Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/304 E. 2022/353 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/304
KARAR NO: 2022/353
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/05/2019
NUMARASI: 2015/114 Esas 2019/522 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda bilgileri yazılı ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden davacı …’ın eşi, davacılar …, … ve …’in babaları …’ın, 03/05/2013 günü yolda karşıdan karşıya geçtiği sırada davalı …’in sevk ve idaresindeki davalıya ait … plaka sayılı aracın çarpması sonucu yaralandığını ve kaldırıldığı hastenede yaşamını yitirdiğini, …’ın vefatı ile geride kalan eşi … ile çocukları …, … ve …’in müteveffanın maddi ve manevi desteklerinden mahrum kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’a verilmesini, … için 30.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL olmak üzere 90.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkillerine ödenmesini karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalılar, davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davanın kısmen kabulüne, Maddi tazminat alacağı; -davacı eş … yönünde maddi tazminat talebinin kabulü ile; 44.560,49 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı S. S Koru Sigorta Kooperatifi yönünden temerrüt tarihi olan 04/06/2014 tarihinden itibaren, davalı … yönünden ise kaza tarihi olan 03/05/2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, -davacı …, … ve … yönünden maddi tazminat talebinin reddine, Manevi tazminat alacağı -davacı eş … için 20.000 TL -davacı çocuk … için 5.000 TL -davacı çocuk … 5.000 TL -davacı çocuk … için 5.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 03/05/2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı …’den alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, verilen karara karşı davacılar vekili, davalı … vekili ile davalı S.S Koru Sigorta Kooperatifi vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Yerel mahkeme tarafından delillerin takdirinde hataya düşüldüğü, hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarının çok düşük olduğu, davacı eş … açısından maddi tazminat miktarının eksik ve hatalı belirlendiği, davacılar …, … ve … yönünden maddi tazminat talebinde bulunmamalarına rağmen mahkeme kararında “bu davacılar yönünden maddi tazminat talebinin reddine” şeklinde karar verilmesinin hatalı olduğu, toplamda 2.326,07-TL harç yatırılmış olmasına rağmen gerekçeli kararda bu rakamın 83,44-TL olarak hüküm altına alındığı, yine toplam 3.035,70-TL (uyaptaki belirlemeye göre) yargılama gideri yapılmış olmasına rağmen gerekçeli kararda yargılama giderlerinin 648,00-TL olarak hükmedildiği, mahkemenin kararının bu yönüyle de hatalı olduğu, yapılan yargılama sonunda davacı eş için 44.560,49-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 20.000,00-TL manevi tazminata, her bir çocuk için ise ayrı ayrı 5.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmiş olmasına rağmen hatalı bir şekilde maddi tazminat yönünden hiç vekalet ücretine hükmedilmediği, manevi tazminat yönünden ise hatalı hesaplama yapılarak eksik vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu, maddi ve manevi tazminatlar açısından kaza tarihinden itibaren ticari faiz işletilmesinin talep edilmesine rağmen hükmedilen tazminatlar açısından yasal faiz işletilmesine karar verilmesinin, hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Davalı … vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Hükme esas alınan bilirkişi raporlarının kabulünün mümkün olmadığı, alınan bilirkişi raporlarında müvekkiline izafe edilen % 62.5 kusur oranını kabul etmedikleri, ceza mahkemesinde ölenin asli kusurlu olduğunun belirlendiği, verilen kararın Yargıtay tarafından onandığı, ceza dosyasında alınan rapordaki kusur oranları ile çelişen bu raporların kabulünün mümkün olmadığı, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu, reddedilen kısımla alakalı olarak lehine 4.200 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte iken kararda sehven davalı taraf lehine 553,65 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu, hususlarına ilişkindir. Davalı … Sigorta vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Trafik kazalarına ilişkin kusur incelemeleri teknik bir konu olması nedeniyle Adli Tıp Kurumu ya da Trafik Fen Heyeti gibi uzman kurullarca incelenip rapor düzenlenmesi gerektiği, trafik ve kusur konusunda uzmanlığı anlaşılamayan makine mühendisi bilirkişiler tarafından yapılan değerlendirmelerin teknik inceleme şeklinde nitelendirilmesi olanağının bulunmadığı, dava konusu olayla ilgili ceza yargılaması sonucunda Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen karar ile kusur olgusunun kesinleştiği, buna göre sürücünün tali kusurlu olduğu, olayda ceza yargılaması ile kesinleşen olgunun dışına çıkılarak farklı kusur oranı üzerinden değerlendirme yapma olanağı kalmadığı halde sürücünün asli kusurlu değerlendirilmesi suretiyle belirlenen kusur oranı üzerinden yapılan hesaplama ve varılan sonuçların hukuka aykırı olduğu, kusur oranını kabul manasına gelmemek üzere destek paylarının da yüksek hesaplandığı, müteveffanın tüm gelirinin yarısını eşine ayıracağı varsayımı ile yapılan hesaplamanın sebepsiz zenginleşmeye yol açacak mahiyette olduğu, faizin başlangıç tarihinin ve temerrüt tarihinin yanlış hesaplandığı, tüm belgelerle usulünce başvuru olmadığı halde temerrüt tarihinin yanılgılı değerlendirme ile hesaplanması sonucu tesis edilen kararın gerçek zararın tazmini ilkesine uygun düşmediği, hususlarına ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı …’ın eşi, …, … ve …’in babaları …’ın 03/05/2013 günü evine gitmek üzere yolda karşıdan karşıya geçtiği sırada davalı …’e ait ve onun sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın çarpması sonucu yaralandığı ve kaldırıldığı hastenede yaşamını yitirdiği, davacı …’in destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat, davacılar …, … ve …’in ise manevi tazminat istemiyle araç sürücüsü ve ZMM sigortacısı aleyhine bu davayı açtıkları anlaşılmıştır. (1)6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda, kazanın meydana geldiği tarih, desteğin yaşı, kusur durumu, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü, manevi tazminatın bir sebepsiz zenginleşme aracı olmaması ile az yukarıda açıklanan ilkeler göz önünde tutulduğunda; mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yerindedir. Bu nedenle bu hususa ilişkin istinaf başvuruları yerinde değildir. (2)Haksız bir fiil sonucu zarar oluştuğu iddiasıyla ilgili bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsurdur. Somut olayda davacı taraf, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsü …’in tam kusurlu olduğunu ileri sürmüş, davalı taraf ise kazanın oluşumunda herhangi bir kusurları bulunmadığını savunmuştur. Eldeki davanın yargılaması sırasında trafik kazası uzmanı … tarafından düzenlendiği anlaşılan 08/06/2017 günlü kusur raporunda; kazanın oluşumunda müteveffa yayanın %37,5 oranında, davalı araç sürücüsünün ise %62,5 oranında kusurlu olduğu sonucuna varılmıştır. Dosya içeriğinden; bu raporun ceza mahkemesince temin edilen kusur raporu ile çelişkili olduğuna ilişkin itirazlar değerlendirilerek, bu konuda uzman İTÜ Makine Fakultesi öğretim üyelerinden oluşturulan 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor temini yoluna gidildiği, konusunda uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen 03/12/2017 tarihli heyet raporunda; dosyadaki mevcut tüm kusur raporlarının irdelenmesi ve değerlendirilmesi sonucunda, kazanın oluş şekli ve kusur durumu bakımından bilirkişi … tarafından düzenlenen belirlemelerin doğru olduğu, kazanın oluşumunda müteveffa yayanın %37,5 oranında, davalı tarafın ise %62,50 oranında kusurlu olduğu yolunda görüş bildirildiği, görülmüştür. Bu durumda, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, diğer bir anlatımla ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemesini bağlayacağı veya bağlamayacağı konusu üzerinde durulması gerekmektedir. Yargısal uygulamada; ceza davası açılan hallerde, ceza davasında alınan kusur raporu ile karar verilip karar kesinleşse dahi, bu raporun hukuk hakimini kusur yönünden bağlamayacağı istikrarla kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.02.2004 gün ve 2004/11-115 E.2004/108 K; 12.5.2004 gün ve 2004/4-290 E, 289 K; 14.12.2005 gün ve 2005/10-680 E, 733 K sayılı ilamları). Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Y.HGK.10.1.975 gün ve 1971/T-406 E. 1975/1 K. sayılı ilamı; Y.HGK.23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E.ve 1985/21 K.sayılı ilamları ve yukarıda yer alan ilamları). Ayrıca hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması halinde, ceza mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen karar, hukuk davasında kesin delil teşkil eder (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5153). Bilindiği gibi kesin hüküm, ilişkin olduğu konuda uyuşmazlığı ortadan kaldırır. Bu yüzdendir ki, açılan bir dava hakkında kesin hüküm bulunmaması bir yargılama koşuludur. Özellikle bir ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır. Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, Türk Borçlar Yasasının 74.maddesi bir engel oluşturmaz (Y.HGK.16.9.1981 gün 1979/1-131 E. ve 1981/587 K. sayılı ilamı, Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm. 1965 s.22 vd.). Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir(Y.HGK.11.10.1989 gün ve 1989/11-373-472 sayılı ilamı). Ceza mahkemesinde bir tarafın kusurlu olduğu maddi vakıa olarak kabul edilmişse, artık hukuk mahkemesinde o kişinin kusursuz olduğuna hükmedilemez. Ne var ki, hukuk hakiminin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırarak kusur oranını incelemesi olanaklıdır. Bu iki durumun birbirinden iyi ayırt edilmesi gerekir. Görüldüğü üzere, hukuk mahkemesi az yukarıda bağlayıcılık yönü belirtilen ayrık durumlar dışında ceza mahkemesi kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu noktada, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağladığı hallerde, kesin delilin etkisi nedeniyle, ceza mahkemesi kararında dayanılmış olan bilirkişi raporunun hukuk mahkemesini bağlayacağı; buna karşılık, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağlamadığı hallerde, ceza mahkemesinde alınmış olan bilirkişi raporunun, hukuk mahkemesini bağlamayacağı, eş deyişle hukuk mahkemesinin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği, kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın kabul edilmektedir (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5154-5155). Özellikle tarafların, iddia ve savunmalarını ispat için, mahkemeden bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeleri halinde; hukuk hakiminin, uyuşmazlığı kendi tespit ve takdirine, “Medeni Hukuk” alanı kurallarına göre çözümlemesi gerekir. Somut olayda; olayla ilgili olarak İstanbul Anadolu 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/989 esas sayılı dosyasında görülerek sonuçlandırılan ve yargısal denetimden de geçerek kesinleştiği anlaşılan ceza yargılamasına ilişkin dosya kapsamında hukuk hakimini bağlayacak tek maddi olgunun müteveffa …’ın davalı araç sürücüsünün sevk ve idaresindeki aracın çarpması sonucu yaralandığı ve sonrasında vefat ettiği, kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün kusurlu olması olgusudur. Tüm bu açıklamalara göre, dosyaya ve oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içeren yeterli ve geçerli nitelikteki 03/12/2017 günlü heyet raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön tespit edilememiştir. Hal böyle olunca da meydana gelen kazada, kaza taraflarının kusurlarına ilişkin mahkemenin kabulüne karşı istinaf başvurularının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesinin istinaf başvuru nedenleri ile birlikte incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmamasına, meydana gelen kazada, kaza taraflarının kusurları ile ilgili dosyaya ve oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içeren yeterli ve geçerli nitelikteki 03/12/2017 günlü heyet raporunun ve buna dayanan maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, konusunda uzman aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen 08/06/2017 günlü rapordaki; davacı eş yararına belirlenen destek tazminatına ilişkin hesaplamanın dosyaya, oluşa uygun, denetlenebilir gerekçeler içermesi ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan mevcut hükümler ile Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları da gözetilerek düzenlenmiş olması karşısında hükme esas alınmasında da bir yanılgı tespit edilememesine ve mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarlarının yeterli bulunmasına, sigortaya başvuru yapılmış olduğundan faizin başlangıç tarihinin başvuru tarihini takip eden 8 iş günü sonrası olan temerrüt tarihi olmasının doğru olmasına, aracın hususi araç olması nedeniyle yasal faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı … Sigorta vekilinin tüm diğer taraf vekillerinin ise bu hususlardaki istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir. Ancak, davacılar …, … ve … yönünden maddi tazminat talebinde bulunulmamasına rağmen, mahkeme kararında “bu davacılar yönünden maddi tazminat talebinin reddine” şeklinde karar verilmesinin hatalı olduğu, her bir davacı yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu, aynı şekilde harç ve masrafların da bu suretle eksik hesaplandığı, ayrıca reddedilen manevi tazminat yönünden davalı … lehine eksik vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğu anlaşılmış olup, bu yönlere ilişkin davacılar vekili ile davalı … vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, yanılgılı hususların düzeltilmesi suretiyle yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca, 1-)İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/05/2019 tarih ve 2015/114 Esas 2019/522 Karar sayılı kararına karşı davalı S.S Koru Sigorta Kooperatifi vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, davacılar vekili ile davalı … vekilinin tarafından yapılan istinaf başvurularının ayrı ayrı kısmen KABULÜNE (HMK’nın 353/1-b/2 m.d), a/İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar ve davalı tarafından yatırılan nispi istinaf karar ve ilam harcının talep halinde iadesine, b/İstinaf yasa yolu başvuran davalı S.S Koru Sigorta Kooperatifinin yatırması gereken 3.043,93-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 761,00-TLnin düşümü ile bakiye 2.327,93-TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, c/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, d/İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin takdiren kendi üzerilerinde bırakılmasına, 2-)İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/05/2019 tarih ve 2015/114 Esas 2019/522 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Davanın KISMEN KABULÜNE, Maddi tazminat alacağı; Davacı eş … yönünde maddi tazminat talebinin kabulü ile; 44.560,49 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı SS Koru Sigorta Kooperatifi yönünden temerrüt tarihi olan 04/06/2014 tarihinden itibaren, davalı … yönünden ise kaza tarihi olan 03/05/2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Manevi tazminat alacağı a/Davacı eş … için 20.000 TL b/Davacı çocuk .. için 5.000 TL c/Davacı çocuk … 5.000 TL d/Davacı çocuk … için 5.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 03/05/2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı …’den alınarak davacılara verilmesine, 3-)Maddi tazminat yönünden yürürlükte bulunan harçlar yasası gereğince 3.043,93-TL harçtan peşin yatırılan 2.298,37-TL harcın düşümü ile bakiye 745,56-TL harcın davalı SS Sigorta Kooperatifi ile davalı …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, manevi tazminat yönünden 2.390,85-TL harcın davalı …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-)Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 27,70-TL başvurma, 1.622,37-TL peşin harç, 4,10-TL vekalet harcı ve 676,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 2.330,17- TL harcın davalılardan tahsil ile davacı tarafa ödenmesine, 5-)Davacı tarafından yapılan 447,50-TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.700,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.147,50-TL’nin kabul-red oranları gözetilerek 1.861,00-TL yargılama giderinin davalılardan (Sigorta şirketinin 1.042,31-TL’den sorumlu) tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-)Davalı tarafından ve ihbar olunan tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7-)Maddi tazminat yönünden davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 6.592,86-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı …’a verilmesine, 8-)Manevi tazminat yönünden davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100-TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacı …’a verilmesine, -Davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.000-TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacı …’a verilmesine, -Davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.000-TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacı …’e verilmesine, -Davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.000-TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacı …’a verilmesine, 9-)Reddedilen manevi tazminat yönünden davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 10-)Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 362/1-a madde hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.15/03/2022