Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1861 E. 2023/214 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1861
KARAR NO: 2023/214
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/06/2020
NUMARASI: 2014/991 Esas -2020/327 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/02/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan davalı …’nın maliki, diğer davalı …’nın da sürücüsü bulunduğu … plaka sayılı aracın, yolun karşısına geçmek isteyen yaya …’a çarpması neticesinde meydana gelen 08/04/2014 günlü trafik kazasında ailenin geçimini sağlayan …’ın hayatını kaybettiğini, …’ın ölümü ile davacı anne …’ın, davacı baba …’ın ve davacı kız kardeş …’ın destekten yoksun kaldıklarını, kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün kusurlu bulunduğunu belirterek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00-TL olmak üzere toplam 30.000,00-TL destek yoksun kalma tazminatının işleten ve sürücü bakımından kaza tarihinden, sigorta şirketi yönünden ise dava tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte tüm davalılardan; ayrıca her bir davacı için ayrı ayrı 75.000,00-TL olmak üzere toplam 225.000,00-TL manevi tazminatın da davalı … dışında kalan diğer davalılardan kaza tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, 01/08/2017 günlü bedel arttırım dilekçesi ile de; davacı baba … için olan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin istek miktarını 86.196,97-TL’ye, davacı anne … için olan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin istek miktarını da 50.514,28-TL’ye çıkarttıklarını (12/07/2012 günlü bilirkişi raporu doğrultusunda) açıklamıştır. Yargılama sırasında davacılardan …’ın 14/09/2019 tarihinde hayatını kaybetmesi üzerine …’ın taleplerine ilişkin olarak mirasçıları olan diğer davacıların davayı devam ettirdikleri ve 10/02/2020 günlü ıslah dilekçesi ile de, 08/01/2020 günlü bilirkişi raporundan da görüleceği üzere, …’ın hak ve alacaklarının mirasçıları olan diğer davacılara paylaştırıldığını beyanla, davacı anne … için 108.919,73-TL, davacı … için de 28.954,66-TL maddi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesi yönünde talepte bulunulduğu anlaşılmıştır. Davalılar vekilleri cevap ve beyanlarında özetle; davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek, ölümle sonuçlanan talep konusu trafik kazasının oluşumunda, davalı araç sürücüsü ve yaya desteğin eşit oranda kusurlu oldukları benimsenerek, her ne kadar davalı … şirketi vekili tarafından ıslah tarihi itibariyle (12/02/2020) zaman aşımı süresinin dolduğu ileri sürülmüş ise de; somut olayda uzamış ceza zaman aşımı süresinin söz konusu olduğundan, 15 yıllık ceza zaman aşımı süresinin dolmadığı, bu durumda davalı … şirketinin zaman aşımı itirazına itibar edilemeyeceği, ayrıca kazanın oluş şekli, davalı araç sürücüsünün %50 kusurlu bulunuşu, kaza anında 0,65 promil alkollü oluşu, tarafların dosyaya yansıyan sosyo-ekonomik durumları dikkate alındığında, davacı tarafın manevi tazminata ilişkin taleplerinin kısmen kabulünün uygun olacağı, maddi tazminata ilişkin taleplerin de 08/01/2020 günlü ek bilirkişi heyet raporu doğrultusunda kabul edilmesi gerektiği şeklindeki gerekçeyle;
AÇILAN DAVANIN KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, -Davacı … yönünden 83.081,29- TL destekten yoksun kalmaya yönelik maddi tazminatın davalı … şirketi yönünden dava tarihinden itibaren ( sigorta poliçe teminatı limiti ile sanırılı olmak üzere) diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 08.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, -Davacı … yönünden 20.163,43- TL destekten yoksun kalmaya yönelik maddi tazminatın davalı … şirketi yönünden dava tarihinden itibaren ve sigorta poliçe teminatı limiti ile sanırılı olmak üzere, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 08.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, -Fazlaya ilişkin istemin maddi tazminat talebinin REDDİNE, -Davacı … için toplam 20.000,00 TL Manevi tazminatın davalı asiler bakımından kaza tarihi olan 08.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, -Davacı … için 13.000,00 TL’nin Manevi tazminatın davalı asiler bakımından kaza tarihi olan 08.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Davacı … için toplam 20.000,00 TL Manevi tazminatın davalı asiler bakımından kaza tarihi olan 08.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılar … ve …’a miras payları oranında ödenmesine, -Fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE, karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili ve davalı … şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekilinin istinaf nedenleri; Nöroloji Uzm. Dr. Bilirkişinin katılımı ile düzenlenen 12/07/2017 günlü heyet raporuyla belirlenen kusur durum ve oranına göre (müteveffanın %35 oranında, davalı araç sürücüsünün ise %65 oranında kusurlu olduğuna ilişkin) hüküm tesis edilmesi gerekirken, kazanın oluşumunda tarafların eşit biçimde kusurlu olduğu kabul edilerek buna göre karar verilmesinin hatalı olduğu, ayrıca hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının çok yetersiz bulunduğu ve avans faizi yerine yasal faize hükmedilmiş olmasının da doğru olmadığı hususlarına yöneliktir. Davalı … şirketi vekilinin istinaf nedenleri ise; zaman aşımına ilişkin itirazlarının reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu, ayrıca kazanın oluşumundaki taraf kusur ve oranlarının ne olduğuna ilişkin çelişkiler giderilmeden karar verildiği, maddi tazminata ilişkin hesaplamanın fahiş olduğu, müteveffa kazaya kendi kusuru ile sebebiyet verdiğinden müvekkili sigorta şirketinin oluşan zarar nedeniyle sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğinin gözetilmediği, ayrıca gelire ilişkin olarak tek bir bordro ile yetinilerek, buna göre gelirin belirlenmesinin hatalı olduğu, bu sebeplerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle her ne kadar dosya kapsamında birden çok kusur bilirkişi raporu mevcut ise de söz konusu bu raporlardaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla mahkemece temin edildiği anlaşılan 23/09/2019 heyet raporunun; daha önce dosyaya kazandırılan tüm kusur raporlarının irdelenerek ve raporlar arasındaki çelişkilerin nerelerden kaynaklandığı, hangi rapora neden itibar edilmediği açıklanmak suretiyle düzenlendiği anlaşıldığına, söz konusu bu rapordaki kazanın oluş şekli ile taraf kusur durum ve oranlarının ne olduğuna ilişkin belirleme ve değerlendirmelerin dosyaya oluşa uygun denetlenebilir gerekçeler içermesi karşısında hükme esas alınarak tarafların eşit kusurlu sayılmalarında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığına; keza karar tarihine en yakın tarihteki verilere, %50-%50 kusur oranına ve yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına uygun bir biçimde pay hesabı yapılarak kaza tarihinde üretim yöneticisi (Üretim Müdürü) olarak çalıştığı anlaşılan müteveffanın 2014 Mart ücret bordrosunda tahakkuk ettirilen net ücretinin 2.761,41-TL olduğunun açıkça belirtilmiş bulunması ve bu bilginin SGK’dan getirtilen diğer bilgi ve belgelerle de örtüşmesi karşısında, müteveffa gelirinin asgari ücretin 3,26 katı olduğu varsayımından hareketle düzenlendiği anlaşılan 08/01/2020 günlü ek aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiş olmasında da herhangi bir isabetsizlik tespit edilemediğine ve hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda yargılama sırasında hayatını kaybeden baba için ölüm tarihine kadar destekten yoksun kalma tazminatı hesaplaması yapılarak, müteveffa davacının mirasçılarına intikal eden hak ve alacağının veraset ilamı doğrultusunda diğer davacıların haklarına eklenmek suretiyle karar verilmiş olmasında bir yanılgı bulunmadığına; ve kazaya karışan davalı tarafa ait … plaka sayılı aracın kullanım amacının hususi olduğu, davalı araç malikinin gerçek kişi bulunduğu, zararın trafik kazasından kaynaklandığı, taraflar arasında ticari bir iş ilişkisi mevcut olmadığı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince davalılar aleyhine hüküm altına alınan tazminat miktarları yönünden yasal faize hükmedilmiş olmasında da bir hatalı bir uygulama tespit edilemediğinden; davalı … şirketi vekilinin maddi tazminatın hesaplama yöntemi ve kusura ilişkin istinaf itirazları ile davacılar vekilinin kusura ve faiz cinsine yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. 2-Davalı … şirketi vekilinin zaman aşımına ilişkin istinaf itirazı değerlendirildiğinde; 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Dava konusu olayda, trafik kazası 08/04/2014 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 12/09/2014 tarihinde açılmış olup bedel attırımına ilişkin dilekçe de 01/08/2017 tarihlidir. Davaya konu trafik kazasında davacıların desteği hayatını kaybetmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85. ve 66. madde hükümlerine göre, ceza zamanaşımı süresi 15 yıl olup, dava tarihi ve bedel arttırım tarihi itibariyle uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin dolmadığı sabit olduğundan, davalı vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf itirazının da reddi gerekmiştir. 3-Davacılar vekilinin manevi tazminatın miktarına ilişkin istinaf itirazına gelince, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda zararlandırıcı eylemin tarihi, kazanın meydana geliş şekli, kusur durumu, paranın alım gücü, tarafların dosyaya yansıyan sosyo ekonomik durumları, dikkate alındığında, ölümle sonuçlanmış olsa dahi taksirli eylem nedeniyle hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının yukarıda açıklanan ilkelere ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanmasına ilişkin kurala göre uygun olup, yetersiz bulunmadığından davacılar vekilinin, bu yönü amaçlayan istinaf başvurusunun reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi karar verilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ / Gerekçe uyarınca;1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacılar vekili ve davalı … şirketi vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Görülmekte olan davada, davacılar ihtiyarı dava arkadaşı konumunda bulunduklarından, karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca istinaf yasa yoluna başvuran her bir davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 179,90-TL’şer TL istinaf karar ve ilam harcıdan, peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 54.40-TL harcın düşümü ile kalan 125,50’şer-TL bakiye harcın istinaf eden davacılar … (…) ve …’dan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,3-İstinaf eden davalı … şirketinden alınması gereken 7.052,65-TL nispi istinaf karar ve ilam harcıdan, peşin yatırılan 2.668,32-TL harcın düşümü ile kalan 4.384,33-TL bakiye harcın davalı …den alınarak Hazine’ye gelir kaydına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca, istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin yapan üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/02/2023