Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1521 E. 2023/1545 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1521
KARAR NO: 2023/1545
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2019/516 Esas – 2019/1424 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edenin plakası tespit edilemeyen motosiklette yolculuk yapmakta iken meydana gelen trafik kazasında yaralanarak sakat kaldığını, sürekli sakatlık zararının giderilmesi için …na 20/03/2018 tarihinde yapılan başvuru neticesinde kendisine 41.761,00-TL tazminat ödemesi yapıldığını, ancak yapılan ödemenin yetersiz olması nedeniyle davalı kuruma yeniden müracaat edildiğini, davalı … tarafından müvekkil için 52.201,00-TL tazminat hesaplandığı, bu tazminattan %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılarak sonucunda 41.760,00-TL ödenmiş olması ve bu tazminatın yeterli bulunması gerekçesiyle başkaca bir ödeme yapılmayacağının bildirildiğini; bunun üzerine Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurularak sürekli sakatlık tazminatı talep edildiğini, Uyuşmazlık Hakem Heyetince yapılan yargılama sırasında yaptırılan bilirkişi incelemesine bağlı raporda PMF yaşam tablosu ve prograsif rant uygulaması sonucunda vekil edeninin 22.057,00-TL bakiye tazminat alacağı bulunduğunun tespit edildiği ve bu miktarda hatır taşıması indirimi yapılarak 9.020,00-TL tazminata hükmedildiğini, uyuşmazlık hakem heyetince verilen bu karara karşı hem davacının hem de davalı sigorta şirketi tarafından itiraz hakem heyeti nezdinde itiraz yasa yoluna başvurulduğunu, itiraz hakem heyetince davalının itirazları gereği yeni bir bilirkişi raporu aldırılarak yapılan değerlendirme sonucunda; bakiye zararın bulunmadığı kabul edilerek uyuşmazlık hakem heyeti kararının kaldırılmasıyla davanın reddine karar verildiğini; ne var ki vekil edeninin geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanmasıyla uğradığı maluliyetinin artarak devam ettiğini, bu nedenle müvekkilin uğradığı sürekli maluliyet ile geçici iş göremezlik süresinin ve bakıcı ihtiyacı içinde olup olmadığının ATK tarafından yeniden tespiti gerektiğini, zira sürekli iş göremezlik oranındaki her artışın yeni bir olgu ve yeni bir davanın konusunu oluşturacağını, önceki iş göremezlik oranından bağımsız olarak tazminat talep edilebileceğini, eldeki dava açılmadan önce yapmış oldukları zorunlu arabuluculuk başvurusunun da anlaşmazlıkla sonuçlandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak ve uğranılan maddi zararın tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere şimdilik 50,00-TL’si sürekli sakatlık tazminatına, 40,00-TL’si geçici iş göremezlik tazminatına ve 10,00-TL’si geçici bakıcı gideri zararına karşılık olmak kaydıyla 100,00-TL maddi tazminatın, kaza tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte davalı …dan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; ” Davacının, 29/05/2018 tarihinde, aynı tarihli kazadan kaynaklanan, bedensel zararların tazminine ilişkin olarak, Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti’ne başvurduğu, başvurusunun, 26/10/2018 tarih, 2018/42358 E.-2018/67366 K. sayılı kararı ile karar bağlandığı, davacının itiraz yolu açık olan Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına 14/11/2018 tarihinde itiraz ettiği, itirazının İtiraz hakem Heyeti’nin 02/01/2019 tarih, 2018/11570 E.- 2019/59 K. sayılı kararı ile kesin olarak reddine karar verildiği anlaşılmıştır. HMK 114/1 maddesi dava şartlarını tek tek sıralamış olup, HMK 114/1 madde (i) bendinde; “…Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması…” hükmü amirdir. Aynı Kanunun 115/2 maddesi uyarınca dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Hal böyle olunca mahkememizce dava konusu edilen bedensel zararların tazminine ilişkin, hakem heyeti kararına itiraz üzerine verilen 02/01/2019 tarihinde verilmiş kesin hüküm bulunduğundan, davanın HMK.114/1-i ve HMK.115/2. Maddeleri gereğince dosya üzerinden, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle; -Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın HMK.114/1-i ve HMK.115/2. Maddeleri gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USULDEN REDDİNE; karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; eldeki dava davacının sakatlığı nedeniyle ödeme yapıldıktan sonra sakatlığın arttığına dayanılarak açıldığı gözetilmeksizin, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, kaldırılması gerektiğine ilişkindir. Dava; trafik kazası sonucunda meydana geldiği ileri sürülen, bedensel zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkin olup, davacı eldeki davada, geçici ve kalıcı iş göremezlik zararı ile geçici bakıcı gideri zararının davalı …’ndan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Bilindiği üzere, kesin hüküm ilişkin olduğu konuda uyuşmazlığı ortadan kaldırır. Bu yüzdendir ki açılan bir davada kesin hüküm bulunmaması bir yargılama koşulu olup, mahkemece resen gözetilmesini gerektirir. Bir hükmün diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. (HMK.m.303) Tarafları, dava konusu ve dava sebebi aynı olan kesinleşmiş bir karar, sonradan açılan dava için kesin hüküm teşkil eder. Gerek maddi gerek ise şekli anlamda kesin hüküm dava şartlarının olmakla hakim tarafından kendiliğinden gözetilir ve varlığı saptandığı takdirde kesin hüküm varlığı nedeniyle sonradan açılan davanın reddi gerekir.Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; davacının eldeki davayı açmadan önce Sigortacılık Kanunu’nun kendisine tanığını seçimlik hakkını kullanarak, kendisi yönünden ihtiyari çözüm yolu olan Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla; 5.100,00-TL bakiye sürekli sakatlık tazminatın …ndan tahsili için 29/05/2018 tarihinde başvuruda bulunduğu, Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince verilen 26/10/2018 gün 2018.E.42358 sayılı kararla “Başvurunun KISMEN KABULÜ İle, 9.020,10-TL maddi tazminatın 16/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte …ndan alınarak başvuru sahibine ödenmesine, bakiye 13.037,66-TL’lik talebin hatır taşıması indirimi nedeniyle reddine” karar verildiği, bu karara karşı taraflarca yapılan itirazın Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince değerlendirildiği ve 02/01/2019 gün 2019/İHK-59 sayılı kararla başvuranın itirazlarının reddine, sigorta şirketinin itirazının kabulüne ve uyuşmazlık hakem heyeti kararının kaldırılarak başvurunun reddine hükmedildiği ve bu ret kararından sonra eldeki davanın açıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca; Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde görülerek sonuçlandırılan bir davanın, şartları varsa genel mahkemelerde görülen dava bakımından kesin hüküm oluşturacağı konusunda herhangi bir duraksama bulunmamakta ise de; davacının Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde yaptığı başvurusunun sadece kalıcı sakatlık tazminatına ilişkin bulunduğu, eldeki davada ise bu talep yanında geçici iş göremezlik zararı ile geçici bakıcı gideri zararı da istenildiği belirgin olduğundan, komisyonca verilen kararın geçici bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararına ilişkin talep bakımınadan hiçbir şekilde kesin hüküm oluşturmayacağı açıktır. Bunun yanında sürekli sakatlık tazminatı bakımından eldeki davada daha önce Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden alınan raporla belirlenen %8 sürekli sakatlık oranında artış bulunduğu, bu durumun yani sürekli sakatlık oranındaki her artışın yeni bir davanın konusunu oluşturacağı ileri sürülerek eldeki dava açılmıştır. Hal böyle olunca eldeki davada sürekli sakatlık tazminatına ilişkin talep artan maluliyet iddiasına dayalı bulunduğundan, iddianın sabit olması durumunda Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde görülen davanın artan maluliyet tazminatına ilişkin talep bakımından da kesin hüküm oluşturmayacağı, davacı iddiasının değerlendirilmesi gerektiği konusunda duraksamamak gerekir. (Bkn; Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2017/4267 E,-2020/4284 K, ve 2015/12458E,-2018/12458 K, ve Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 2021/22058 E,-2022/18042 K,ve 2021/20151E,- 2022/ 17615 K, sayılı içtihatları) O halde mahkemece davanın geçirmiş olduğu 16/06/2015 günlü trafik kazası neticesinde oluşan yaralanması nedeniyle görmüş olduğu tedavilerin tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, yaralanmasına bağlı olarak oluşan maluliyet olup olmadığı, varsa bu maluliyetin hangi tarihte tam olarak belirlenebilir hale geldiği, maluliyeti ile ilgili olarak gelişen ve değişen bir durum olup olmadığı,yani maluliyetin zaman içerisinde artış gösterip göstermediği, daha açık bir ifade ile davacıya yapılan ödemeye dayanak kılınan maluliyet oranının, ödemeden sonra artıp artmadığı hususu yanında davacının yaralanmasına bağlı iyileşme süresinin ne olduğu, iyileşme süresi içeresinde bakıcı ihtiyacı duyup duymayacağı, duyuyor ise süresi bakımından, konunun önemi de gözetilerek; davacının geçirmiş olduğu trafik kazasından sonra görmüş olduğu tüm tedavi evrakları temin edildikten sonra, kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümleri doğrultusunda Adli Tıp Kurumundan usulüne uygun, açık ve denetim imkanı sağlayacak bir rapor alınması, ondan sonra oluşacak duruma göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmesi ve Sigorta Tahkim Komisyonu kararının sürekli sakatlık tazminatı bakımından eldeki davaya etkisi değerlendirilerek, kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekirken, tüm bunlar yapılmadan, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucunda yazılı biçim ve şekilde tüm talepler bakımından aynı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir, Bu itibarla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamında kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2019 tarih ve 2019/516 Esas 2019/1424 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davacıya İADESİNE, 4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/10/2023