Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/2024 E. 2021/50 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2024
KARAR NO: 2021/50
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2020
NUMARASI: 2019/598 E., 2020/518 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 20/01/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 13/01/2019 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; 07/04/2009 tarihinde tek taraflı kaza meydana geldiğini, davacının desteği …’ın bu kazada vefat ettiğini, davacının bu vahim kaza sonucu desteklerini kaybettiğini, meydana gelen kazada … plakalı araç sürücüsü …’ın kusurlu olduğunu, kazaya neden olan … plakalı traktörün 07/04/2009 tarihinde ZMMS sigortasının olmaması sebebi ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14. maddesi gereğince davalı … Hesabının kaza tarihinde Hazine Müsteşarlığı’nın belirlediği teminat limiti kadar sorumlu olduğunu, müvekkili tarafından oluşan destekten yoksunluk nedeniyle davalı sigortaya 01/02/2018 tarihinde 2918 sayılı KTK gereğince zorunlu olan tüm evraklar ile başvuru yapıldığını, davalı … Hesabının cevap vermeyerek yasal süre geçmesine rağmen başvurularına sonuçlandırmadığını belirterek, destekten yoksun kalan vefat eden …’ın eşi … için 6100 sayılı yasa’nın 107.maddesi uyarınca toplanacak delillere göre destekten yoksun kalma tazminatı tutarı belirlenerek (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla) şimdilik 100,00 TL kapsamı belli olduktan sonra miktarı açıklanacak destekten yoksun kalma tazminatının …ndan sigorta limitini aşmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6704 sayılı kanun gereği dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru şartının bulunduğunu, dava konusu tazminat talebinin zaman aşımına uğradığını, yargılamaya konu tazminat talebinin hukuki dayanağının sözleşmeden değil kanundan kaynaklandığını, bu nedenle davacının üçüncü kişi sıfatını haiz olması mümkün olmadığından bahisle kendilerinden tazminat talep etme haklarının bulunmadığını, öte yandan … tarafından davacıya tazminat ödemesi yapıldığı takdirde davacının zarara sebebiyet veren sürücünün mirasçısı olmasından bahisle yapılan ödeme oranından … tarafından kendisine rücu edileceğini, bu nedenle davacının alacaklı – borçlu sıfatının da birleştiğini, …nın sorumluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, davacı tarafın temerrüt tarihinden itibaren faiz talebinin mesnetsiz olduğunu, davalı yönünden ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; “tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; dosya içerisine alınan davaya konu olayla ilgili yürütülen Erbaa Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/579 soruşturma sayılı dosya kapsamına göre 07/04/2009 tarihli olayda müteveffa sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı traktör ile tarlasını sürdüğü sırada dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde manevra yapması sonucu traktörün tümsek kısımda kontrolden çıkması neticesi devrilmesinden sonra traktörün çamurluğunun altında kalması sonucu hayatını kaybettiği, kazada herhangi bir kişiye atfedilecek herhangi bir kast ve kusur bulunmadığı, olayın tamamen ölenin kusurlu hareketi sonucu meydana geldiğinin tespiti ile 21/04/2009 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanununun 41. (6098 Sayılı TBK.’nun 49.maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60.maddesinde de (TBK’nun değişik 72.maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemi ile açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK.nun 72.maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu, belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 Sayılı KTK.nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Söz konusu yasa hükmü ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığını hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında kaza sonucu davacının desteği vefat etmiştir. Davacıların desteğinin traktörle tarlasını sürerken manevra yaptığı sırada traktörün kod farkından dolayı kontrolden çıkması sonucu devrilmesi ile hayatını kaybettiği olayda tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Murisin aracı kullanırken tek taraflı ve kendisinin tam kusuru ile meydana gelen eylemin TCK 179.maddesinin ikinci paragrafında tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturmaktadır. (Aynı yönde YHGK’nın 2017/17-1111 E., 2019/424 K sayılı kararı, Yargıtay 17.HD’nin 2016/4082 E., 2016/5493 K sayılı kararları). 5237 Sayılı TCK.nun Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma başlıklı 179.maddesinin ikinci fıkrasında kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarının kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için aracın trafik düzenine aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya mal varlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekir. Bu suç ayrıca trafik güvenliği için öngörülmüş bakım ve onarımlar yapılmadan aracın trafiğe çıkarılması halinde de işlenebilir. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olayda trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun varlığı sabit olduğundan, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109.maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerekmektedir ve kazaya neden olan kişi hakkında ölümü nedeniyle bir ceza davasının açılmamış olması, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir. Buna göre davacının desteğinin tam kusuru ile neden olduğu ve kendisinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 Sayılı TCK.nun 179.maddesinin 2.fıkrasında düzenlenen ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması, bu eylemle ilgili ceza davasının TCK.nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması 2918 Sayılı KTK.nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan tazminat davası içinde geçerli olması, davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra açılmış olması karşısında davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile; Davanın ZAMANAŞIMI NEDENİYLE REDDİNE karar verilmiş, verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109.maddesinde motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazmini için kaza gününden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresi öngörüldüğünü, aynı maddenin ikinci fıkrasında; davanın cezayı gerektiren bir eylemden kaynaklanması durumunda ceza kanununun öngördüğü ceza zaman aşımının (sürücü, işleten veya diğer sorumlular için fark gözetmeksizin) uygulanacağının hükme bağladığını, eylemin suç oluşturması yeterli olup ayrıca fail hakkında mahkumiyet kararı ile sonuçlanmış bir ceza davasının varlığının gerekmediğini, yerleşik yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, bu nedenle istinaf taleplerinin kabulü ile yeniden yargılama neticesinde talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu; Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. 07/04/2009 tarihinde müteveffa sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı traktör ile tarlasını sürdüğü sırada dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde manevra yapması sonucu traktörün tümsek kısımda kontrolden çıkması sonucu devrilmesinden sonra traktörün çamurluğunun altında kalması sonucu hayatını kaybettiği, kazanın tamamen ölenin kusurlu hareketi sonucu meydana geldiği, kazanın meydana gelmesinde her hangi bir kişi yada olayın etkili olmadığı anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 2918 sayılı KTK’nın ve Borçlar Yasasının az yukarıda açıklanan madde hükümleri uyarınca, gözden kaçırılmaması gereken husus Yargıtay Özel Dairesinin pek çok benzer içtihadından da anlaşılacağı üzere, ceza kanununda ön görülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesi koşulu, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması halidir. Böyle olunca, uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma açılması, mahkumiyetle sonuçlandırılmış bir ceza davası varlığı koşulu aranmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, ölenin sürücü olmasının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Zira yasa koyucu, ceza zamanaşımı uygulaması bakımından sürücü ve diğer sorumlular bakımından bir ayırım yapmamış, kuralın tümü için geçerli olduğunu kabul etmiştir. (Hukuk Genel Kurulu kararları da bu yöndedir.) Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, 07/04/2009 tarihinde gerçekleşen kazada davacının desteği ölmüş, desteğini kaybeden davacı 13/11/2019 tarihinde elde ki destekten yoksun kalma maddi tazminatı davasını açmıştır. Desteğin ölümü esasen cezayı gerektiren bir fiil olup, bu fiil için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/d maddesi hükmüne göre ceza zamanaşımı süresi 15 yıldır. Dolayısıyla elde ki dava içinde uygulanacak zaman aşımı süresi 15 yıl olup, dava tarihinde uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin dolmadığı açıktır. Bu hale göre zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip, tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğundan davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK.nun 353/1-a/6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-)Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2020 gün ve 209/598 Esas – 2020/518 Karar sayılı kararının HMK.nun 353/1-a/6 madde hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-)Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir hüküm kurulmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-)Davacı … tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 4-)Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-)Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a/6 hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/01/2021