Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1516 E. 2022/1981 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1516
KARAR NO: 2022/1981
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2016/930Esas – 2019/1025Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07.05.2013 tarihinde müvekkilinin sürücüsü olduğu … plakalı motosiklet ile Uludağ Üniversitesi yönünden gelip Görükle kavşağına döndüğü sırada motosikletin zincirinin atması ve tekerleğin kitlenmesi sebebi ile aracın hakimiyetini kaybederek tek taraflı trafik kazası yaptığını, geçirmiş olduğu kaza sebebiyle sol yak bileğinde oluşan kırık nedeniyle bedensel güç kaybına uğradığını, kazanın motor kurye olarak çalışan ve serviste kullanılan motosikletlerin dava dışı işleten tarafından, müvekkili tarafından defalarca işyeri sorumlusuna bildirilmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmamasından kaynaklandığını, müvekkilinin motosikleti kullanma sırasında da herhangi bir hata yapmamış olması sebebi ile kazanın oluşumunda kusurlu olmadığını, ileri sürerek HMK 107. Maddesi gereğince daimi iş göremezlik tazminatı olarak 500,00- TL, geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri olarak 500,00-TLolmak üzere toplam 1.000,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; motorlu araç kazalarında doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğrar hükmünün bulunduğu, bu nedenle zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davadan önce müvekkiline başvuruda bulunulmadığını, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, poliçe limitinin şahıs başına 250.000,00- TL ile sınırlı olduğunu, kusur ve maluliyet oranının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin ancak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu tutulabileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda;”…davacının sürücüsü olduğu ve kaza tarihi itibariyle araç sahibi şirket tarafından yapılmış zorunlu trafik sigortası bulunan aracın davacı tarafından kullanılırken meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu, davacının yaralandığı, sürücü davacının, sürücü olarak kendi sorumluluğunu üstlenen zorunlu trafik sigortacısından tazminat talebinde bulunmasının mümkün olmadığı, zorunlu trafik sigortası, üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığından ve olayda davacının sürücünün davalı sigorta şirketi karşısında zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerektiği’ gerekçesiyle,Davacının davasının REDDİNE, karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kazanın asli sebebinin motorsiklette var olan teknik arıza olduğunu, aracın bakımının yapılmadığını, kazada müvekkilinin kusuru bulunmadığını, zincirin kopması nedeniyle işletenin kusurlu olduğunu, araç işleteninin teknik arızdan KTK 86. maddesi gereğince sorumlu olduğunu, kusursuz olan müvekkilinin sigorta şirketi karşısında zarar gören 3. kişi konumunda olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, trafik kazasından kaynaklanan iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. Maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu, böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd). Somut olayda, davalı sürücü tek taraflı kazada yaralandığını, iş gücü kaybına uğradığını belirterek dava dışı işletenin aracın (motosikletin) bakımını yaptırmadığı ve kazanın bu nedenle meydana geldiğini ileri sürüp işletenin sorumluluğuna dayanmak suretiyle davalı ZMM sigortacısından tazminat talep etmektedir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, dava konusu tek taraflı trafik kazasında davacı sürücü olup, kullandığı aracın ZMM sigortacısı karşısında 3. kişi konumunda olmadığından davalı sigorta şirketinden tazminat talep edemeyecek olmasına, bu nedenle yerel mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-Usûl ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70-TL harçtan istinaf başvurusu sırasında yatırılan toplam 69,60-TL harcın mahsubu ile bakiye 11,10-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 361 ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere, oy çokluğu ile karar verildi. 29/12/2022
-MUHALEFET ŞERHİ- Görülmekte olan dava, trafik kazasına bağlı cismani zarar sebebiyle tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; Zorunlu Trafik Sigortasının amacının trafik kazaları sonucu üçüncü kişilere verilecek zararların güvence altına alınması olup, 2918 sayılı yasanın 92.maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.3.b maddesi kapsamında işleten tarafından ileri sürülecek tazminat taleplerinin teminat kapsamı dışında olduğu, sürücü davacının, sürücü olarak sorumluluğunu üstlenen zorunlu trafik sigortacısından tazminat talebinde bulunmasının mümkün olmadığı, davacı sürücünün, davalı sigortacı karşısında zarar gören üçüncü kişi konumunda olmadığı görüşünden hareketle, davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacının avukatı tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Öncelikle belirtilmelidir ki davacı vekili tarafından dava açan dilekçede trafik kazasının; davacı sürücü tarafından kavşağın dönüldüğü sırada motosikletin zincirinin atması ve tekerleğin kilitlenmesi sebebiyle aracın hakimiyetini kaybetmesi neticesinde araçta ki teknik kusurdan meydana geldiği, serviste kullanılan motosikletin gerekli bakımlarının yapılmadığı, bu hususun iş yeri sorumlusuna bildirilmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmadığı, müvekkilinin iş yerinde işçi olarak çalışması nedeniyle motosikletin düzenli bakımından sorumlu olmadığı, gerçekleşen kazada doğrudan müvekkilinin kusurunun bulunmadığı ve kazanın münferiden araçtaki teknik sorunlardan ileri geldiği iddia ve beyan edilmiştir. 2918 Sayılı KTK’nın 85/1. maddesinde; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölmesi veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteninin doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlemesine; aynı yasanın 86/1. maddesinde ise; işletenin, mücbir sebepten veya zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurundan, zararlı sonucun ileri geldiğini ispat etmesi şartıyla sorumluluktan kurtulacağı düzenlemesine yer verilmiştir.İşleten, aracın trafiğe elverişli bir biçimde çıkarılmasını ve yeterli bakımının yapılmasını sağlamalıdır. Frenin veya lastiğin patlaması, rotun çıkması, motosikletin zincirinin kopması, tekerleğinin kitlenmesi gibi teknik arızalar, yasanın öngördüğü anlamda mücbir sebep olarak nitelendirilemez. Araçta teknik arıza olması, mücbir sebep değil umulmayan hal olarak kabul edilebilir. Çünkü genellikle bu nitelikteki teknik arızaları önlemek ve karşı koymak mümkündür. Eğer karşı konulamıyorsa o işletme konusunda bir eksiklik hatta düzensizlik, bozukluk var ya da o konuda gerekli dikkat ve özen noksan demektir. Kusurun söz konusu olduğu hallerde, mücbir sebepten söz edilemez. İşleten kusurlu bulunmasa da araçtaki bozukluğun neden olduğu kaza sonucu oluşan zarardan sorumlu olacaktır (-bkz;Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 24/10/2017 tarih ve 2015/2837 E., 2017/9532 K. Sayılı kararı-)Zorunlu Trafik Sigortasında sigortacı KTK’nın 91.maddesiyle, işletenin aynı yasanın 85/1.maddesinde öngörülen hukuki sorumluluğunu üzerine almış bulunmaktadır. Anılan maddeye göre ise, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına sebep olursa, işletenin bu zarardan sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır. Sigortacının bu kapsamdaki sorumluluğunu sınırlayan aynı yasanın 92.maddesinde araç sürücüsünün bu kapsamın dışında kaldığına ilişkin hüküm bulunmadığı gibi, Sigorta Poliçesi Genel Şartlarında da bu yolda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu durumda; dosyada mevcut ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 12/10/2018 tarihli kusur tespitine ilişkin raporda, motosikletteki teknik sıkıntıların kazadan önce mevcut olması halinde trafik kazasının gerçekleşmesinde davacının kusursuz olacağı yönündeki tespiti de göz önüne alındığında, öncelikle trafik kazasının gerçekleşmesinde araçtaki teknik kusurların mı yoksa davacının kusurlu araç sevk ve idaresinin mi etkili olduğunun değerlendirilmesi, kazanın araçtaki teknik sorunlardan kaynaklandığı sonucuna varılması durumunda KTK’nın 86.maddesi gereğince işleten ve dolayısı ile onun sigortacısının sorumluluğunun doğacağının gözetilmesi suretiyle toplanan ve toplanacak delillere göre karar verilmesi gerekirken, bunun yapılmamış olması nedeniyle ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a/6 maddesi kapsamında kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatiyle, sayın çoğunluk görüşünü benimsemiyorum.09/01/2023