Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1980 E. 2023/1319 K. 17.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1980
KARAR NO: 2023/1319
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/02/2020
NUMARASI: 2017/1202 Esas – 2020/117 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/07/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili 09/11/2027 tarihli dava dilekçesinde özetle; 25/11/2009 tarihinde müvekkilinin sevk ve yönetimindeki motosiklet ile seyir halinde iken önünde seyir halinde bulunan … plakalı … marka aracın yanından geçerken aracın kapısının açılması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100 TL (50 TL geçici ve 50 TL sürekli iş göremezlik tazminatının) maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı sigorta şirketi cevap dilekçesinde özetle; davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, müterafik kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Davacının yaralanmasının kendi kusurundan kaynaklanmadığını ortaya koyması şartır. Bunun için de kusur incelemesi yapılmalıdır. Mahkeme kusur durumunu dosyadaki evraklarla yetinerek kendisi takdir etse dahi, davacının geçici iş göremezlik talebine ilişkin teknik aktüer inceleme yapılması, bunun için de yine bilirkişi ücretinin yatırılmış olması şarttır. Usulüne uygun süre verilmiş olmasına rağmen eksikliği tamamlamadığı görülmüş olmakla ispatlamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile; Davanın Reddine, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren miktar itibariyle kesin olmak üzere karar verilmiş verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekilinin istinaf sebepleri; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, mahkemenin kararını miktar yönünden kesin olarak vermesinin hukuka aykırı olduğu, ATK’dan alınan maluliyet raporunda müvekkilinin evraklarının tamamen değerlendirilmediği, eksik inceleme ile rapor düzenlendiği, hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiği, ATK raporunun hüküm kurmaya elverişli bir rapor olmadığı, kaldı ki müvekkilinin ATK tarafından da muayene edilmediği, elverişsiz bir rapora göre hüküm kurulmaması gerektiği hususlarına ilişkindir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi (geçici ve sürekli iş göremezlik) tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye, taraflar için konulmuş süreler ise kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hakimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı Kanunun 90/2’nci maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir. (HMK m.94/2, HUMK m.159). Hakimin verdiği sürenin kesin olması için ya hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kanundan kaynaklanan şekilde kesin olması (HUMK m.163, c.4, HMK 94/2); ya da hakimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna karar vermiş olması gerekir. Hakimin tayin ettiği bu ilk sürenin kesin süre olarak hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının kanuna ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Başka bir deyişle; ister kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir. Öte yandan 6100 sayılı Kanunun 94’ücü maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; 20/11/2020 tarihli celsede verilen kesin süreye ilişkin; “Maluliyet raporu geldikten sonra dosyanın sigorta uzmanı ve kusur bilirkişisine tevdine, bilirkişilere 700×2=1400 TL ücret takdirine, ücretin davacı tarafça 2 haftalık kesin süre içinde mahkememiz veznesine yatırılmasına, aksi halde bilirkişi delilinden vazgeçmiş sayılacağının ihtarına” şeklindeki ara kararda, 2 haftalık kesin sürenin başlangıç tarihinin net bir şekilde gösterilmemesi nedeniyle usule aykırıdır (-bkz..Yargıtay 17.HD’nın 2015/17950 esas, 2016/4323 karar sayılı ve 06/04/2016 tarihli ilamı-) Bu durumda, mahkemenin kesin süre ihtaratını içeren ara kararının usul ve yasaya uygun olduğundan söz edilemeyeceği gibi mahkemece belirlenen kesin sürenin, yasanın bağladığı sonuçları doğurmasına yasal olanak da bulunmamaktadır. Kabule göre de; davada fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, 50,00-TL geçici ve 50,00-TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 100,00-TL üzerinden maddi tazminat isteminde bulunulmasına rağmen, mahkemece miktar itibariyle “kesin” olmak üzere karar verilmesi isabetsizdir. Davacı vekilinin istinaf talebinin açıklanan nedenlerle kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6 gereğince kaldırılmasına karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca,1/Davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6 madde hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2/Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3/İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendilerine İADESİNE, 4/Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5/İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince, kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.17/07/2023