Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1960 E. 2020/3756 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1960
KARAR NO: 2020/3756
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/06/2020
NUMARASI: 2020/85 E., 2020/375 K.
DAVANIN KONUSU: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkillerinin müşterek çocuğu …’a 09/09/2005 tarihinde saat 15:30 sıralarında …’nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonetin seyir halindeyken çarptığını, yaya …’ın olay yerinde vefat ettiğini, bu nedenle müttevefa …’ın ölümü nedeniyle bakiye ömrü boyunca çocuklarının desteğinden mahrum kalan müvekkillerinin yoksun kaldığı miktarı belirsiz maddi tazminatın tespitini, tespit olunacak maddi tazminat miktarının, davanın müddeabihi olarak kabulünü, tespitle birlikte belirli halen gelen maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek olan faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkillerine ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, söz konusu trafik kazası nedeniyle davacıları 29.591,80 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müteveffanın davacılara destek olduğu hususunun ispatı gerektiğini, davacının açmış olduğu davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sırasında “Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Davalı sigorta şirketi bünyesinde olduğu bildirilen … Sigorta A.Ş.’ne ZMMS ile sigortalı … plakalı aracın 09/09/2005 tarihinde davacıların müşterek çocukları olan …’a çarpması nedeniyle meydana gelen ölümlü trafik kazasından dolayı talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı istemiyle açılan davada Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/1229 esas, 2011/92 karar sayılı ceza dosyası celbedilmiş olup, dosyanın incelenmesinde, sürücü sanık … hakkında açılan kamu davasının zamanaşımını kesen son işlemin 2005 yılında yapıldığı, daha sonra zamanaşımını kesen bir sebep bulunmadığı gerekçesiyle TCK 102/4, 104/2 maddeleri gereğince davanın ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Motorlu araç kazalarından doğan maddi tazminat taleplerine ilişkin zamanaşımı 2918 sayılı KTK’nın 109.maddesinde düzenlenmiş olup, “zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak 10 yıl içerisinde zamanaşımına uğrar” hükmünü içermektedir. TBK’nun 154.maddesinde ise zamanaşımını kesen sebepler düzenlenmiş olup, davanın açılması ile zamanaşımı kesilir ve kesilen zamanaşımı kesilme tarihinden başlayarak yeniden başlar. Somut olayda ceza davası ile zamanaşımı kesilmiş olup, en son zamanaşımını kesen işlem 2005 yılında yapılmıştır. Bu tarih itibariyle zamanaşımını kesen başkaca bir sebep bulunmayıp, dava tarihi itibariyle zamanaşımının ve uzamış zamanaşımının ve doğduğu anlaşıldığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle “Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından “Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” dair karar aleyhine davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf başvurusu yapılmıştır. Davacılar vekilinin istinaf nedenleri: Zamanaşımı gerçekleşmediği halde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yöneliktir. Eldeki davada davacıların müşterek çocukları …’a 09/09/2005 tarihinde dava dışı sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonetin çarpması sonucunda ölmesi nedeniyle aracın ZMM sigortacısı olan davalıdan destekten yoksunluk tazminatı talep edilmiştir. Dava konusu kaza tarihi itibariyle somut olaya, 818 sayılı Borçlar Kanunu ve 2918 Sayılı KTK ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanması gerekir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 60 ve 2918 Sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 Sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar içinde geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır.Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten- sigortacı) arasında bir ayrım da yapılmamış böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nun 10.10.2001 gün 2001/19-652 ve HGK’nun 16.04.2008 gün ve 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.) Diğer yandan 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85/1. maddesinde “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü; aynı Kanun’un “Dava Zamanaşımı” başlıklı 66/1-d. maddesinde “Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda dava zamanaşımı süresi on beş yıldır.”; hükmü; yine aynı Kanun’un 66/4. maddesinde ise “Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur” düzenlemesi mevcuttur. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava konusu eyleminin olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85/1. maddesinde düzenlenen taksirle ölüme sebebiyet verme suçunu oluşturduğu anlaşılmakta olup, uygulanacak dava zamanaşımı süresi yukarıda anılan düzenlenmeler uyarınca on beş yıldır. Eldeki dava, 24/01/2020 tarihinde açıldığına göre, ceza kanununda düzenlenen dava zamanaşımı süresinin dolmadığı ve davanın süresinde açıldığı kabul edilmelidir. Şu halde, açıklanan yönler gözetilerek, davalıların zamanaşımı savunmasının reddiyle işin esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava dosyasının işin esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenle KABULÜ ile; istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde işlem yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-Peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde istinaf yasa yoluna başvuran davacılara İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, HMK. M.353/1-a/6 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.19/11/2020