Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1932 E. 2023/2002 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1932
KARAR NO : 2023/2002
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/07/2015 tarihinde plakası ve sürücüsü belirlemeyen bir motosikletin vekil edenine çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralanarak, sakat kaldığını, olayla ilgili olarak Cizre Cumhuriyet Savcılığınca soruşturma açılmış ise de bu soruşturmanın kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek sonuçlandırıldığını ve davalı Güvence Hesabına yapılan başvurudan da sonuç alınamadığını beyanla; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 50,00-TL’si geçici iş göremezlik, 50,00-TL’si çalışma gücü kaybı zararına karşılık olmak üzere toplam 100,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; 26/02/2020 günlü dilekçe ile de geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istek miktarını 8.194,58-TL’ye, kalıcı iş göremezlik tazminatına ilişkin istek miktarını 29.175,43-TL’ye (toplam 37.420,01-TL) çıkarttıklarını açıklamıştır.
Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; görülmekte olan dava açılmadan önce vekil edeni kuruma usulüne uygun şekilde yapılmış bir başvuru bulunmadığından, davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, ayrıca Güvence Hesabına başvuruda bulunabilmesi için kazaya sebebiyet verdiği ileri sürülen aracın ZMM sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olup olmadığının ve aracın plakası ile sürücüsünün tespit edilemediğinin davacı tarafça kanıtlanması yanında, kazanın meydana gelmesinde taraf kusur durum ve oranlarının ne olduğu, davacının kaza neticesinde maluliyete uğrayıp uğramadığının da belirlenmesi gerektiğini, kaldı ki geçici iş göremezlik zararına ilişkin taleplerin teminat dışı olduğunun dikkate alınmasını istediklerini ve davacının ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edebileceğini ileri sürerek davaya karşı koymuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; davacı yayanın yaralanmasıyla sonuçlanan 17/07/2015 günlü trafik kazasının oluşumunda plakası tespit edilemeyen ve kimliği de belirlenemeyen motosiklet sürücüsünün %80 oranında, davacının ise %20 oranında kusurlu bulunduğu, davacının kaza neticesinde %3 oranında özürlü kaldığı ve iyileşme süresinin de 9 ay olduğu benimsenerek, 17/02/2020 günlü aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda;
-Davanın KABULÜ ile 8.194,58-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 29.225,43-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 37.420,01-TL maddi tazminatın 07/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Karara karşı davalı Güvence Hesabı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri; somut olayda dava şartının gerçekleşmediğine ilişkin olarak ileri sürülen hususlara paralel olup, ayrıca maluliyete ilişkin raporun hatalı yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmiş olması nedeniyle hükme esas alınamayacağı hususu ile davacı soruşturma sırasında şikayetçi olmadığından tazminat talep hakkının sona erdiğinin karar yerinde gözetilmediği, bundan ayrı SGK tarafından davacıya rücua tabi bir ödeme yapılıp yapılmadığının da araştırılmadığı, keza davacının kazaya sebebiyet veren aracın cinsini, plakasını ve araç sürücüsünün kim olduğunun tespit edilemediğine ilişkin iddialarını kanıtlayamadığı gibi oluşan maluliyetin kaza ile ilgili olup olmadığının da ispatlanamamış olmasının dikkate alınmadığı, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir.
Dava, trafik kazası neticesinde meydana gelen bedensel zarara dayanılarak açılmış, maddi tazminat isteğine ilişkindir.
1-26/04/2016 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunu’nun 5. maddesiyle değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği belirtilmiştir.
Yasal değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMSS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacak olup yasa ile özel bir dava şartı getirilmiştir.
KTK’nın 97.madde hükmü uyarınca, dava şartı haline getirilen husus dava açılmadan önce sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunulması gereğidir. Anılan maddede, başvurunun yazılı olması dışında herhangi bir şart belirtilmediği gibi, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartlarının C.7.maddesinde 02/08/2016 tarihinde yapılan “Zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigortacıya yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigortacının başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, hak sahibi sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinde, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ya da zarar görenin ikametgahının bulunduğu mahkemede dava açılabileceği gibi uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulabilir. ” şeklindeki değişiklikte de başvurunun geçerli sayılabilmesi için yazılı olması koşulu dışında herhangi bir ekleme yapılmadığı açıktır.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartlarının B.2.maddesinin 3.paragrafında yapılan ve 02/08/2016 tarihinden itibaren geçerli olan değişiklik ise, yani tazminat ödemelerinde istenilecek belgelerin hangi belgeler olduğuna ilişkin değişiklik ise; esasen KTK’nın 99.maddesi hükmüne bağlı olarak getirilmiş bir düzenleme niteliğinde olup, dava şartı koşulu bakımından getirilmiş bir düzenleme niteliğinde bulunmadığından ve aksine düşünce halinde dahi 02/08/2016 tarihinden sonra geçerli bulunan bu değişikliğin, kaza tarihinden sonra gerçekleştirildiği gözetildiğinde; somut olaya uygulanabilir bir nitelik taşımayacağının açık olması karşısında, görülmekte olan dava bakımından dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine başvuruda bulunulduğu ve bu başvurunun muhatabına 27/09/2015 tarihinde ulaştığı, ancak herhangi bir ödeme yapılmaması nedeniyle eldeki davanın açıldığı sabit olduğundan, mahkemece dava şartının gerçekleştiği ve temerrüt halinin oluştuğu kabul edilerek, davacı yararına hüküm altına alınan tazminatlara 07/11/2016 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmış olmasında herhangi bir yanılgı bulunmamaktadır.
2-Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi önem arzetmektedir.Söz konusu konusu bu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Bknz. Yargıtay 4. HD’nin 2021/18611 Esas, 2022/787 Karar sayılı ilamı)
Eldeki davada, kaza tarihi 17/07/2015 olup, maluliyete ilişkin belirlemenin kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri doğrultusunda yapılmalıdır. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlük Ölçütü ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümleri doğrultusunda, davacının talep konusu trafik kazasından sonra geçirmiş olduğu tüm tedavi evraklarının değerlendirilmesi ve gözetilmesi neticesinde, davacının yaralanmasının niteliğine göre aralarında ortopedi ve travmatoloji uzmanı ve radyoloji uzmanı bulunan kişilerin katılımıyla ATK 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 19/08/2019 günlü heyet raporunda; davacının trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle %3 oranında engel kaldığı ve iyileşme süresinin de olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği sonucuna ulaşıldığı ve mahkemece de bu raporun hükme esas alındığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Bu durumda ilk derece mahkemesince, somut olayın özelliklerine uygun denetlenebilir gerekçeler içeren ve kaza neticesinde davacı da meydana gelen yaralanmanın niteliği gözetilerek, kaza tarihinde yürürlükte bulunan doğru yönetmelik hükümleri doğrultusunda düzenlendiği anlaşılan dolayısıyla da yeterli ve geçerli nitelik taşıyan 19/08/2019 günlü ATK raporunun hükme esas alınması suretiyle karar verilmiş olmasında istinaf edenin sıfatına ve istinaf nedenlerine göre usul ve yasaya aykırı bir yön mevcut değildir.
3-Bundan ayrı; 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.5.maddesinin “Sağlık Giderleri Teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar, tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile, trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık giderleri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderlerin teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup, ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” denmekte ise de; 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanmış ve sınırlandırılmıştır. KTK’nun 98.maddesinde; trafik kazaları nedeniyle, üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın, SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiş olup; 6111 sayılı yasanın geçici 1.maddesi ile de, “Bu kanunun yayınlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiş olup, buna göre SGK 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı KTK’nun 98.maddesi uyarınca tüm tedavi giderlerinden değil sadece söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Diğer bir ifadeyle SGK’nun hangi tedavi giderlerinden sorumlu olduğu, kanun uyarınca belirlenmiş olup, anılan kanun kapsamı dışına çıkılarak yapılan genel şartlardaki düzenlemeler ile, SGK’nun sorumluluk kapsamının genişletilmesi, bir kanun maddesinin idarenin yapmış olduğu bir düzenleme ile değiştirilmesi mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/01/2004 tarih, 2004/4-40E-2004/113 K.sayılı İçtihadı). Bu durumda, SGK’nun sorumluğunun kapsamını belirleyen KTK’nun 98.madde hükmüne aykırı olacak şekilde düzenlenen Genel Şartlardaki bu yöndeki bir belirlemenin KTK’nun 92.maddesine 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik sonucu eklenen (i) maddesi nedeniyle yasal hale geldiği de söylenemeyeceği gibi, anılan düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi kararı ile de iptal edildiği gözetildiğinde, bedensel zararın bir türü olan geçici iş göremezlik zararından davalı sigorta şirketinin sorumluluğu yoluna gidilmiş olmasında da istinaf edenin sıfatına ve istinaf nedenlerine göre bir isabetsizlik tespit edilememiştir.
4-Davalının diğer istinaf itirazlarına gelince; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesiyle çıkarılan sonuç ve oluşturulan hükümde, usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve özellikle, Cizre Cumhuriyet Savcılığınca yapılan soruşturmaya ilişkin evraklar ve hastane kayıtları gözetildiğinde, davacıya 17/07/2015 tarihinde plakası tespit edilemeyen bir motosikletin çarptığı, motosiklet sürücüsünün olay yerinden kaçtığı, kaza neticesinde yaralanan davacının ambulansla Cizre Devlet Hastanesi’ne götürülerek tedavisine başlanıldığı sabit olmasına ve davacı tarafın Cizre Cumhuriyet Savcılığınca yürütülmekte olan soruşturma esnasında kazaya sebebiyet veren motosikleti sürücüsünden şikayetçi olmaması halinin, tazminat talebinden vazgeçildiği sonucunun doğurmayacağının da belirgin bulunmasına, keza SGK Şırnak Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce düzenlenen 23/01/2017 günlü cevabi yazıda açıkça davacı için kaza ile ilgili olarak herhangi bir ödeme yapılmadığı ve gelir de bağlanmadığı bildirildiği gözetildiğinde mahkemece yapılması gerekli bu araştırmanın da yapılmış olması karşısında davalı vekilinin açıklanan tüm hususları amaçlayan istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ / Gerekçe uyarınca,
1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı Güvence Hesabı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 madde hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 2.556,16-TL harçtan peşin yatırılan 639,05-TL harcın düşümü ile bakiye 1.917,11-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a madde hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/12/2023