Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/2176 E. 2021/168 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2176
KARAR NO: 2021/168
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2020
NUMARASI : 2020/266 E. – 2020/647 K.
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; Olay günü olan 10.03.2018 günü 14.55 sıralarında sürücü … sevk ve idaresindeki plakasız motosikleti ile Sivas Zara Kızılırmak Mahallesi İsmetpaşa Caddesi üzerinde Sivas İstikametinden Su şehri istikametine seyir halindeyken Gündem market önü ve Yıldırım Sokak kavşağı karşısında sol şerit üzerinde seyreden minibüs /kamyonet ile orta refüj arasını kullanarak sollama yaptığı sırada motosikletinin ön kısımları ile istikametine göre sağ taraftan sol tarafa geçiş yapan ve orta refüje çıkmak üzere olan müvekkili yaya …’ye çarpması neticesinde tek taraflı, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, işbu kazada …’nin yaya konumunda olduğunu, Kaza Tespit Tutanağında da görüleceği üzere plakasız motosiklet sürücüsü … 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 54/1-a maddesinde belirtilen geçme kural ve yasaklarına aykırı davrandığı, davacı müvekkilinin, söz konusu kaza dolayısıyla yaralandığını, Sivas Zara Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındığını, davacı müvekkilinin geçirmiş olduğu işbu trafik kazası neticesinde “Sol Kolda üç Yerden Parçalı Kırık Sol El Bileğinde Yüzeysel Abrazyon” tanısı konulduğunu, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından 07.02.2020 tarihinde düzenlenen 2020/223 sayılı Adli Kurul Raporu’na göre davacı müvekkilinin geçirmiş olduğu kaza neticesinde daimi maluliyet oranının %5 olarak belirlendiğini, vuku bulan kaza nedeniyle Zara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/2019 soruşturma numaralı dosyası bulunduğunu, kazaya sebebiyet veren plakasız motosikletin zorunlu trafik sigortası bulunmadığından ötürü taraflarınca …’na başvuru yapıldığını, kaza nedeniyle meydana gelen sakatlanma neticesinde oluşan maddi zararın davalı …’ndan karşılanması amacıyla doğrudan doğruya …’na ödeme yapılması için 06.11.2019 tarihinde başvurulduğunu ve ödeme yapılması için gerekli tüm evrakı davalı … Hesabına teslim ettiklerini, davalı …’na 15 gün içerisinde cevap verilmediği takdirde dava yoluna başvurulacağı başvurucu dilekçesinde ihtaren bildirildiğini, işbu başvuru neticesinde …’nın tazminat taleplerine yönelik talebine dönüş yapmadığını, söz konusu kazanın 18.08.2018 tarihinde gerçekleşmiş olduğundan müvekkilinin maluliyetine ilişkin Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre alınan sağlık kurulu raporunun da sigorta şirketine iletildiğini, 2918 sayılı KTK’nın 97. Maddesi uyarınca; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” Kanun maddesi gereği tazminat taleplerini 15 günlük yasal süreç içinde davalı sigorta şirketi tarafından yanıt verilmediğinden dolayı daimi maluliyet sakatlık tazminatının tahsili talebiyle işbu davanın açılması zarureti hasıl olduğunu, 19.12.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun ile Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiş ve konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı haline getirildiğini, dava şartının yerine getirilmesi için taraflarına 15.01.2020 tarihinde Arabuluculuk Bürosu’na başvurulduğunu, Arabuluculuk Büro Dosya Numarası:2020/1690, Arabuluculuk Dosya numarası: 2020/7082 olduğunu, işbu başvuru neticesinde davalı taraf ile anlaşma sağlanamadığını, davacı müvekkili …’nin 05.07.1961 doğumlu olup kaza tarihi itibariyle 57 yaşında olduğundan bahisle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; davacıya ödenmesi gereken 5.500,00-TL daimi maluliyet (sakatlık) tazminatının davalı …’na başvuru tarihi olan 06.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili; Davanın, 10.03.2018 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki plakasız motosiklet ile seyir halindeyken yaya …’ye çarpması sonucu malul kaldığı iddia edilen davacıya maluliyet tazminatı ödenmesi talebinden ibaret olduğunu, davacının söz konusu kazaya ilişkin ceza soruşturma dosyasında uzlaştığı için iş bu davaya konu kazadan doğan bütün tazminat taleplerinden feragat ettiğini, müvekkili Kurumun, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. Maddesi kapsamında sigortasız araçların neden olduğu zararlardan dolayı yaptığı ödemeler için, sigortası bulunmayan aracın işletenine, sürücüsüne, diğer sorumlulara ve varsa bunların mirasçılarına mevzuat gereği rücu edeceğini, davacının talebiyle ilgili yapılan inceleme sonucunda T.C. Zara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/219 no.lu soruşturma dosyasında müştekinin (…) şüpheliden (…) 5.000.00 TL para talebinde bulunduğu, şüphelinin de kabul etmiş olduğu, 19.09.2018 tarihli uzlaşma raporu ile tarafların edimli olarak uzlaştıkları, bu nedenle Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiğini, CMK 253/19 maddesi gereği “zararın karşılanması” na dayalı olarak uzlaşmanın sağlanması halinde uzlaşma sonucu olarak tüm dava ve tazminat haklarından feragat edilmiş sayılacağından tazminat talep hakkı ortadan kalktığını, söz konusu uzlaştırma tutanağının mahkeme tarafından talep edilen soruşturma dosyasının içinde mevcut olduğunu, müvekkili Kurumun başvurucuya bir tazminat ödeyerek zarar verene rücu etmesi halinde; sorumluların mükerrer ödemesi ve başvurucunun sebepsiz zenginleşme durumu ortaya çıkacağını, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi E.2018/892-K.2020/91 sayılı kararının da emsal olduğunu, davacının huzurdaki başvuruya ilişkin taleplerinin karşılanması mümkün olmayıp başvurunun reddi gerektiğini, öte yandan kaza tespit tutanağından sürücü …’ın sevk ve idaresindeki aracın motorlu bisiklet mi yoksa motosiklet mi olduğu anlaşılamadığını, söz konusu aracın motorlu bisiklet olması halinde müvekkili kurumun sorumluluğu bulunmadığını, tazminat talep edilen aracın silindir hacminin 50 cc. nin üstünde olduğu ve aracın motosiklet olduğuna dair fatura, ruhsat vb resmi belgelerle aracın motosiklet olduğunun ispat edilmesi gerektiğini, aksi halde motorlu bisikletli araçlardan doğan zararlar KTK m. 103’e göre genel hükümlere tabi olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 103 ve … Yönetmeliği gereğince Motorlu Bisikletin sebebiyet verdiği zararlardan dolayı …’nın sorumluluğu olmadığını, kazaya sebebiyet veren aracın motorlu bisiklet olması halinde başvurunun reddi gerektiğini, yukarıdaki tüm savunmaları saklı kalmak kaydıyla aleyhlerine hüküm tesis edilmesi halinde; davacının maluliyet ile ilgili tazminat talebinde bulunabilmesi için başvuranın öncelikle maluliyet oranını ve malül kaldığını hastane raporu ile belgelendirmesi gerektiğini, maluliyet raporunun; 20.02.2019 tarih 30692 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik esasları çerçevesinde bakanlıkça yayınlanan listedeki resmi ve yetkili bir hastaneden alınması ve hükmün bu doğrultuda kurulması gerektiğini, maluliyet oranı bakımından Kurumlarının sorumluluğunun söz konusu kaza ile illiyet bağı kurulabilen maluliyet oranı ile sınırlı olduğunu, başvuranın kaza öncesinde vücudunda bulunan rahatsızlıklar, doğuştan getirdiği genetik arazlar ya da geçirmiş olduğu diğer kazalar sonucunda oluşan arazlar nedeniyle Kurumlarının sorumluluğuna gidilmesinin hukuken mümkün olmadığını, zarar görenin kazadan kaynaklı maluliyet oranının da yetkili kurumlarca tespiti gerektiğini, öncelikle müvekkili kuruma başvuru sırasında sunulan başvuru belgeleri arasında bulunan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından alınan maluliyeti gösterir raporunun T.C. … kimlik nolu davacı … hakkında olması gerekirken dosyayla tamamen ilgisiz …adına alındığını, bu sebeple söz konusu raporun dikkate alınamayacağını, daha sonra ise davacı taraf tarafından mahkeme dosyasına sunulan 07.02.2020 tarih ve 2020/223 sayılı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından alınan raporun her ne kadar Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkında Yönetmelik uyarınca mevzuat hükümlerine uygun bir şekilde alınmış rapor olmadığını, şöyle ki; “Erişkinler İçin Engellilik Sağlık Kurulu Raporunun düzenleme usulüne göre, rapor düzenlenirken raporda davacının son 6 ay içerisinde çekilmiş fotoğrafı mevcut olmayıp, davacının çalıştırılamayacağı işler belirtilmediğini, ayrıca her ne kadar raporda bireyin bizzat muayenesinin yapıldığından bahsedilse de söz konusu kaza Sivas’da gerçeklemiş olup, davacının ikametgahı da Sivas olmasına rağmen, raporun neden Sivas’daki ilk tedavi olduğu hastaneden alınmayıp raporun Kocaeli’nden alındığı da göz önünde bulundurulduğunda çok iyi niyetli olunduğu düşünülmemekle birlikte davacının bizzat muayenesinin yapıldığına da taraflarınca kanaat getirilememekte olduğunu, bu sebeple her ne kadar müvekkili kurumun söz konusu olaya ilişkin herhangi bir sorumluluğu mevcut olmasa da sayın mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu Kocaeli Üniversitesi’nden alınan rapor dikkate alınmayıp sayın mahkeme nezdinde yeni bir rapor alınması gerektiğini, dava konusu trafik kazasında davacı … yaya olup sürücü olmadığını, bu sebeple davacının …ndan tazminat talep edebilmesi için öncelikle yaya olan …’nin dava konusu trafik kazasında kusurunun olup olmadığının tespiti gerektiğini, şöyle ki; şayet … yaya olarak dava konusu trafik kazasının oluşumunda tamamen kusurlu ise davanın reddi, kısmi kusurlu olması halinde hesaplanacak tazminatta kusur indirimi yapılması gerektiğini, kusur oranlarının bilirkişilerce belirlenmesi gerektiğini, kurumlarının sorumluluğunun tespiti açısından öncelikle yapılması gereken kazaya karışan …. sevk ve idaresindeki aracın kusur oranının belirlenmeden Kurumlarının sorumluluğuna gidilemeyeceğini, davacı taraf tarafından söz konusu kazaya ilişkin olarak almış oldukları kusur durumunu gösterir raporun dikkate alınamayacağını, davacı tarafın almış olduğu raporun Bilimsel Mütalaa raporu olup uzman görüşü olduğunu, asla bilirkişi raporu gibi değerlendirilemeyeceğini, işbu dava nedeniyle kusur oranının yeniden tespit edilecek olması tarafların kusur oran ve aidiyetleri bakımından çelişkili kararların verilmesi olasılığını ortadan kaldıracak; hak ve adalet kurallarına aykırı bir sonuç ortaya çıkmaması, yargıya olan güvenin sarsılmaması yönü gözetileceğini, kaldı ki dosyada tarafların kusur oran ve aidiyetlerinin kesinleşmediğini, bu nedenlerle dava konusu kazaya sebebiyet veren tarafın tespiti ve oranlarının tespiti, olayla ilgili olası çelişkilerin giderilmesi ve konusunda uzman bir bilirkişiden oluşa uygun, denetime elverişli kusur raporunun temin edilmesine karar verilmesi gerektiğini, zararın tespit edilmesi gerektiğini, davacı, … sevk ve idaresindeki plakası belli olmayan aracın kusurunu ve bunun sonunda bir zararın oluştuğunu ispatlaması gerektiğini, ayrıca bu zarar miktarının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi gerektiğini, Sosyal Güvenlik Kurumunun ödemiş olduğu tazminat varsa tespit edilerek ödenecek tazminattan düşülmesi gerektiğini, meydana gelen trafik kazası neticesinde karşı tarafa Sosyal Güvenlik Kuruluşları tarafından gelir bağlanmış veya ödeme yapılmış ise, bu miktar ilgili kuruluştan sorulmak suretiyle tespit edilmeli ve talep edilen tazminattan bu miktarın tenzil edilmesi gerektiğini, aksi halde, başvuran aynı zararı hem Sosyal Güvenlik Kurumundan gelir olarak hem de …’ndan tazminat olarak almış olur ki bu da haksız kazanç sağlanmasına yol açacağını, ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumları başvurana yaptığı ödemeler nedeniyle …’na rücu etmekte ve …’da mükerrer ödeme yapmak zorunda kaldığını, bu nedenle, ilgili Sosyal Güvenlik Kuruluşuna yazı yazılarak hak sahiplerine ödenen miktarın tespitinden sonra bilirkişi incelemesi yapılmasına ve buna göre tazminat miktarının tespitine karar verilmesini, …’nın sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, …, kaza tarihi itibariyle geçerli olan Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası (Trafik) şahıs başına ölüm için teminat limiti ile sınırlı olduğunu, ancak öncelikle yapılacak inceleme ile davacının gerçek zararının tespit edilmesi gerektiğini, …’nın temerrüde düşmediğini, karşı tarafın başvuru konusu kazaya ilişkin olarak bütün tazminat alacak ve ferilerinden feragat ettiğini, bu nedenle muaccel bir alacak olmadığını, bu yüzden de bir an için, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, başvuru sahibinin alacağına faiz yürütüleceği düşünülse bile faizin de ancak aleyhlerine yapılan başvuru tarihinden itibaren yürütülmesi gerektiğini, 14.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunun 3. maddesi gereğince, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirildiğini, bu Kanun gereğince Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. Maddesi; “ Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu kanun ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” şeklinde değiştirildiğini, müvekkili kurum aleyhine tazminata hükmedilecek ise tazminatın içeriğinin 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren “ Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik ) Sigortası Genel Şartları ” ile belirleneceğinin sabit olduğunu, bu sebeple müvekkilim aleyhine hükmedilecek bir tazminat var ise bu tazminat miktarının hesaplanmasında, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren “ Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik ) Sigortası Genel Şartları ” nda belirtilen hazine müsteşarlığının belirlediği TRH tablosunun ve teknik faizin uygulanması gerekeceğinden bahisle yukarıda açıklamış oldukları nedenlerle; başvuru sahibi vekilinin …’na yapmış olduğu haksız ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacak nitelikteki talebinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonunda “Dava trafik kazası neticesinde cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. 10.03.2018 tarihinde tek taraflı trafik kazası gerçekleştiği, kaza sonucu davacı yayanın yaralandığı dosya kapsamıyla sabittir. Olaya ilişkin olarak açılan Zara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/219 sayılı soruşturma dosyasında, savcılık tarafından, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253 üncü maddesi kapsamında, uzlaştırma faaliyetinde bulunulduğu, kazadaki yaralanma nedeniyle suça sürüklenen çocuk …’ın kazada yaralanan davacıya meydana gelen kazadan kaynaklı olarak uğramış olduğu zarar karşılığı bir defaya mahsus olarak 5.000,00 TL’yi ödemesi suretiyle tarafların uzlaştıkları, Cumhuriyet Başsavcılığınca da uzlaşma nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür. 5271 sayılı CMK’nun 253/17. bendinde; “Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder. “CMK’nun 253/19. bendine göre ise “… Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” hükmü yer almakta olup, anılan Kanun maddesinin 253/19. bendine göre uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Bu yasal düzenleme ışığında da uzlaşma raporunu düzenlenmekle davalının tazminat davası açma hakkı bulunmamaktadır. Uzlaşma raporu da ilam mahiyetinde olacağından aksinin aynı kuvvetteki belge ile ispatlanması gerekir. Tüm bu nedenlerle ödeme yapılmak suretiyle uzlaşma sağlandığından, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağından açılan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle “1-Davanın REDDİNE,” karar verilmiştir.İlk derece mahkemesi tarafından verilen karara karışı davacı vekili tarafından süresinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekilinin istinaf nedenleri: Davanın, CMK 253/19 m. gereğince uzlaşmanın sağlanması nedeniyle tazminat davası açılamayacağı gerekçesiyle reddine karar verilmiş olmasının hatalı bulunduğuna yöneliktir. İstinaf edenin sıfat ve istinaf nedenleri ve kapsamı ile sınırlı olarak yapılan incelemede:Dava , ZMM sigortası bulunmayan aracın yaptığı trafik kazası neticesinde uğranılan cismani zarar nedeniyle …na karşı açılmış daimi maluliyet (sakatlık) tazminatı istemine ilişkindir. Dava konusu kazanın, dava dışı … sevk ve idaresindeki plakasız motosiklet ile seyir halinde iken 10.03.2018 tarihinde yolun sağ tarafından sol tarafa geçiş yapan ve orta refüje çıkmak üzere olan davacı yaya …’ye çarpması ile oluştuğu; kazada davacının yaralandığı anlaşılmaktadır. Dava konusu kaza ile ilgili olarak Zara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2018/219 Hz. no.lu soruşturma yapıldığı, soruşturma sırasında şuçun uzlaşmaya tabi suçlardan olması nedeniyle uzlaştırmacı atandığı, davacı müştekinin (…) şüpheliden (…) 5.000.00 TL para talebinde bulunduğu, şüphelinin de kabul etmiş olduğu, 19.09.2018 tarihli uzlaşma raporu ile tarafların edimli olarak uzlaştıkları, bu nedenle Zara C.Başsavcılığı tarafından “Kovuşturmaya Yer Olmadığına” karar verildiği anlaşılmaktadır.CMK’nun 253/19. maddesinde “… Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” hükmü yer almaktadır.Anılan hüküm gereğince ceza soruşturmasında uzlaşılmış olması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davasının açılamayacağı açıktır. Uzlaşmanın ise suçun mağduru (şuçtan zarar gören) ile suçun şüphelisi arasında yapılmış olması gerekir.Burada tartışılması gereken husus, suçtan zarar gören kişinin CMK’nun 253/19. maddesi gereğince suçun faili-şüphelisi ile yaptığı uzlaşmanın, suç konusu eylem nedeniyle kanuni veya sözleşmesel mali sorumluluğu bulunanlara etki edip etmeyeceğidir. Hemen belirtilmelidir ki, CMK’nun 253/19. maddesinde “… soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.” hükmü gözetildiğinde, tazminat davası açma yasağının yalnız uzlaşılan şüpheli yönünden değil, soruşturma konusu suç nedeniyle mali sorumlulukları bulunan, diğer tüm sorumlular yönünden de geçerli bulunduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.Diğer yandan kaza tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümleri uyarınca müteselsil sorumluluğun bazı hukuki sonuçları vardır. Buna göre, müteselsil borlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur. (TBK m. 162/1). Borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder ( TBK m. 163/2).Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir. (TBK m. 163/1) Borçlulardan birinin yaptığı ödeme kadar, müteselsil sorumluların alacaklıya karşı sorumlu oldukları toplam miktar eksilmiş olur. (TBK m. 166/1) Borcun tamamı borçlulardan biri tarafından ödenirse, diğer borçlular da alacaklıya karşı borçtan kurtulur. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra anlaşması, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun borca katılma payı oranında borçtan kurtarır. (TBK m.166/3) Müteselsil borçlulardan biri, kendi davranışıyla diğerinin durumunu ağırlaştıramaz. (TBK m. 165.) Müteselsil borçlu, alacaklıyı tatmin ettiği oranda diğer müteselsil borçlulara karşı alacaklının halefi olur. ( TBK m. 168/1) ve alacaklının hakları ona geçer. Borçlu yalnızca kendi payına düşen kısmı ödemişse, diğer müteselsil borçluya rücu edemez.Eldeki davada davacının, yaralanmasından dolayı kazaya neden olan ve haksız fiil sorumlusu olan sürücü ile ceza soruşturması sırasında 19.09.2018 tarihli uzlaşma raporu ile 5.000,00 TL karşılığında edimli olarak uzlaştığı anlaşılmaktadır. Davacının iş bu uzlaşmaya yönelik herhangi bir geçersizlik veya iptal iddiası bulunmamaktadır. Davacının, müteselsil sorumlulardan biri olan sürücü ile uzlaşmaya vararak, bu uzlaşma nedeniyle CMK’nun 253/19. maddesi gereğince tazminat davası açma hakkını kaybettiği gibi, TBK m. 166 gereğince bu işlemle diğer müteselsil borçluları da borçtan kurtardığının da kabulü gerekir. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf itirazı yerinde bulunmamıştır.Hal böyle olunca, dosyadaki bilgi ve belgelere, mahkemenin yasaya uygun gerekçesine ve tüm dosya kapsımına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK m.353/1/b/1 gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf yasa yoluna başvuran davacıdan karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin olarak alındığı anlaşılan 54,40-TL’nin düşümü ile kalan 4,90-TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazine’ye gelir KAYDINA,3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik HMK.nun 361/1.madde hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 28/01/2021
MUHALEFET ŞERHİ Görülmekte olan davada davacı taraf, 10/03/2018 tarihinde dava dışı sürücü … (ZMMS) sigortası bulunmayan sevk ve idaresinde ki motosiklet ile, yaya olan davacıya kusurlu olarak çarparak yaralanmasına neden olduğunu beyan ve iddia ederek, fazlaya ilişkin istemleri saklı kalmak üzere 5.500 TL daimi maluliyet tazminatının davalı … Hesabından başvuru tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini talep etmiş, davalı taraf ise; kaza tarafı olan dava dışı sürücü … ile davacı …’nin, kazaya ilişkin ceza soruşturması sırasında uzlaşmaları nedeniyle davacının tazminat haklarından feragat etmiş olduğunu, bu nedenle davanın uzlaşma nedeniyle reddinin gerektiğini savunmuştur.İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde, kaza tarafları arasında ceza soruşturması sırasında CMK’nın 253.maddesi kapsamında uzlaşma gerçekleştiği, bu suretle davacının dava dışı sürücüye ve davalı … hesabına müracaat haklarını kaybettiği ve tazminat isteminde bulunamayacağı kanaatiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar üzerine davacı taraf, kaza tarafları arasında ki uzlaşmanın usulüne uygun olmadığı ve bedensel zararlarının giderilmediği gerekçesi ve kararın kaldırılması talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur.5271 sayılı CMK’nun 253/17.maddesine göre; “Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder. “CMK’nın 253/19.maddesine göre ise “… Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38.maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır” hükmü yer almakta olup, anılan kanun maddesinin 253/19. bendine göre uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Dosya kapsamından, 10/03/2018 tarihinde meydana gelen kazada davacının yaralandığı, olaya ilişkin olarak açılan Zara Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/219 sayılı soruşturma dosyasında CMK’nın 253.maddesi kapsamında yapılan uzlaştırma faaliyetinde kaza taraflarının, kaza mağduruna 5.000 TL ödemede bulunulması karşılığında uzlaştıkları, Cumhuriyet Savcılığı tarafından da uzlaşma nedeniyle olaya ilişkin kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Bu belirlemelerden sonra somut olayda, bedensel zararlarının giderilmediğini ve CMK kapsamında yapılan uzlaştırma işleminin usulüne uygun olmadığını, bu nedenle uzlaşmaya bağlanan sonuçların doğmayacağını iddia eden davacının iddia ve beyanlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.Öncelikle belirtilmelidir ki;Hazırlık soruşturması sırasında Cumhuriyet Savcılıkları tarafından CMK’nın 253.maddesi kapsamında, haksız fiil mağduru ile faili arasında ki uzlaştırma faaliyeti kapsamında yapılan işlemlerin ve düzenlenen uzlaşma tutanağının usulüne uygun ve CMK’nın 253.maddesi kapsamında uzlaşmaya bağlanan sonuçları doğurucu mahiyette yapıldığı durumlarda soruşturma konusu suç nedeniyle elde ki davada olduğu gibi tazminat davası açılamayacağı, eğer davanın devamında uzlaşma gerçekleşmiş ise, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılacağı, Borçlar Yasasının müteselsil sorumluluğu ilişkin 162 ve devamı maddeleri gereğince aynı olay nedeniyle sigortacıya da müracaat edilemeyeceği, sonradan yürürlüğe giren yasanın uygulanması ilkesi gereğince bu durumda Karayolları Trafik Kanununun 111/1.maddesinin uygulanması olanağının da bulunmadığı hususunda her hangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Kaldı ki açıklanan hususlara ilişkin Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2019/6528 esas, 2020/8061 karar sayılı, 03/12/2020 günlü ilamı ve aynı doğrultuda ki diğer kararları ile Ceza Muhakemesi Yasasının 253.maddesi karşısında duraksamamak gerekir.Açıklamalar gözetilerek somut olaya dönülecek olur ise;İlk derece mahkemesinin kararına dayanak oluşturan 14/09/2018 tarihli uzlaştırma tutanak ve raporları incelendiğinde, uzlaşmanın davacının hangi zararlarına ilişkin olduğunun (maddi, manevi, daimi maluliyet, geçici iş görmezlik vs) tereddütten uzak belli olmadığı, ceza soruşturmasına ilişkin olduğu kanaati edinilen uzlaştırma faaliyetleri sırasında davacının maddi ve manevi zararlarının sorulmadığı, ödenen bedelin hangi zararlara mahsuben ödendiğinin uzlaştırma tutanaklarından tereddütsüz belli olmadığı, uzlaşmanın anlam ve sonuçlarının tam olarak ve tereddüte mahal bırakmayacak şekilde açıklanmadığı, uzlaşma ile birlikte davacının hangi haklarından feragat etmiş sayılacağının açıkça açıklanarak tutanağa geçirilmediği, hal böyle olunca da söz konusu uzlaşma raporunun yasanın aradığı anlam ve nitelikte bir uzlaşma kapsamında bulunmadığı, diğer bir ifadeyle davacı tarafın şartlarını ve sonuçlarını tam olarak kavrar bir biçimde özgür iradesiyle yaptığı bir anlaşma niteliği taşımadığı açık olup, davacının uğramış olduğu maluliyet zararının giderilmesine ilişkin bir belge niteliği de bulunmadığı, aksinin kabulünün uzlaştırma işlemlerinin şart ve koşulları da göz önüne alındığında hakkaniyete uygun olmayacağı vicdani kanaatine varılmakla, uzlaşma tutanağına istinaden CMK 253/19. maddesi gereğince davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesi isabetsiz olup davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince verilen kararın kaldırılmasına, davacının tazminat talebi ile ilgili olarak yargılama yapılıp yeniden karar verilmesi amacıyla dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği vicdani kanaati ile sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 07/02/2020