davası türünde açıldığı belirtilmediğinden eldeki davanın, belirsiz alacak davası değil kısmi dava olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 02/10/2017 günlü dava değerinin arttırılmasına ilişkin dilekçe ıslah dilekçesi mahiyetinde olup, davacı bu dilekçe ile sürekli iş göremezlik zararına ilişkin istek miktarını 163.894,93-TL’ye çıkartmıştır. Hal böyle olunca, eldeki davanın kısmi dava niteliğinde bulunması ve HMK’nın 176/2 madde hükmü uyarınca; aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurulabileceği gözetildiğinde, pasif dönem süresinin tespiti açısından muhtemel bakiye yaşam sürelerinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi suretiyle, tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınmasının ve kaza tarihine en yakın tarihteki verilerek göre yeniden hesaplama yapılmasının eldeki dava yönünden sonuca bir etkisi olmayacağından ve davacının kalıcı iş göremezlik tazminatı bakımından hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama yönteminin hatalı olduğu, belirtilen miktardan daha fazla hakka sahip bulunduğunu ileri sürerek ek dava açma ve ek davanın eldeki davayla birleştirilmesini isteme hakkı olduğu halde böyle bir yola gidilmediği de gözetildiğinde, kalıcı iş göremezlik tazminatı bakımından hatalı hesaplama yöntemine sadece değinilmekle yetinilmesi gerektiği ve mahkemece, davacı vekili tarafından ıslah dilekçesinde kalıcı iş göremezlik tazminatına ilişkin olarak talep ettiği miktarın tamamının kabulüne karar verilmiş olması dikkate alındığında istinaf edenin sıfatına ve istinaf nedenlerine göre ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektiren bir durum mevcut olmadığı sonucuna varıldığından; davacı vekilinin açıklanan hususa yönelik istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarına gelince; Dosya içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesine dayanan delillerin tartışılıp değerlendirilmesiyle çıkarılan sonuç ve oluşturulan hükümde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığına ve özellikle; 29/09/2017 günlü aktüer bilirkişi kök raporuna karşı pasif dönemde de gelirin asgari ücretin üzerinde olduğunun kabul edilmesi gerektiğine ilişkin itiraz gözetilerek aynı bilirkişiden alınan, 24/10/2018 günlü ek rapordaki konuya ilişkin belirleme ve değerlendirmelerin, dosyaya oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi ve yerleşmiş yargısal uygulamalara göre isabetli bulunması karşısında davacı vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf başvurusunun da yerinde olmadığı reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun, açıklanan nedenlerle HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf eden davacıdan alınması gereken 269,85-TL harçtan peşin yatırılan 54,40-TL harcın düşümü ile bakiye 215,45-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 361.madde hükmü uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.19/10/2023