Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1690 E. 2023/323 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1690
KARAR NO: 2023/323
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2020
NUMARASI: 2015/106 Esas – 2020/108 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, direksiyon hakimiyetinin yitirilmesi neticesinde meydana gelen 03/08/2015 günlü tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan vekil edeninin ağır bir biçimde yaralanarak sakat kaldığını, vekil edeni davacının yüzme ve uzak doğru sporları antrenörü olup, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Tesisleri İktisadi İşletmesinde çalıştığını, kazadan önce aldığı son maaş bordrosunun ekte sunulduğunu, ayrıca yüzme ve uzak doğu sporları antrenörü olan bir kişinin aylık ne kadar gelir elde edebileceğinin araştırılarak, buna göre tespit edilecek gelir durumuna göre tazminat hesaplaması yapılmasını istediklerini belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla (belirsiz alacak) geçici ve kalıcı iş göremezlik zararına karşılık olmak üzere 1.000,00-TL maddi tazminatın, temerrüt tarihinden işletilecek yasal faizi ile davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş; 23/02/25019 günlü talep arttırım dilekçesi ile de geçici iş göremezlik zararına ilişkin istek miktarını 15.920,59-TL’ye, kalıcı iş göremezlik zararına ilişkin istek miktarını da 279.987,47-TL’ye çıkartıklarını açıklamıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya neden olduğu ileri sürülen aracın ekte sundukları poliçe kapsamında ZMM sigortalı olan … plaka sayılı araç olduğunun tespiti halinde, aracın vekil edeni sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı olduğunu teyit ettiklerini, ancak davacı tarafın kusur durumu ve oranı ile maluliyetinin oluşup oluşmadığını ve gelirinin ne olduğunun usulüne uygun şekilde kanıtlanması ve belirlenmesi, ayrıca dava açılmadan önce yapılmış usulüne uygun bir başvuru bulunmadığından, davalı … şirketinin ancak kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle sorumlu tutulması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda: iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek: davacının yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda, davalı … şirketinin nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı araç sürücüsü …’in tam kusurlu olduğu, kaza neticesinde davacının %25,3 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, geçici iş göremezlik süresinin ise 9 ay bulunduğu, davacıya geçici iş göremez olduğu dönemde SGK tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı ve gelir bağlanmadığının tespit edildiği, ayrıca davacının kaza tarihinden önce çalıştığını ileri sürdüğü kurumca gönderilen cevabi yazı ekindeki belgelere göre davacının son ücretinin net 1.466,98-TL olduğunun anlaşıldığı benimsenerek davalı tarafın itirazı üzerine alınan 16/10/2019 günlü ek aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda; “-Davanın KABULÜ ile, Talep arttırım dilekçesi ile arttırılan 15.920,59 TL geçici işgöremezlik, 279.987,47 TL sürekli işgöremezlik zararı olmak üzere toplam 295.908,06 TL’nin temerrüt tarihi olarak dava tarihi olan 10/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; kusurun hatalı belirlendiği, zira kazanın oluşumunda yolun mucurlu ve virajlı olmasının etkisi bulunup bulunmadığının tespit edilmeden, tüm kusurun sigortalı araç sürücüsüne ait olduğunun kabul edilmesinin isabetsiz bulunduğu, ayrıca tazminat hesaplamasında kullanılan asgari ücret ve gelir oranlamasındaki yanılgı nedeniyle fazla tazminat hesaplaması yapıldığı, davacının geçici iş göremezlik zararından kaynaklanan tazminat isteğinin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM sigortası genel şartlarına göre SGK’na geçtiğinin göz ardı edildiği, ıslaha konu miktar bakımından faizin ıslah tarihinden başlatılması gerekirken, ıslaha konu miktar bakımından da dava tarihinden faiz işletilmesinin doğru olmadığı, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine yöneliktir. Dava; trafik kazası neticesinde meydana gelen bedensel zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir. (1)Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK’nun 88 ve TBK’nun 61 ve devamı madde hükümleri ile yine TBK’nun 162 ve devamı madde hükümlerine göre; sigortacı dahil, haksız eylem sorumlularından her biri teselsül hükümleri uyarınca tam tazminatla yükümlüdürler. Kusursuz veya bir miktar kusurlu olan davacı taraf, yasanın verdiği müteselsil talep hakkından açıkça vazgeçmedikçe kendi kusuru dışında kusur sorumlularının tamamına veya bir kaçına ya da her hangi birine karşı dava açarak uğradığı zararın tamamının giderilmesini isteyebilir. Davacı …’ın kaza sırasında … plaka sayılı sigortalı araçta yolcu olduğu dosya kapsamından anlaşılmakta olup, kazanın oluşumunda herhangi bir kusurunun bulunması mümkün değildir. Kusursuz davacılar bu durumda isterse zarar sorumlularının tamamına veya birkaçına ya da sadece birine karşı dava açarak zararın tamamının giderilmesini isteyebilir. Kusur durumu zarar sorumlularının kendi iç ilişkilerini ilgilendiren bir durum olup, rücuda dikkate alınabilecek husustur. Bu nedenle mahkemece tek taraflı trafik kazasının oluşumunda sigortalı araç sürücüsü dışında, eğer varsa başka kişi veya kişilerin yada kurumların sorumluluğu olup olmadığının üzerinde durulmaksızın ve bu konudaki itirazlar değerlendirilmeksizin karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik tespit edilememiştir. Bundan ayrı; dosya kapsamından davacının kaza tarihindeki AGİ hariç net gelirinin ne olduğunun usulüne uygun şekilde belirlendikten sonra, belirlenen bu gelirin kaza tarihindeki yine AGİ hariç net asgari ücrete oranlanmasıyla davacının gelirinin asgari ücretin 1,59 katı olduğu varsayımından hareketle hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Oranlamaya esas alınması gereken asgari ücret miktarının hatalı tespit edildiğine ilişkin davalı itirazı da 16/10/2019 günlü ek bilirkişi raporu ile karşılanmış ve gerekçeleri gösterilmek suretiyle bu yöndeki itirazın yerinde olmadığı bildirilmiştir. Söz konusu bu ek rapordaki oranlamaya ilişkin asgari ücretin ne olduğu, bunun nasıl belirlendiğine ilişkin açıklama ve değerlendirmeler tazminat hesaplama ilkelerine uygun olup, denetlenebilir gerekçeler içerdiğinden, mahkemece, davacı gelirinin asgari ücretin 1,59 katı olduğu varsayımıyla yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin açıklanan tüm bu hususlara yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. (2)Davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin talebin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazlarına gelince; 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.5.maddesinin “Sağlık Giderleri Teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar, tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile, trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık giderleri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderlerin teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup, ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …nın sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” denmekte ise de; 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanmış ve sınırlandırılmıştır. KTK’nun 98.maddesinde; trafik kazaları nedeniyle, üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın, SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiş olup; 6111 sayılı yasanın geçici 1.maddesi ile de, “Bu kanunun yayınlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiş olup, buna göre SGK 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı KTK’nun 98.maddesi uyarınca tüm tedavi giderlerinden değil sadece söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Diğer bir ifadeyle SGK’nun hangi tedavi giderlerinden sorumlu olduğu, kanun uyarınca belirlenmiş olup, anılan kanun kapsamı dışına çıkılarak yapılan genel şartlardaki düzenlemeler ile, SGK’nun sorumluluk kapsamının genişletilmesi, bir kanun maddesinin idarenin yapmış olduğu bir düzenleme ile değiştirilmesi mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25/01/2004 tarih, 2004/4-40E-2004/113 K.sayılı İçtihadı). Bu durumda, SGK’nun sorumluğunun kapsamını belirleyen KTK’nun 98.madde hükmüne aykırı olacak şekilde düzenlenen Genel Şartlardaki bu yöndeki bir belirlemenin KTK’nun 92.maddesine 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik sonucu eklenen (i) maddesi nedeniyle yasal hale geldiği de söylenemeyeceği gibi, anılan düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi kararı ile de iptal edildiği gözetildiğinde, bedensel zararın bir türü olan geçici iş göremezlik zararından davalı … şirketinin sorumluluğu yoluna gidilmiş olmasında da bir yanılgı bulunmadığından, bu yönü amaçlayan istinaf itirazının da reddi gerekmiştir. (3)Davalı vekilinin yargılama sırasında arttırılan miktar bakımından faiz başlangıcının dava tarihi değil, ıslah tarihi olması gerektiğine yönelik istinaf itirazı değerlendirildiğinde; Haksız bir fiil sonucunda zarara uğranıldığı iddiasıyla talepte bulunulması halinde oluşan zarara ilişkin olarak faiz başlangıcı, haksız eylem sorumluları bakımından herhangi bir ihtar ve ihbara gerek olmaksızın zararın doğduğu an, yani olay tarihi ise de, sigorta şirketleri bakımından temerrüt tarihidir. (Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/12/2020 gün 2019/5263 Esas – 2020/8614 Karar sayılı ilamı) Somut olayda görülmekte olan dava açılmadan önce davalı … şirketine başvuruda bulunulduğu ileri sürülmediğine göre, davalı … yönünden temerrüt hali dava tarihi itibariyle gerçekleşmiştir. Bu durumda fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak HMK’nun 107 madde hükmü uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılan bir davanın, yargılaması sırasında bedel arttırımına konu alacak miktarı bakımından da temerrüt halinin dava tarihinde oluştuğu konusunda duraksama bulunmamaktadır. Buna göre mahkemece, bedel arttırımına konu miktar bakımından da dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiş olmasında istinaf edenin sıfatına göre hatalı bir uygulama bulunmadığından, davalı vekilinin faiz başlangıcına ilişkin istinaf itirazının da reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde karar verilmesi gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 20.213,47 -TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 5.055,00-TL’ nin düşümü ile kalan 15.158,47-TL bakiye harcın, davalı … şirketinden alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 361 ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.23/02/2023