Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/241 E. 2023/1405 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/241
KARAR NO: 2023/1405
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2019
NUMARASI: 2018/339 Esas – 2019/226 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasına Bağlı Tazminatın Ödenmesine Müteakip İadesi İstemiyle Başlatılan İcra Takibine İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;.
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni şirket adına kayıtlı … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde 30/05/2016 – 30/05/2017 tarihler arasını kapsar şekilde ZMM sigortalı olduğunu, sigorta poliçesinin yürürlük tarihi içerisinde vekil edenine ait aracın karıştığı 08/01/2017 günlü trafik kazasında kazaya karışan karşı tarafın uğradığı zararı poliçe kapsamında ödeyen davalı sigortacının alkollü sevk nedenine dayanılarak müvekkili şirket aleyhine Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün .. esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, başlatılan bu icra takibi sırasında sigortalı şirket tarafından icra tehdidi altında ödeme yapılmak zorunda kalındığını, oysa kaza anında sigortalı araç sürücüsünün sadece 0,39 promil alkollü olması yani yasal sınırın altında alkollü bulunması nedeniyle davalı sigortacının rücu hakkının mevcut bulunmadığını, bu nedenle haksız şekilde davacıdan tahsil edilen paranın iadesi amacıyla taraflarınca davalı sigorta şirketi aleyhine Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, fakat bu takibin itiraz üzerine durduğunu beyanla; davalı sigorta şirketi tarafından yapılan haksız itirazın iptali ile davalının en az %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; talep konusu kazanın … plaka sayılı araç sürücüsünün alkollü sevki sırasında meydana gelmesi ve kazanın oluşumunda tam kusurlu bulunması nedeniyle davacı sigortalıya rücu hakkı şartlarının oluştuğunu, bu nedenle davanın yersiz olduğunu ileri sürerek, reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece: iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; ” Somut olayda güvenli araç sürme yeteneğinin kaybedilmesi davacıya ait aracın sürücüsü …’in oranı ne olursa olsun (ki bilirkişi raporunda bu sürücünün kaza anında kanındaki gerçek alkol oranı 0.512 promil olarak hesaplanmıştır) almış olduğu alkol sebebiyle kaza meydana gelmiş olduğundan; Yüksek Yargıtay uygulamalarına göre de davalı sigorta şirketinin davacı sigortalıya karşı sorumlu olabilmesi için araç sürücüsünün salt alkol almış olması yeterli olmayıp, aynı zamanda aracı güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş olması, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmesi gerektiği kabul edildiğinden; dosya kapsamındaki tüm belgeler ve bilirkişi kurulu raporu dikkate alındığında Mahkememizde de kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana geldiği yönünde bir kanaat oluştuğundan, davacının davalı sigorta şirketine ödediği hasar tazminatının geri alınmasının yasal koşullarının oluşmadığı … ” şeklindeki gerekçeyle davacının davasının reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; rücu hakkının oluştuğuna ilişkin değerlendirmenin ve hükme esas alınan bilirkişi raporundaki konuya ilişkin tüm tespitlerin hatalı olduğu, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporlarına karşı yapmış oldukları haklı itirazlarının dikkate alınmayarak ve daha da önemlisi dayanaksız bir biçimde reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Dava; trafik kazası sonucunda üçüncü kişi hak sahiplerinin uğradıkları zararların poliçe kapsamında gideren ZMM sigortacısının aracın işletenine (-akidine) karşı başlattığı icra takibi nedeniyle yapılmak zorunda kalınan ödemenin istirdadı amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 48. maddesindeki “Uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin, karayolunda araç sürmeleri yasaktır.” şeklindeki önceki düzenleme; 24/05/2013 tarihinde kabul edilen ve Resmi Gazete’de 11/06/2013 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren, 6487 sayılı kanunun 19. maddesi ile değiştirilmiş ve yerine “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeler almış sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır” şeklinde düzenleme yapılmış olup; değişikliğe uğrayan söz konusu bu maddenin 3.fıkrasında “Yapılan tespit sonucunda 0,50 promilin üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında fiil bir suç oluştursa bile, 700,00-TL idari para cezası verilir ve sürücü belgesi 6 ay süre ile geri alınır. Hususi otomobil dışında araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0,21 olarak uygulanır…” bu maddenin 4.fırkasında da “Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promil üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Ceza Kanunu’nun 179.maddesinin 3.fıkrası hükümleri uygulanır.” bu maddenin 5.fıkrasında da “Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0,50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0,20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi halinde ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” denilmektedir. Öte yandan kaza tarihinde yürürlükte bulunan Zorunlu Mali Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.c maddesinde “Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” denilerek böyle bir durumda sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı bulunduğu açıklanmıştır. Ne var ki Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre sürücünün aldığı alkol oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı ve trafik konusunda uzman bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediği, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesine rol oynayıp oynamadığının saptanması gerekmektedir. Dairemizinde katıldığı Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10/12/2018 gün ve 2018/4623 E-2018/11940 sayılı benzer bir konuya ilişkin emsal nitelikteki içtihadındaki “6847 Sayılı Kanunun 19. maddesi ile değişik 2918 sayılı KTK.’nun 48/6.maddesinde; ”Yapılan tespit sonucunda 1.00 promil ve üstü alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.” düzenlemesi ve TCK.nın 179/3 maddesinde ise “Alkol veya uyşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki madde hükmüne göre cezalandırılır.” düzenlemesi ve Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinde yer alan; Taşıtın uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” düzenlemesi karşısında %100 kusurlu olup 1.00 promil ve üstü alkollü sürücülerin emniyetli araç sevk ve idare edemeyecek durumda olmaları nedeniyle meydana gelen zarar münhasırlık raporu aranmadan sigorta teminatı kapsamı dışında sayılacaktır. Kasko sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olması ya da tam kusurlu olmaması durumunda, trafik kazasının oluşumuna sadece sürücünün alkollü olması değil başka sebeplerinde etken olması nedeniyle meydana gelen zarar kasko sigortası teminat kapsamı içinde sayılacaktır.” şeklindeki değerlendirme ile az yukarıda açıklanan düzenlemeler ve yerleşmiş yargısal içtihatlar birlikte gözetildiğinde, alkollü sevk nedeniyle sigortalıya rücu hakkı oluşması için araç sürücüsünün 1.00 promil ve üzeri alkollü olması veya araç sürücüsünün yasal limit olan 0,50 promil üzerinde ve fakat 1.00 promil altında alkollü olması gerekmektedir. Yasal limit olan 0,50 promil düzeyi altında alkol kullanımı söz konusu olduğunda ise rücu hakkının doğmayacağı konusunda duraksamamak gerekir. Somut olayda; sigortalı araç sürücüsü tam kusurlu ise de almış olduğu alkol 1.00 promilin altında olduğundan ve fakat alkol oranının yasal limit olan 0,50 promilin üzerinde bulunduğu ileri sürüldüğünden, alınan alkol oranı gerçekten yasal limitin üzerinde ise; kazanın salt alkolün etkisinde gerçekleşip gerçekleşmediği bir doktor raporu ile belirlenmelidir. Söz konusu bu açıklamalar ışığında tekrar somut olaya dönüldüğünde; görülmekte olan davada, talep konusu trafik kazasının saat 21:30 sularında meydana geldiği, … plaka sayılı araç sürücüsü … adına düzenlenen ” Biyokimya Labaratuvarı Tetkik Sonuçları” başlıklı okunaklı olmayan belgeye göre; Kanda Alkol Tahlili (Serum – Plazma) yöntemiyle yapılan test sonucunda 0,397 promil alkol tespit edildiği, test sonucunun saat 22:16’da çıktığı ve kan örneği istem saatinin 21:37 olarak ve kan örneğinin laboratuvara kabul saati olarak da 21:44 gösterildiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan ve aralarında nöroloji uzmanı doktor bilirkişinin yer aldığı 02/01/2019 günlü heyet raporunda; kaza saatinin ortalama 21:30 olduğu, test sonucunda kanda belirlenen alkol oranının 0,397 promil bulunduğu açıklandıktan sonra, “Kandaki alkol oranının kişiden kişiye bir miktar değişmekle birlikte, ortalama 1 saatte 0,15 promil azaldığı bilinmektedir. Buna göre kaza anındaki gerçek alkol oranı 0,397 + (44/60*0,15) = 0,512 promil olmaktadır.” denilerek, araç sürücüsünün kaza anındaki gerçek alkol oranının 0,512 promil olacağı sonucuna varıldığı görülmüştür. Söz konusu bu raporda kanın tam olarak hangi saatte alındığı, kan örneğinin vücuttan ayrıldıktan sonra sonuç değer çıkana kadar geçen zaman içerisinde yapısal değişikliğe uğrayıp uğramadığı, daha açık bir ifade ile örnek alındıktan sonra kandaki alkol oranının azalmaya devam edip etmeyeceği konusunda bir açıklama yapılmadığı ve sanki kan örneği saat 22:16’da alınmış gibi değerlendirme içerdiği ve rapora karşı davacı tarafça süresi içerisinde itiraz edilerek açıklanan hususların tespiti gerektiği ileri sürüldüğü halde mahkemece haklı olabilecek bu itiraz üzerinde durulmadan, konu hakkında ek rapor alınmadan sonuca ulaşılması doğru olmamıştır. Eksik inceleme ve araştırmayla karar verilemez. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince yapılacak iş, öncelikle sürücünün kaza anındaki alkol oranının ne olduğunun usulüne uygun şekilde belirlenmesi, ondan sonra varılacak sonuca göre az yukarıda açıklanan tüm yasal düzenlemeler ve yerleşik yargısal içtihatlar gözetilerek taraflar arasındaki uyuşmazlık hakkında karar verilmesi gerekirken, tüm bunlar yapılmadan karar verilmiş olması hali HMK.m. 353/1-a/6 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından; davacı istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle kabulüne karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Davacının istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2019 tarih ve 2018/339 Esas 2019/226 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davacıya İADESİNE, 4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/09/2023