Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1662 E. 2023/1993 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1662
KARAR NO : 2023/1993
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 31/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan… plaka sayılı araç sürücüsü …’in tam kusurlu bir biçimde… plaka sayılı araca arkadan çarpması neticesinde meydana gelen 20/09/2016 günlü trafik kazasında…plaka sayılı araçta yolcukluk etmekte bulunan vekil edeninin yaralanarak maluliyete uğradığını, eldeki dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine yapılan başvuru neticesinde kendisine 15/01/2018 tarihinde 132.282,00-TL tazminat ödemesi yapılmış ise de bu ödemenin gerçek zararı karşılamadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin saklı kalmak kaydıyla (-belirsiz alacak) 100,00-TL’si geçici iş göremezlik, 100,00-TL’si kalıcı iş göremezlik zararına ilişkin olmak üzere toplam 200,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden işletilecek ticari faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş; 24/02/2020 günlü ıslah dilekçesi ile de sürekli iş göremezlik zararına ilişkin talep miktarını 42.965,01-TL’ye, geçici iş göremezlik zararı miktarına ilişkin talep miktarını 25.954,18-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır.
Davalı Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazası nedeniyle eldeki dava açılmadan önce vekil edeni sigorta şirketine yapılan başvuru neticesinde davacıya 15/01/2018 tarihinde 132.282,00-TL tazminat ödemesi yapıldığını, bu şekilde poliçeden kaynaklanan tüm sorumluluğun yerine getirildiğini, davanın reddi gerektiğini, mahkemece aksi kanaate ulaşılması halinde de yapılan ödemenin yetersiz olduğunu davacının kanıtlaması ve ondan sonra yapılan ödemenin güncellenmiş halinin belirlenecek tazminat miktarından düşülerek sonuç tazminatın bulunmasını ve yine davacının uğradığını ileri sürdüğü maluliyetin varlığı ve oluşan zarar miktarının da usulüne şekilde tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek, davaya karşı koymuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda;
Davanın kabulü ile;
-Davacı için 25.954,18 TL geçici iş göremezlik zararı, 42.965,01 TL sürekli iş göremezlik zararı olmak üzere toplam 68.919,19 TL maddi tazminatın, temerrüt tarihi olan 15.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri; Türk vatandaşı olmayan davacı tarafından teminat şartı sağlanmadığı için davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, kabule göre de 6111 sayılı yasanın 59.maddesiyle değişik 2918 sayılı KTK’nın 98.madde hükmü ve ZMM sigortası genel şartları gereğince geçici iş göremezlik tazminatının teminat dışı olduğu, bu yöndeki zararın giderilmesinden SGK’nın sorumlu bulunduğunun karar yerinde gözetilmediği, ayrıca vekil edeni sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin yeterli bir ödeme olması nedeniyle bakiye tazminat hesaplaması yapılmasının hatalı bulunduğu ve ıslahla arttırılan miktar bakımından ıslah tarihinden itibaren faiz uygulanması gerekirken tüm alacak bakımından 15/01/2018 tarihinden itibaren faiz işletilmiş olmasının isabetsiz olduğu ve faiz cinsinin de hatalı belirlendiğine yöneliktir.Dava, trafik kazası neticesinde meydana gelen bedensel zarara dayanılarak açılmış, maddi tazminat isteğine ilişkindir.Türk Hukukunda kişilerin hak arama özgürlüklerini kullanmaları herhangi bir sınırlandırmaya tabi tutulmamıştır. Ancak bazı istisnai durumlarda dava açan veya takip hakkını kullananın önceden belirlenen bazı özel yükümlülükleri yerine getirmesi şart koşulabilir. Bu istisnai şartlardan biri de teminat gösterme yükümlülüğüdür. 5718 sayılı MÖHUK madde 48/1’e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir. Bu maddeye göre hakim tarafından verilen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava, dava şartı eksikliğinden HMK’nun 114/1-ğ maddesi uyarınca reddedilir.
MÖHUK madde 48/2’de ise; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır.
Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun adli yardıma ilişkin 334/3 madde hükmünde de, “Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri, ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.” denilmektedir.Dosya kapsamından davacının Suriye uyruklu olduğu anlaşılmakta olup, mahkemece teminat muafiyetinin bulunup bulunmadığı hususunda, hükme dayanak oluşturacak nitelikte bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun’un 48/2. maddesinde dava açanın karşılıklılık esasına göre, teminattan muaf tutulabileceği düzenlendiğinden öngörülen teminat hususu resen gözetilmelidir. (Bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 20/09/2022 gün, 2021/13414 E.-2022/10635K. sayılı ilamı ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12/04/2023 gün 2021/27291 Esas-2023/5354 Karar sayılı ilamı)Bu nedenle mahkemece, davacıların statüsü belirlenerek teminattan muaf olup olmadığı hususunun Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nden sorularak alınacak yazı cevabına göre, davacıların teminat göstermesi gerektiği sonucuna varılırsa, teminatın yatırılması için davacı tarafa kesin süre verilmesi, anılan sürede belirtilen teminatın yatırılmaması halinde istemin usulden reddine, yatırılması halinde ise, dava şartı eksikliği süresinde giderilmiş olacağından işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, açıklanan husus üzerinde durulmadan ve daha da önemlisi neden durulmadığı konusunda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan yazılı şekil ve biçimde karar verilmiş olması isabetsiz bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan bu sebeple kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-a/4 hükmü uyarınca kaldırılmasına ve kaldırma kararının gerekçesi gözetildiğinde davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ / Gerekçe uyarınca,
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/07/2020 tarih ve 2018/220 Esas – 2020/410 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a/4 madde hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davalıya İADESİNE,
4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/12/2023