Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1692
KARAR NO: 2023/1996
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2020
NUMARASI: 2018/1393 Esas – 2020/118 Karar
DAVANIN KONUSU: Kasko Sİgorta Poliçesinden Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan vekil edenine ait … plaka sayılı aracın 21/12/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hasarlandığını, araç hasar bedelinin kasko sigorta poliçesi kapsamında tahsili amacıyla davalı sigorta şirketine yapılan başvurunun ise haksız bir biçimde reddedildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla (-belirsiz alacak) 4.000,00-TL araç hasar bedelinin davalının temerrüde düştüğü 29/10/2017 tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte davala sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş; 04/05/2019 havale tarihli ıslah dilekçe ile de maddi tazminata ilişkin istek miktarını 59.488,97-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunarak, görülmekte olan davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilemeyeceğini, ayrıca sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini terk ettiğini, kaza tespit tutanağı ile sabit bulunduğundan, talep konusu hasarın poliçenin teminatı kapsamında olmadığını, aksinin ise yani rizikonun poliçenin teminatı kapsamında olduğu yönündeki ispat yükünün davacıda bulunduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; talep konusu kazanın oluşumunda davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın firar eden ve sonradan ismi belirlenen sürücüsü ‘…ın tam kusurlu olduğu, kaza neticesinde hasarlanan sigortalı araçta oluşan hasar bedelinin KDV dahil 59.488,97-TL bulunduğunun tespit edildiği, ancak kasko sigortası genel şartlarının A5/5.10 maddesi gereğince zorunlu haller (-tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma) hariç olmak üzere, olay yerinin terk edilmesi halinin teminat dışı haller arasında gösterildiği ve davacı araç maliki şirketinde de araç sürücüsünün olay yerine terk etme nedeninin zaruri bulunduğunu kanıtlayamadığı, dolayasıyla da davalı sigorta şirketinin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği şeklindeki özet gerekçeyle; davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; araç sürücüsünün olay yerini terk etmesi olgusunun tek başına oluşan rizikonun teminat dışında kalmasını sağlamayacağı ve olay yerini terk nedeniyle talebin teminat dışı kalması için aracın alkollü veya ehliyetsiz bir biçimde kullanılması gerektiği halde bu kapsamda olayla ilgili olarak gösterdikleri tanıklar dinlenmeden karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna yöneliktir. Dava, kasko sigortalı araçta trafik kazası neticesinde meydana gelen hasar bedelinin sigortacıdan tahsili isteğine ilişkindir. Taraflar arasında görülen davada; davacı şirkete ait .. plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde birleşik kasko sigorta poliçesiyle sigortalı olduğu, talep konusu kazanın da poliçenin yürürlük süresi içerisinde gerçekleştiği ve kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu bulunduğu konusunda uyuşmazlık mevcut değildir. Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık talep konusu rizikonun poliçenin teminatı kapsamında olup olmadığı ve bu konudaki ispat yükünün hangi tarafa ait bulunduğuna ilişkindir. Somut olayda davalı sigortacının; talep konusu kazaya sebebiyet veren araç sürücüsünün kaza yerini terk etmesi nedeniyle, rizikonun poliçenin teminatı kapsamında olduğunun ispat yükünün davacı tarafa ait bulunduğunu ileri sürerek, davacıya tazminat ödenmekten kaçındığı görülmektedir. Davacı tarafın ise; yargılama sırasında kaza yerini terkin, tek başına rizikonun teminat kapsamının dışında tutulması için yeterli olmadığını, rizikonun teminat kapsamı dışında kalabilmesi için sürücünün alkollü olması veya ehliyetnamesinin bulunmaması gerektiğini beyan ettiği ve istinaf dilekçesinde de, gösterdikleri tanıklar dinlenmeden sonuca ulaşılmasının doğru olmadığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Olaydan sonra kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen 19/10/2017 günlü trafik kazası tespit tutanağı incelendiğinde; kazaya sebebiyet veren araç sürücüsünün kaza mahallinden uzaklaştığının açıklandığı ve tutanakta kazaya sebebiyet veren sürücünün kim olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi bulunmadığı görülmüştür. Dava dilekçesinde de araç sürücüsünün kim olduğu konusunda bir belirleme yapılmadığı sadece sigortacı tarafından “Kazayı …’in yaptığı hususunu şüpheli olduğunu, sürücü değişikliği yoluna gidildiği” gerekçesiyle taleplerinin karşılanmamasının haksız olduğunun ifade edildiği görülmüş olup, 07/03/2018 teslim günlü delil listesinde de isimleri bildirilen tanıkların hangi konuda tanıklık yapacaklarının açıklanmadığı, müteakip sunulan 05/04/2019 işlem tarihli dilekçede de kazanın oluş şekline ilişkin tereddütlerin giderilmesi ve maddi gerçekliğin açığa çıkması için tanık dinletilmek istenildiğinin belirtildiği, 14/11/2019 günlü duruşma oturumunda da tanıklardan ….’ın hazır olduğu beyan edildikten sonra “Müvekkilimin kazadan sonra olay yerini terk etmediği, polis memurlarınca tutulan kaza tespit tutanağı düzenlendikten sonra tekrar kazaya yerine gelerek kaza yapanın kendisi olduğunu bildirerek kaza tespit tutanağının değiştirilmesini talep ettiğine dair tanıklık yapacaktır, bildirmiş olduğumuz tanıklarımız müvekkilimle birlikte olay tarihinde birlikte olduklarından olaya dair bilgileri vardır.” şeklinde beyanda bulunduğu, ancak ifade de geçen “müvekkilimden” kastının ne olduğunun dahi bildirmediği görülmüştür. Bu durumda az yukarıdaki tespitler ile olaya özgü koşullar birlikte değerlendirildiğinde, eldeki dava bakımından ispat yükünün yer değiştirdiği ve davacıda olduğu hususunda duraksamamak gerekir. Hal böyle olunca, davacının 14/11/2019 günlü duruşma oturumundaki iddialarını kanıtlama bakımından dinlenmesini istediği tanıkların dinlenmesinin sonucuna bir etkisinin olmayacağı, zira tanıklar dinlense dahi, kolluk kuvvetlerince düzenlenmiş bir tutanağın aksinin bu biçimde kanıtlanması mümkün olmadığı gibi, daha da önemlisi araç sürücüsü kim olursa olsun kaza anında alkollü olup olmadığının ancak bir alkol testi ile belirlenebilecek bulunması ve davacı tarafça da bu yönde somut bir delil sunulmamış olması karşısında mahkemece davacı tanıkları dinlenmeksizin, davacı taraf talebinin reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik tespit edilemediğinden davacı vekilinin yerinde olmadığı sonucuna varılan istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 madde hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf eden davacıdan alınması gereken 269,85-TL harçtan peşin yatırılan 54,40-TL harcın düşümü ile bakiye 215,45-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a madde hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.08/12/2023