Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/2162 E. 2021/130 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2162
KARAR NO : 2021/130
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2020
NUMARASI : 2020/189 E. – 2020/383 K.
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı araçla, dava dışı … plaka sayılı aracın çarpışması neticesinde meydana gelen 14/08/2018 günlü trafik kazasında … plaka sayılı sigortalı araç içerisinde yolcu olarak bulunan vekil edeni küçük … ağır bir biçimde yaralandığını, kazanın oluşumunda her iki araç sürücüsünün de kusurlu bulunduğunu, dava açmadan önce davalı … şirketine yapılan başvurudan ise sonuç alınamadığı gibi 24/12/2019 tarihinde arabuluculuğa başvurulmasına rağmen 08/02/2020 tarihinde gerçekleştirilen toplantı sonucunda anlaşma sağlanamadığına ilişkin tutanak düzenlendiğini ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) 100,00-TL’si kalıcı ve 100,00-TL’si geçici iş göremezlik tazminatına yönelik olarak toplam 200,00-TL tazminatın davalı … şirketine başvuru tarihi olan 13/12/2018 tarihi olan yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı … şirketi vekili cevabında özetle; davaya konu kazaya ilişkin olarak müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru bulunmadığını, davacı tarafından müvekkili şirketçe istenilen belgelerin eksik sunulduğunu, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, eğer mahkeme bu kanaaatte değil ise, davacının varsa uğradığı maluliyet oran ve durumu ile kusur durumunun usulüne uygun şekilde belirlenmesi ve kanıtlanması gerektiğini, ayrıca davacının geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin talebinin teminat dışı olduğunu, davacının müterafik kusurlu olup olmadığının da tespitini istediklerini, usulün uygun başvuru olmadığı için temerrüt tarihinin oluşmadığını, bu nedenle dava tarihinden yasal faiz hükmedilebileceğini, CMK’nın 253.maddesi uyarınca uzlaşma olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda;”…. dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davacı … sevk ve idaresindeki … plakalı sayılı araçla çarpışması neticesinde davacı çocuğun yaralandığı, … plaka sayılı aracın davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğu, mahkememizce davaya konu Anamur CBS 2018/4614 Soruşturma, 2019/148 Karar sayılı dosyası incelendiğinde; uzlaşma nedeniyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği, yine dosya arasında yer alan uzlaştırma raporunda tarafların uzlaştıkları, uzlaşmaya ilişkin tutulan tutanağa göre uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçlarının taraflara izah edildiğinin anlaşıldığı, CMK’nın 253/19. maddesinde dava konu eylem nedeniyle uzlaşma sağlanması halinde tazminat davası açılamayacağının, açılmış ise de bu tür davaların feragat edilmiş sayılacağının hüküm altına alınmış olması karşısında, her ne kadar tutulan uzlaştırma raporunda davacıların ‘sadece’ ceza ve ceza davası yönünden uzlaşmak istediklerini beyan etmiş iseler de CMK’nın 253/19. Maddesi hükmü gereği ve taraflara uzlaştırmanın hukuki sonuçlarının izahının uzlaştırmacı tarafından yapıldığı anlaşılmakla; bu beyanlarının yasa ile çeliştiği ve hukuk davası açabilecekleri şeklindeki yorumunun yasaya aykırı olacağı” görüşünden hareketle CMK’nın 253/19.maddesi uyarınca davalı aleyhine açılan tazminat davasının reddine karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine mahkemece verilen 09/11/2020 günlü ek kararla istinaf başvuru konusu yapılan kararın, miktar itibariyle kesin olduğu görüşünden hareketle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 346/1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.Davacı vekili bu ek karara karşı süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurarak, davanın belirsiz alacak davası olduğunu, bu durumda kesin nitelikte bir karardan söz edilemeyeceğini ileri sürerek, ek kararın kaldırılmasını ve asıl karara yönelik istinaf itirazlarının değerlendirilmesini istemiştir.1-Görülmekte olan dava, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) 200,00-TL bedel üzerinden açılmış bulunmaktadır. Her ne kadar mahkemece, dava dilekçesi gösterilen 200,000-TL’lik dava değeri gözetilerek istinafa konu kararın kesin nitelikte olduğu sonucuna varılarak, davacı tarafın istinaf isteğinin reddine karar verilmiş ise de HMK’nın 341/3.maddesi uyarınca alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirlenmesi gerektiği açıktır.Hal böyle olunca, davacının HMK.107 madde hükümleri uyarınca ve fazlaya ilişen hakları saklı tutarak açmış olduğu davada, talep edilebilecek tazminat miktarının ne olduğu henüz ne olduğu belirlenmediğine göre kararın kesin nitelikte olduğundan söz edilemez. Bu nedenle davacı vekilinin ek karara yönelik olarak yapmış olduğu istinaf başvurusunun kabulü ile mahkemece verilen istinaf başvurusunun reddine ilişkin 09/11/2020 günlü ek kararın kaldırılmasına karar verilerek 05/10/2020 günlü dilekçe uyarınca istinaf incelemesine geçilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.2-Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen bedensel zararın giderilmesi amacıyla açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir.Davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf nedenleri; CMK’nın 253.maddesindeki düzenlemeye yanlış anlam verilmesi sonucunda davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu hususuna yöneliktir. … sevk ve idaresinde olan ve davalı … şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı araç ile … isimli şahsın sürücüsü olduğu … plaka sayılı aracın çarpışması neticesinde meydana gelen 14/08/2018 günlü çift taraflı trafik kazasında, sigortalı araç içerisinde yolcu olarak bulunan davacı küçüğün yaralandığı dosya kapsamı ile sabit olup, olaya ilişkin kaza tespit tutanağına göre de kazaya karışan her iki araç sürücüsü de kusurlu bulunmaktadır. Olayla ilgili olarak Anamur Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/4614 sayılı soruşturma dosyasında; savcılık tarafından, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253 üncü maddesi kapsamında, uzlaştırma faaliyetlerinde bulunulmuş, kazadaki yaralanma nedeniyle kazaya karışan … plaka sayılı araç sürücüsü olan …. ile kazada yaralanan küçüğün anne ve babasının ceza davası yönünden uzlaştıklarına dair 15/11/2019 tarihli uzlaştırma raporu düzenlenmiş, Cumhuriyet Savcısınca uzlaştırma raporu onaylanmış ve Anamur Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 24/01/2019 tarihli kararıyla şüpheli … hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmış ise de, mahkemenin kararına dayanak oluşturan 24/01/2019 tarihli uzlaşma raporu incelendiğinde, tarafların anlaşmaya vardıkları hususun sadece ceza yargılamasına ilişkin olduğu, tutanakda davacı küçüğün anne ve babasının şüpheliden başkaca bir talepleri bulunmadığı şeklinde beyanda bulunmalarına rağmen davacı küçüğün uğradığı bedensel zararlara karşılık olmak üzere taraflar arasında ne gibi bir anlaşma yapıldığı konusunda açık hiçbir belirleme olmadığı anlaşılmıştır. Bundan ayrı davacı tarafa uzlaşma ve sonuçları ile ilgili yeterli ve açık bir bilgi verilmediği, sadece”… kendilerine uzlaşmanın faydaları ve uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçları izah edilmiş” şeklinde soyut bir ifade ile yetinildiği görülmektedir. Hal böyle olunca, söz konusu uzlaşma raporunun yasanın aradığı anlam ve nitelikte bir uzlaşma kapsamında bulunmadığı, diğer bir ifadeyle davacı tarafın şartlarını ve sonuçlarını tam olarak kavrar bir biçimde özgür iradesiyle yaptığı bir anlaşma niteliği taşımadığı açık olup, davacının uğramış olduğu maluliyet zararının giderilmesine ilişkin bir belge niteliğinde de bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu uzlaşma tutanağına istinaden CMK 253/19. maddesi gereğince davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesi isabetsizdir. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince verilen kararın kaldırılmasına, davacının tazminat talebi ile ilgili olarak yargılama yapılıp yeniden karar verilmesi amacıyla dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/09/2020 tarih ve 2020/189 E. – 2020/383 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak davanın esası hakkında yeniden bir hüküm kurulmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-Davacı tarafından esas karara ve ek karara yönelik olarak yapılan istinaf başvuruları sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harçlarının istek halinde kendisine İADESİNE,4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5- Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a/6 hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/01/2021