Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1849 E. 2021/2107 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1849
KARAR NO: 2021/2107
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/02/2020
NUMARASI: 2014/1356 E. – 2020/191 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 10/11/2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketine sigortalı … plaka sayılı aracın 09/11/2004 tarihinde sürücü …’un sevk ve idaresinde iken kusurlu olarak …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araca çarptığını, meydana gelen hasarlı ve ölümlü trafik kazası neticesinde … ile araç içerisinde yolcu olarak bulunan … ve …’ın kızları olan …’in vefat ettiğini, müvekkillerinin murislerinin vefatı nedeniyle acılar çektiklerini, uğranılan zararın giderilmesi gerektiğini belirterek, … için 5.000,00-TL, … için 2.500,00-TL ve … için 3.500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; -Davacı … yönünden dosyanın 07/11/2019 tarihinde işlemden kaldırıldığı ve 3 aylık yasal süre içerisinde yenilenmediği anlaşılmakla bu davacı yönünde HMK.150.maddesi uyarınca davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, -Davacılar … ve … yönünden davanın KABULÜ ile davacı … için 9.289,59-TL, davacı … için 7.163,42-TL destekten yoksun kalma tazminatının 10/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri: müvekkili tarafından süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunulmasına karşın bu savunmaya ilişkin kararda hiçbir hukuki değerlendirme ve gerekçelendirme yapılmadığı, uyuşmazlık konusu trafik kazasının; araç ruhsatına göre kazaya karışan kamyonetle 2 insanın taşınması mümkün iken araçla (kasa dahil) 12 kişi ve çok sayıda yük eşyasının taşınması neticesinde aracın aşırı yükü kaldıramaması ve (kasa bölümündeki) sol arka lastiğinin yerinden ayrılması sonucunda gerçekleştiği, araç içinde bulunanların hiçbir koruyucu tertibatı ve trafik güvenliğini sağlayıcı tedbirinin bulunmadığı, vefat olayı ile kamyonet kasasında seyahat edilmesi ve istiap haddi üzerinde yolcu taşınmasının doğrudan illiyetli olduğu, bu şekilde yolculuk yapılmasaydı kazanın ve vefat olayının gerçekleşmeyeceğinin ortada olduğu, somut olayda, kamyonetin kasasında yükle birlikte insan taşınması, emniyet kemeri ve sair hiçbir koruyucu önlemin alınmaması nedenleriyle mahkemece BK’nun 52. maddesine göre -%80’den az olmamak kaydıyla müterafik kusur indirimi yapılması gerekmekte iken hiç müterafik kusur indirimi yapılmamasının hatalı olduğu, davacılar dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğinden; davacı tarafın avans faiz talebinin kabulünün hatalı olduğu, müteveffanın çalıştığına dair dosyada hiçbir evrak bulunmadığı, buna karşın asgari geçim indirimi dahil edilerek fahiş hesaplama yapılması ve bu hesaba göre hüküm kurulmasının haksız ve hukuka aykırı olduğu hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 09/11/2004 tarihinde davacıların yakını sürücü …’in yönetimindeki … plaka sayılı yolcu ve ev eşyası yüklü tenteli kamyoneti ile İslahiye istikametinden Nurdağı istikametine doğru seyrederken, aracın sol lastiğinin yerinden çıkması sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı şeride geçtiği ve karşı yönden gelmekte olan … yönetimindeki … plaka sayılı otomobil ile çarpışmasından sonra arkasından gelen … yönetimindeki davalı sigorta şirketi tarafından … sayılı ZMMS poliçesi ile sigortalı … plaka sayılı kamyonun darbesine maruz kalması şeklinde meydana geldiği ve olay sonucu … ile …’in hayatını kaybettiği, davacıların destekten yoksun kaldıkları ve destekten yoksun kalma tazminatı istemiyle bu davayı açtıkları anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Dava konusu olayda, davacıların desteklerinin ölümüyle sonuçlanan trafik kazasının meydana geldiği tarih ile dava tarihi göz önünde bulundurulduğunda, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 455 ve 101/1-3 maddeleri uyarınca öngörülen ceza zamanaşımı süresi 10 yıl olup dava tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresi dolmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı yerinde bulunmamıştır. Sonuç olarak; dosyada ki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmamasına, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına, kazaya karışan aracın yük kamyonu olması nedeniyle avans faizine hükmedilmesinin doğru olmasına, davacıların murisinin kendi ölümünde kusurunu gerektirecek bir davranışı ve kural ihlalinin bulunduğunun ispatlamamasına göre, davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf sebeplerinin HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-)Usul ve yasaya uygun olan İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2020 tarih 2014/1356 E. 2020/191 K. kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b/1maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-)Alınması gereken 1.123,90-TL harçtan peşin yatırılan 285,97-TL nispi karar ilam harcınınn düşümü ile 837,93-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-)İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-)Yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, HMK’nun 353/1-b/1 madde hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.23/12/2021