Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/306 E. 2023/80 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/306
KARAR NO: 2023/80
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2019
NUMARASI: 2014/162 Esas – 2019/865 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM Sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın karıştığı 09/10/2010 günlü trafik kazasında yolcu konumunda bulunan vekil edeni … ‘ün yaralanarak beden gücü kaybına uğradığını davalı sigorta şirketine yapılan başvuru neticesinde, hasar dosyası açılarak bir miktar ödeme yapılmış ise de yapılan bu ödemenin, gerçek zararını karşılamadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ( belirsiz alacak) sürekli ve geçici maliyet dönemine ilişkin tazminat ve bakıcı gideri hesabına karşılık olmak üzere 1500,00- TL maddi tazminatın temerrüt tarihinde işletilecek avans faiziyle birlikte, davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş, 19/12/2018 günlü bedel artırım dilekçesi ile de müvekkilinin uğramış olduğu maluliyete ilişkin tazminat miktarlarının 10/02/2018 tanzim tarihli bilirkişi raporu ile belirlendiğini belirterek söz konusu bu rapor doğrultusunda maddi tazminata ilişkin istek miktarını 127.168,14-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; talep konusu kazada yaralanan davacı nedeniyle yapılan başvuru sonucunda açılan hasar dosyası kapsamında belirlenen 41.708,00-TL tazminatın 28/11/2013 tarihinde vekil edeni sigorta şirketi tarafından ödendiğini, yapılan ödemeyle poliçeden kaynaklanan tüm yükümlülüğün yerine getirildiğini, bakiye bir sorumluluğun kalmadığını, aksinin kabulü halinde de kusur ve maluliyet durum ve oranının usulüne uygun bir şekilde tespit edilmesini istediklerini, ayrıca hatır taşıması olup olmadığının araştırılmasını, olduğu taktirde belirlenecek tazminattan indirim yapılmasını ve davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle de müterafik kusurlu sayılmasını beyanla davaya karşı koymuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek davacı …’ün yaralanması ile sonuçlanan 09/10/2010 günlü çift taraflı trafik kazasına karışan ve davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı araç sürücüsü …’un tam kusurlu olduğu , karşı araç (… plaka sayılı) sürücüsünün ise herhangi bir kusurunun bulunmadığının, İstanbul ATK’nın Trafik İhtisas Dairesinde temin edilen 18/12/2014 tarihli raporla belirlendiği, davacının … plaka sayılı araçta yolcu olduğu ve geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı olarak % 20 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiğini, iyileşme süresinin de 9 aya kadar uzayabileceğinin ATK Adli Tıp İkinci Üst Kurulunca düzenlenen raporlarla tespit edildiği, aktüer bilirkişi … tarafından düzenlenen kök ve ek raporlarda davacının efor dönemi kaybının, kabul edilmesi veya kabul edilmemesine göre terditli biçimde hesaplama yapıldığı, davacının efor dönemi kaybının kabul edilmesinin uygun olacağı ve davalı sigorta şirketinin ödeme yaptığı tarih itibariyle davacının karşılanmayan zararının toplam zararın yarısından fazla olduğu dikkate alındığında yapılan ödemenin zararı karşılamayacağı benimsenerek davanın kabulü ile 127.168,14-TL’nin 28/11/2013 tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekilinin istinaf nedenleri; hatır taşıması indirimi yapılmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğu, kaza tarihinde 13 yaşında olan davacının bir işte çalıştığı iddia ve ispat edilemediği halde lehine geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin ve hükme esas alınan hesap raporunda davacının askerlikte geçireceği süre dikkate alınmayarak bu dönem için hesaplama yapılmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu, ayrıca davacının 18 yaşına ulaşacağı döneme kadar yapılan hesaplamada kullanılan ücrete asgari geçim indiriminin de dahil edilmesinde isabet bulunmadığı, olayda hatır taşıması olduğu ve emniyet kemeri takılmadan seyahat edilmesi şeklinde oluşan müterafik kusurun tazminat tutarından düşürülmesi gerektiğinin gözetilmediği hususlarına yöneliktir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen cismani zarara dayanarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir. 1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere mahkeme kararının gerekçesine dayanan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığına; kaza tarihindeki yaşı itibariyle kazanç getirecek bir işte çalışmaması nedeniyle kazanç kaybına hükmedilemeyecek olsa dahi, yalnızca meslek sahipleri ve çalışıp kazanç elde etmekte olanların değil, uğranılan kaza nedeniyle iyileşme süresince oluşan maluliyet nedeniyle günlük işlerini yapamayan veya yapmakta zorlanan ( yaşıtlarına göre daha fazla güç sarfeden) diğer kişilerin de efor tazminatı adı altında maddi tazminat talep edebilecek olmaları nedeniyle, 10/12/2018 günlü kök ve 14/03/2019 günlü ek aktüer bilirkişi raporundaki kaza tarihinde 13 yıl 2 aylık olan davacının % 100 iş göremez olduğu dönemde içerisinde gelir elde edemeyecek olmasına rağmen, % 100 geçici iş göremezlik oranı üzerinden ve yine iyileşme süresinin geçirilmesinden sonra 18 yaşına kadar geçecek dönemde de % 20 iş göremezlik oranı üzerinden efor tazminatına hükmedilebileceğine ilişkin belirleme ve değerlendirmelere dayalı hesaplama şeklinin benimsenmesi süretiyle söz konusu bu raporların hükme esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik tespit edilemediğine ( Bkn. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 16/02/2021 günlü 2021/511 esas- 2021/1377 karar sayılı ilamı), ayrıca hesap raporunda davacının askere gideceği 1 yıl dikkate alınmamış ise de davacının yaralanmasına bağlı maluliyetin niteliği ( sağ alt ekstremitenin sola göre 18 mm daha kısa oluşu, femur suprakondiler ekleme yakın 14 derece valgus açılanması gibi), geçirmiş olduğu ameliyatlar ( tibia ve femur kırığı operesi, kalça protezi ) ve maluliyet oranı dikkate alındığında, böyle bir kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği hükümleri uyurunca askerlik görevinden muaf tutulacağı belirgin bulunduğundan, hükme esas alınan raporda, askerlikte geçirilecek sürenin hesaplamaya dahil edilmesinde bir yanılgı olmadığına, keza mağdurun 18 yaşında olacağı tarihe kadar olan dönem için yapılan hesaplamada kullanılan net asgari ücrete, asgari geçim indiriminin dahil edildiği yönünde bir belirleme bulunmadığı gibi söz konusu bu rapora karşı sunulan itiraz dilekçesinde de bu yöne ilişkin olarak açık bir itiraz ileri sürülmediği, konunun istinaf dilekçesinde dile getirildiği gözetildiğinde , yargılama sırasında ileri sürülmeyen bir hususun HMK 357. maddesi gereğince istinaf aşamasında dikkate alınmasının mümkün bulunmamasına göre davalı vekilinin açıklanan hususlara yönelik istinaf itirazların yerinde olmadığı, reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. 2-Davalı vekilinin hatır taşıması indirimi ve müterafik kusur indirimi yapılmamış olmasının isabetsiz olduğuna ilişkin istinaf itirazlarına gelince; Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde diğer bir ifadeyle zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya zarar sorumlusunun durumunu ağırlaştırmış ise kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 52.maddesi (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44. Maddesinde de mevcuttur) uyarınca hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Hatır taşımaları da bir menfaat karşılığı olmadığı hallerde bu gibi taşımalarda kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 51.madde hükmü uyarınca (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesinde de mevcuttur) tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından söz edebilmek için de yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olmasının saptanması önemli olduğu gibi yarar ekonomik olabileceği gibi ortak toplumsal yararları da ilgilendirilebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişinin (sürücü) bir çıkarı veya yararı bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; davalı taraf, davacının kaza anında emniyet kemeri takmadığını, bu nedenle müterafik kusurlu sayılması gerektiğini ileri sürmüş ise de; kaza tespit tutanağında, davacının kaza anında emniyet kemerinin takılı olup olmadığı konusunda bir belirleme olmadığı gibi, maluliyete sebep yaralanmasının niteliği ve yeri gözetildiğinde, emniyet kemerinin takılı olup olmadığının sonuca bir etkisi olmayacağı da belirgindir. Bu nedenle mahkemece usulüne uygun şekilde kanıtlanamayan müterafik kusur iddiasının dikkate alınmamasında bir isabetsizlik tespit edilememiştir. Hatır taşıması indirimi uygulanabilmesi için de davacının sigortalı araçta her hangi bir karşılık olmaksızın hatır için taşındığı olgusunun somut biçimde kanıtlanmalıdır.Kaza tespit tutanağındaki belirlemelere göre, kaza anında araç içinde … soyadlı 3 kişi ile … soyadlı bir kişinin yolculuk yapmakta olduğu ve araç sürücüsünün de … olduğu anlaşılmaktadır. Araç sürücüsü … şüpheli sıfatıyla verdiği 09/10/2010 günlü ifadesinde, kaza anında araç içerisinde eşi … ile birlikte eşinin akrabaları olan …, … ve…’ün bulunduğunu ve ailece Yenişehir ilçesine gitmekte iken kazanın meydana geldiğini bildirmiştir. Aralarında akrabalık ilişkisi bulunan kişilerin taşınması kural olarak ahlaki ve sosyal bir ödevin yerine getirilmesi niteliğinde olduğundan, böyle bir taşımanın hatır taşıması olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. (Bkn; Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2016/19530 esas- 2019/9799 karar sayılı ilamı)Açıklanan bu durumun aksi de davalı tarafından ileri sürülüp, kanıtlanmamıştır. Sonuç itibariyle, sigortalı araçta bulunan davacının herhangi bir bedel alınmaksızın hatır için taşındığı hususu davalı tarafından usulüne uygun, somut bir biçimde kanıtlanabildiğinden söz edilemeyeceğine ve sadece soyut iddiaya dayanılarak hatır taşıması indirimi yapılamayacağına göre, mahkemece hatır taşıması indirimi cihetine gidilmeksizin karar verilmiş olmasında da hatalı bir uygulama bulunmadığından davalı vekilinin açıklanan hususlara yönelik istinaf itirazlarının da yerinde olmadığı reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
KARAR/ Gerekçe uyarınca;1/Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2/İstinaf eden davalıdan alınması gereken 8.686,85-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 2.171,72-TL harcın düşümü ile kalan 6.515,13-TL bakiye harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 3/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4/İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.02/02/2023