Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1788 E. 2020/3610 K. 30.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1788
KARAR NO: 2020/3610
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2020
NUMARASI: 2019/217 E. – 2020/120 K.
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/10/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı … AŞ. firmasına müvekkil bankanın … Pendik Ticari /İstanbul şubesi tarafından kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığını, kullandırılan kredi sözleşmesinde davalılar … ve …’nun müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının olduğunu, firma kredi sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğinden, Kartal … Noterliğinin 04.01.2011 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini gönderdiklerini, ihtarnameye rağmen borçluların borçlarını ödemediklerini, bu nedenle İstanbul … İcra Müdürlüğünde icra takibi başlattıklarını, 28.01.2011 takip tarihi itibariyle davalılardan faiz ve feriler hariç olmak üzere 1.351.975,93 TL alacaklarının olduğunu, davalılardan …’nun, İstanbul ili Kadıköy İlçesi, … mah. … ada … parselde kayıtlı … Katta bulunan … numaralı bağımsız bölümü davalı …’a devir ettiğini, yine davalılardan …’nun da, İstanbul ili Ataşehir ilçesi, … Mah. … ada, … parselde kayıtlı … arsa paylı … kat … numaralı bağımsız bölümü diğer davalı …’a sattığını, bu satışların muvazaalı olduğunu, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, bu kadar kısa sürede söz konusu el değiştirmenin mümkün olamayacağını, satışı yapılan taşınmazların değerinin 400.000,00 TL olduğunu, değerlerinin çok altında satıldığını beyanla, satışı yapılan taşınmazların satış işleminin müvekkili banka yönünden iptaline, İstanbul … İcra Müdürlüğünde açılan icra takip dosyası yönünden cebri icra yoluyla hakkını alma yetkisi verilmesine, alacak miktarı kadar ihtiyati haciz kararı verilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde; tasarrufun iptali davalarında kat’i aciz vesikasının ve geçici aciz vesikasının olması gerektiğini, ancak davacıların anlatımından bunların mevcut olmadığını, bu durumda dava şartının oluşmadığını, müvekkilinin söz konusu yerin bedelini ödeyerek satın aldığını, söz konusu satışın muvazaalı olmadığını, müvekkilinin davalıları tanımadığını, bu satılan yeri yatırım amacıyla aldığını, müvekkilinin yurt dışında ikamet ettiğini, müvekkilinin söz konusu daireyi 2009 yılının 9. ayında aldığını, paranın bir kısmını nakit, bir kısmını ise taksit taksitle ödediğini, davacı tarafın somut bir delilinin olmadığını, bu nedenle müvekkiline ait dairenin üzerine konulan ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını, açılan davanın da reddine karar verilmesini, talep etmiştir . Davalılardan … cevap dilekçesinde; davalı … ile hiç bir akrabalık bağı olmadığını, borçlu olduğunu da bilmediğini, davacı bankanın bu yönlü taleplerinin asılsız olduğunu, aldığı binanın 50 senelik bir bina olduğunu, taşınmazın değerinin 400.000,00 TL olmadığını, gerek gayrimenkulde, gerekse civarda yapılacak inceleme ile bu hususun anlaşılacağını, parayı davalı …’nun hesabına yatırdığını, bunun banka kayıtlarından anlaşılacağını, bu yeri iyi niyetle aldığını, davalının mal kaçırmasına yardımcı olmadığını, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesin, talep etmiştir. Davalılar … ile … vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini talep etmişlerdir. Mahkemece; “Dava, tasarrufun iptali davası olup, yapılan yargılama sonucu toplanan tüm deliller, dinlenen tanık anlatımları, aynı satışlara yönelik olarak aynı davalılar aleyhine başka alacaklılar tarafından açıl başka dava dosyalarında verilen ve güçlü delil niteliğindeki kesinleşmiş kararlar, aldırılmış olan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davaya konu taşınmazların satışında muvazaa olgusunu ortaya koyacak şekilde farkın mevcut olmadığı, Uyap sisteminden çıkartılarak denetlenen nüfus kayıtlarına göre de tasarufun tarafları arasında herhangi bir akrabalık ve yakınlığın mevcut olmadığı, bu nedenlerle alıcı davalıların, borçlunun durumunu bilebilecek durumda olduğunun ispatlanamadığı, yapılan satışların mal kaçırma kastı ile muvazaalı bir şekilde yapıldığını gösterir herhangi bir delilin ortaya konulamadığı, yine bu kapsamda sübut ile sonuçlanan aynı taşınmazların tasarrufunun iptali talepli davalarda verilen kararların da bu davada bu yönde güçlü delil olgusu da nazara alındığında tasarrufun iptalini gerektirecek hususlar ispatlanamadığı” gerekçesi ile ; Açılan davanın reddine, karar verilmiş, karara ilişkin davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; başka alacaklılar tarafından aynı tasarruflar için açılan iptal davalarının eldeki bu davayı etkilemeyeceğini, bu davanın farklı olduğunu, davalı …’un cevabında Kartal da bir dairesini takas olarak verdiğini kabul ettiğini, bu nedenle İİK 279/2 maddesi uyarınca iptale tabi olduğunu, harici ödemelerin bu taşınmaz için yapıldığının ispatlanamadığını, edimler arasında misli fark bulunduğunu, abonelik kayıtlarının satıştan sonraya ait olduğunu, aidat ödemelerinin ise şaibeli bulunduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; Dava İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış olup, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İptal davasından maksat İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarrufların iptaline hükmettirmektir. Bu davanın ön koşulu ise, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunmasıdır. Ön koşulun bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddede akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır. Somut olayda, davalılara yapılan satışlarda misli fark olmadığı gibi davalı alıcıların borçluların durumlarını bilebilecek kişilerden olduğunun ispatlanamadığı, aynı tasarruflara ilişkin başka alacaklılar tarafından açılan ve Yargıtay incelenmesinden geçen davaların eldeki bu dava için kesin hüküm oluşturmasa da güçlü delil niteliğinde bulunduğu da gözönünde tutulduğunda davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,(HMK.m.353/1-b/1) 2- Alınan harç yeterli bulunduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK.m.361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.30/10/2020