Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1705 E. 2023/1754 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1705
KARAR NO: 2023/1754
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/06/2020
NUMARASI: 2017/908 Esas – 2020/272 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/10/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;14/09/2017 tarihinde, davalıya ZMMS poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın müvekkilinin sürücüsü olduğu … plakalı araca çarpması sonucunda meydana gelen kazada müvekkilinin yaralandığını, yapılan başvuruya rağmen davalı sigorta şirketince herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik daimi ve geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 1.000,00-TL maddi tazminatın ( HMK 107 m gereğince belirsiz alacağın) temerrüt tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 10.01.2020 tarihli dilekçesi ile geçici iş göremezlik talebini 8.455,97-TL, sürekli iş göremezlik talebini 65.292,12-TL olmak üzere toplam 73.748,09-TL olarak artırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline davadan önce başvurulduğunu ancak talep edilen eksik belgeler sunulmadığından açılan hasar dosyasında işlem yapılamadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının daimi maluliyet tazminatı taleplerinin mahkemece belirlenmesi için ATK’ndan kusur tespiti ve bilirkişiden aktüerya raporu alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığını, avans faizi talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda;”.. davacı taraf 14/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle yaralandığından bahisle sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı talep etmiş ise de, soruşturma aşamasında davacı ile sigorta ettirenin sigorta hukukundan doğacak her türlü alacak, talep ve dava haklarını poliçe limitleri dahilinde saklı tutarak uzlaştığı, bunun sonucunda da Kovuşturmaya Yer olmadığına Dair Karar verildiği, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 ncü maddesinin 19 ncu bendindeki ‘ Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.’ emredici hükmü dolayısıyla, uzlaşmayla davacının maddi ve manevi tazminata ilişkin zararlarının karşılandığı, bu halde tazminat davası açılamayacağı, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen davalı sigorta şirketine karşı da dava açılması mümkün olmadığı” gerekçesiyle,Davanın REDDİNE, karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri: Davacı vekili; davalının cevap dilekçesini sunduktan sona ileri sürdüğü uzlaşmaya ilişkin beyanlarının mahkemece hükme esas alınmasının savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olduğunu, uzlaşma tutanağında sigorta şirketine yapılacak başvuru saklı tutulduğu için uzlaşma tutanağının hükümsüz olduğunu, müvekkilinin iradesinin sakatlanması suretiyle düzenlenen ve gerçek zararını karşılamayan uzlaşma tutanağına dayanılarak davanın reddinin hatalı olduğunu, uzlaşma tutanağı geçerli kabul edilecekse müvekkilinin ihtirazi kaydının dikkate alınması gerektiğini, uzlaşmadan ancak uzlaşan kişinin yararlanabileceğini, bundan sigorta şirketinin yararlanamayacağını, uzlaşma kapsamında araç sürücü- işleteni tarafından ödenen bedelin makbuz hükmünde kabul edilmesi ve müvekkilin gerçek zararından mahsup edilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.İstinafa konu uyuşmazlık 5271 sayılı CMK’nun 253. madde hükmü uyarınca yapılan uzlaşma sonrasında tazminat davası açılıp açılamayacağı noktasında toplanmaktadır.5271 sayılı CMK’nın 253/5 maddesinde, uzlaşma teklifinde bulunulması halinde kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır; aynı maddenin 15. fıkrasında “Uzlaşma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine verilen belge örnekleriyle birlikte uzlaştırma bürosuna verir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır” ve aynı maddenin 19. fıkrasının 5. cümlesinde “… Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır…” şeklinde düzenlemiştir.Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin 18.10.2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 26.07.2023 tarih ve 2023/43 Esas, 2023/141 Karar sayılı kararı ile, 04.12.2014 tarih ve 5271 sayılı CMK’nın 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun’un 24. Maddesi ile değiştirilen 253. Maddesinin (19) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinin ” Uzlaşmanın sağlanması halinde , soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz..” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE oy çokluğu ile karar verilmiştir.Kaldı ki, 30145 sayılı Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinin Edimin Konusu başlıklı 33. maddesinde ise “Taraflar uzlaştırma sonunda belli bir edimin yerine getirilmesi hususunda anlaşmaya vardıkları takdirde aşağıdaki edimlerden bir ya da birkaçını veya bunların dışında belirlenen hukuka ve ahlaka uygun başka bir edimi kararlaştırabilirler: edimin konusu olarak sayılanlar: fiilden kaynaklanan maddî veya manevî zararın tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi, mağdurun veya suçtan zarar görenin haklarına halef olan üçüncü kişi ya da kişilerin maddî veya manevî zararlarının tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi, bir kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluş ile yardıma muhtaç kişi ya da kişilere bağış yapmak gibi edimlerde bulunulması, mağdur, suçtan zarar gören, bunların gösterecekleri üçüncü şahıs veya bir kamu kurumu ya da kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşun belirli hizmetlerinin geçici süreyle yerine getirilmesi, topluma faydalı birey olmayı sağlayacak bir programa katılımın sağlanması, mağdurdan veya suçtan zarar görenden özür dilenmesi, ve ayrıca taraflar uzlaştırma süreci sonunda edimsiz olarak da uzlaşabilirler.” denilmek suretiyle uzlaşmanın hüküm ve mahiyeti açıklanmıştır.5271 sayılı Yasa’nın 253. Maddesinin 19. fıkrası ve 30145 sayılı Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinin 33 . Maddesindeki düzenlemelere göre tarafların bir veya birden fazla edim üzerinde anlaştıktan sonra bir kısım talep haklarını uzlaşma dışında bırakmış olmaları halinde dahi uzlaşılan suçtan kaynaklı dava açılamayacağı hususu düzenlenmiştir. Bu dava engeline ilişkin yasal düzenleme emredici norm niteliğindedir. Ancak bu sonucun doğabilmesi için suçtan mağdur olan tarafın uzlaşma halinde bu suçtan dolayı hukuk davası açamayacağı hususunun kendisine anlatılması gerekir. Ne var ki somut olayda, davacı, şüpheli, uzlaştırmacı ve Cumhuriyet savcısının onayladığı 15/01/2018 tarihli uzlaştırma rapor ve tutanağında, davacı, dava konusu trafik kazasına ilişkin maddi ve manevi tazminat talebine dair 10.000-TL ödeme karşılığında kazaya karışan aracın sürücü- işleteni … ile uzlaşmış, ancak bu uzlaşma işlemini, sigorta hukukundan doğacacak her türlü alacak, talep ve dava haklarını poliçe limitleri dahilinde saklı tutarak gerçekleştirmiştir. Bu durum, suçtan zarar gören tarafın, uzlaşma halinde şüphelinin sorumluluğunu üstlenen trafik sigortacısına karşı özel hukuktan doğan haklarını yitireceği hususunda bilgilendirilmediği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla uzlaştırma işlemi bu yönden usule aykırı olup uzlaşma işlemine bağlanan tazminat davası açılamayacağına ilişkin sonucun doğması usulen mümkün değildir. Ayrıca, bir yandan uzlaşma işlemiyle birlikte tazminat davası açma hakkının yitirilecek olması, diğer yandan da uzlaşma işleminde dava hakkının saklı tutulması çelişkili bir durum olup bu çelişkinin, soruşturma makamınca giderilmesi ve bu bağlamda kişinin bu konuda bilgilendirilerek gerekirse ihtirazi kayıtsız uzlaşma sağlanması veya bu şekilde yapılan uzlaşmanın onaylanmaması yoluna gidilmesi gerekirken kişinin anayasal olarak teminat altına alınan dava hakkını yitirip yitirmediği konusunda tereddüt uyandıracak şekilde uzlaşma işleminin onaylanmış olması da usule uygun düşmemektedir. Bununla birlikte davacının müteselsil sorumlulardan biri olan haksız fiil faili ile anlaşmış olması onun sorumluluğunu üstlenen ve işletene rücu hakkı bulunan trafik sigortacısının durumunu da ağırlaştırmamaktadır. Şartlarının varlığı halinde yapılan ödemenin mahsup edileceği izahtan varestedir. Bu itibarla, gerek Anayasa Mahkemesi’nin 26.07.2023 tarih ve 2023/43 Esas, 2023/141 Karar sayılı kararı ile uzlaşma halinde tazminat davası açılmayacağına ilişkin yasa hükmünün iptal edilmesi gerekse yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ihtirazi kayıt içeren mevcut uzlaşmanın usule aykırı olması nedeniyle; davacının ihtirazi kayıt koyarak yapmış olduğu uzlaşma işleminden dolayı trafik sigortacısına karşı dava hakkının var olduğu kabul edilerek toplanan delillere göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ancak, dosyada mübrez 07.05.2018 tarihli uzlaşma ek raporuna göre davacıya, dava dışı araç maliki tarafından uzlaşma nedeniyle, maddi ve manevi tazminat olarak 10.000-TL ödendiği anlaşılmakla, her ne kadar 10.000-TL’nin ne kadarının maddi ne kadarının manevi tazminata ilişkin ödeme olduğu belli değil ise de Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre bu durumda mevcut ödemenin yarısının (5.000-TL) maddi tazminata, yarısının manevi tazminata ( 5.000-TL) ilişkin olduğu kabul edilmek suretiyle, ıslah edilen toplam rakamdan maddi tazminata ilişkin olarak yapıldığı kabul edilen 5.000-TL ödeme düşülerek bakiyesi olan (73.748.09-TL-5.000-TL) 68.748,09-TL’ye, davacı tarafından yapılan başvurunun davalıya ulaştığı 02.10.2017 tarihinden 8 iş günü sonu olan 13.10.2017 tarihinden itibaren ve davalıya sigortalı olan aracın hususi otomobil olması nedeniyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair, hüküm oluşturulabilecek olmasına göre, mevcut yanılgı yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b-2 maddesi gereğince kaldırılıp, yanılgılı husus düzeltilmek suretiyle aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1/Başlıkta bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜNE, 2//İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davacıya iadesine, 3/İstinaf eden davacı tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer giderlerin ise takdiren üzerinde bırakılmasına, 4/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5/İstinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/06/2020 gün ve 2017/908 Esas – 2020/272 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b/2 madde hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, a/Davanın KISMEN KABULÜ ile, -68.748,09-TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 13.10.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, b/Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesap olunan 4.696,18-TL harçtan, davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 31,40-TL ve ıslah harcı 256,00-TL toplamı 290,40-TL’nin mahsubuyla bakiye 4.087, 78-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, c/Davacı tarafından yatırılan 31,40-TL başvuru harcı, 31,40-L peşin harç ve 256,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 287,40-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, d/Davacı tarafından yapılan 1.647,55-TL yargılama giderinden davanın kabul -red oranına (%93) göre hesaplanan 1.532,22-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye 115,33-TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına; e/Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/1 maddesi gereğince hesap ve takdir olunan 17.900-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, f/Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 maddesi gereğince hesap ve takdir olunan 5.000-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, g/HMK 333 (1) maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından arda kalanın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.26/10/2023