Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1622 E. 2023/1988 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1622
KARAR NO : 2023/1988
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminatın Rücuan Tahsili Amacıyla Başlatılan İcra Takibine Vaki İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 31/12/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesine K
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı bulunan park halindeki… plaka sayılı aracın, davalının maliki olduğu … plaka sayılı aracın sebebiyet verdiği 28/07/2016 günlü trafik kazasında ağır bir biçimde hasarlandığını, sigortalının yapmış olduğu başvuru nedeniyle hasar dosyası açılarak yaptırılan ekspertiz incelemesi neticesinde; araçta tam ziya (pert) halinin söz konusu olduğunun ve aracın hasarsız piyasa rayiç değerinin 74.000,00-TL bulunduğunun tespit edilmesi üzerine, 29.354,00-TL sovtaj satış bedeli düşülerek sigortalıya 05/09/2016 tarihinde 44.649,00-TL tazminat ödemesi yapıldığını, daha sonra bu ödemenin 31.000,00-TL’lik kısmının kazaya sebebiyet veren aracın ZMM sigortacısı… A.Ş’den tahsil edildiğini, bakiye 13.649,00-TL’nin ödenmesi amacıyla da davalı hakkında Bakırköy 11. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, bu takibin davalının haksız itirazı üzerine durduğunu beyanla, itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda;
-DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
-Davalının Bakırköy 11. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra takibine yönelik itirazının kısmen iptaline,
-Takibin 13.646,00 TL asıl alacak ve 1.224,78 TL işlemiş faiz üzerinden devamına,
-Kabul edilen asıl alacak tutarı olan 13.646,00 TL’ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmasına,
-Koşulları oluşmadığından davalının tazminat isteminin reddine,
-Fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş; verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dava, kasko sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya yapılan ödemenin zarar sorumlusu karşı araç malikinden rücu amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Bilindiği üzere, sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davalarında görevli mahkemenin tespiti hususunda, 22.03.1944 tarih, 37 esas, 9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “sigortacının halefiyete dayalı açtığı dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinin 1.fıkrası gereğince malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yine 2.maddenin 2.fıkrası uyarınca HMK’da ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, Asliye Hukuk Mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. Göreve ilişkin bu genel düzenlemeler yanında bazı kanunlarda belirli kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklara veya belli bir çeşit uyuşmazlıklara bakmak üzere kurulmuş özel olarak görevli mahkemeler de belirlenmiştir. Bu anlamda uyuşmazlıkla ilgili olması bakımından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ticari davalar ve ticari nitelikteki çekişmesiz işlerin Ticaret Mahkemesinin görev alanına girdiği düzenlenmiştir.
Ticari davalar TTK’nın 4/1.maddesinde tanımlanmıştır. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Asıl olan bir davanın genel mahkemelerde görülmesidir. Yani bir özel mahkemede bakılacağına dair özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava genel mahkemelerde görülür. Özel mahkemeler istisnai niteliktedir.Somut olayda; davacı sigorta şirketinin sigortalısı gerçek kişi …olup, sigortal… plaka sayılı araç ise hem ruhsat kayıtlarına ve hemde davacı ile sigortalı arasındaki sigorta sözleşmesine göre hususi araçtır (otomobil). Yani ticari nitelikte araç değildir. Davacının halefiyete dayalı olarak iş bu davayı açtığı ve davacının sigortalısı ile davalı arasındaki eylemin haksız fiil niteliğinde bulunduğu gözönüne alındığında, eylem her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmayıp, haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla az yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler kapsamında uyuşmazlık TTK’nun 4.maddesi kapsamında mutlak veya nispi ticari dava kapsamında bulunmamaktadır. Bu durum karşısında davanın ticari nitelikte olmadığı gözetilerek; Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla incelemeye konu kararın verilmesi doğru olmamıştır. Hal böyle olunca da; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a/3.maddesi hükmü gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ / Gerekçe uyarınca,
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/03/2020 tarih ve 2018/744 Esas – 2020/231 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a/3 madde hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davalıya İADESİNE,
4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/12/2023