Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1502 E. 2023/1961 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL BAM
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1502
KARAR NO: 2023/1961
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2019
NUMARASI: 2018/339Esas – 2019/993Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/11/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların maliki, sürücüsü ve ZMM sigortacısı bulunduğu … plaka sayılı aracın, yolun karşısına geçmeye çalışan müvekkiline çarpması neticesinde meydana gelen 10/07/2017 günlü trafik kazasında, davacının vücudunda kemik kırığı oluşacak biçimde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, 1.000,00-TL maddi tazminatın (sigorta şirketi yönünden dava tarihinden, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte) tüm davalılardan; 30.000,00-TL manevi tazminatın ise davalı sigorta şirketi dışında kalan diğer davalılardan kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 19/11/2019 günlü ıslah dilekçesi ile de maddi tazminata ilişkin istek miktarının bilirkişi raporu doğrultusunda 41.943,98-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının eldeki davayı açmadan önce vekil edeni sigorta şirketine 2918 sayılı KTK’nun 97.madde hükmü doğrultusunda başvuruda bulunmadığından, davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, ayrıca davacının davalı araç sürücüsünün kusurunun varlığını ve kaza neticesinde uğradığı maluliyet bulunup bulunmadığını, usulüne uygun şekilde kanıtlaması gerektiğini ileri sürerek, davaya karşı koymuştur. Davalı … Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı, yetki ve göreve itirazında bulunarak, davanın yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazasına sebebiyet verdiği ileri sürülen araç, vekil edeni adına kayıtlı ise de söz konusu bu aracın kazadan önce araç sürücüsüne kiralanması nedeniyle işleten sıfatı kalmayan müvekkiline yönelik davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davacının kusura ilişkin iddialarını da kabul etmediklerini beyanla, davanın esas yönünde de reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı … ise yargılama oturumlarına katılmamış ve davaya karşı herhangi bir savunmada bulunmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; talep konusu kazanın oluşumunda davacının %75 oranında davalı araç sürücüsünün ise %25 oranında kusurlu olduğu, davacının kaza neticesinde %22 oranında maluliyete uğradığı ve iyileşme süresinin de 6 ay bulunduğu benimsenerek 08/11/2019 günlü aktüer bilirkişi raporu ve bu rapor uyarınca yapılan ıslah doğrultusunda; -Davanın kabulü ile 41.943,98 TL maddi tazminatın (daimi ve geçici iş görememezlik tazminatı) 16/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşeterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, -Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile tarafların kazanın meydana gelmesindeki kusur durumları, sosyal ekonomik durumları, davacının daimi ve geçici iş görememezlik oranları göz önüne alınarak 13.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve … Kiralama ‘dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili ve davalı … Anonim Şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf nedenleri; dava şartına ilişkin davaya karşı koyma nedenlerine paralel olup ayrıca, hükme esas alınan ve ATK’ndan temin edilen maluliyete ilişkin raporu 28608 sayılı Yönetmeliğin 6.maddesindeki düzenlemeye aykırı bir biçimde oluşturulan heyetçe düzenlenmiş olması nedeniyle geçersiz olduğu, keza 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM Sigortası Genel Şartları yeni düzenlemeye göre geçici iş göremezlik zararından sigorta şirketlerinin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğinin gözetilmediği ve kaza tespit tutanağındaki belirlemelerle çelişen kusur raporunun hükme esas alınmasının doğru olmadığı, kusura ilişkin yeni bir rapor alınmasına yönelik itirazların değerlendirilmediği bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiğine ilişkindir. Davalı … Anonim Şirketi vekilinin istinaf nedenleri ise; kazanın meydana gelmesinde taraf kusur durum ve oranlarının ne olduğuna ilişkin belirlemenin hatalı olduğu, zira kazanın meydana geliş şekli ile yol durumu ve davacı yayanın hatalı davranışları gözetildiğinde; kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerekirken sadece %75 oranında kusurlu sayılmasının hakkaniyete aykırı bulunduğu ve kabule göre de hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının çok fazla belirlendiği hususlarına yöneliktir. Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen cismani zarara dayanılarak açılmış, maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-26/04/2016 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunu’nun 5. maddesiyle değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği belirtilmiştir. Yasal değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacak olup yasa ile özel bir dava şartı getirilmiştir. Olayımızda, dava tarihi olan 16/04/2018 itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup davacı tarafça dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğunu ileri sürmemiş, aksine dava tarihinden itibaren faiz talebinde bulunduğu görülmüştür. Bu durumda dava açılmadan önce davalı sigorta şirketin başvurulmadığı konusunda taraflar arasında bir ihtilaf mevcut değildir. Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Mahkemece davacı vekiline yasada öngörülen başvuruya ilişkin eksikliği gidermesi için kesin süre verilmeli, sigorta şirketince 15 gün içinde cevap verilmemesi veya verilen cevabın talebi karşılamaması halinde bu yöndeki dava şartının yerine getirildiği kabul edilerek davanın esasına girip deliller toplanıp değerlendirilerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmeli, kesin süre içinde başvuruya ilişkin dava şartının yerine getirilmemesi halinde ise bu kez dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. HMK’nın 115/2. maddesine aykırı şekilde tamamlanabilecek nitelikteki dava şartının tamamlanması için davacıya kesin süre verilmeksizin, davalı sigorta şirketine yönelik davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. (HMK.m.353/1-a/4) 2-Bundan ayrı, haksız bir fiil sonucu zarar oluştuğu iddiasıyla ilgili bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsur olup, sorumluluk belirlenecek duruma göre tespit edilmelidir. Somut olayda; davacı taraf, talep konusu kazanın oluşumunda, davalı araç sürücüsü …’nin tam kusurlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı taraf ise kazanın oluşumundaki kusur durumunun usulüne uygun olarak belirlenmesi gerektiğini, kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün kusurlu olup olmadığının kanıtlama yükümlülüğünün de davacı tarafa at olduğunu savunmuştur. Olaydan sonra düzenlenen 14/04/2013 günlü kaza tespit tutanağında; sürücü … idaresindeki … plaka sayılı aracın … Caddesini takiben sol şeritte … istikametine seyir halinde iken karşıdan karşıya geçmeye çalışan yaya … isimli yayaya çarpması neticesinde meydana geldiğini, bu kazanın oluşumunda yaya …’ın yaya yollarında geçitlerde veya zorunlu hallerde taşıt yolu üzerindeki trafiği tehlikeye düşürecek davranışlarda bulunmak kuralını ihlal ettiği ve kaza noktasına yaklaşık 300m uzaklıkta trafik ışıkları ve yaya geçidinin mevcut bulunduğu yönünde belirleme yapıldığı görülmüştür. Talep konusu kazasıyla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılan soruşturma neticesinde; şüpheli … hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de davacı tarafın bu karara karşı itiraz yoluna gittiği ve Sulh Ceza Hakimliğince itirazın değerlendirilmesi sonucunda verilen 22/12/2017 günlü kararla; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın kaldırıldığı ve bu kaldırma kararından sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen 30/05/2019 gün ve … nolu İddianame ile … hakkında taksirli yaralamaya sebebiyet verdiğinden bahisle kamu davası açıldığı, anlaşılmakta olup, kamu davasının nasıl sonuçlandığına ilişkin dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belge olmadığı görülmüştür. Bu durumda mahkemece konunun önemi ile hükme esas alındığı anlaşılan ve trafik kusur tespit uzmanı olduğu belirtilen …’un katılımıyla düzenlenen (-diğer bilirkişiler aktüer uzmanı ve sigorta uzmanıdır) 08/11/2019 günlü raporun esasen tek bilirkişi tarafından düzenlendiği ve kaza tespit tutanağındaki belirlemelerle çeliştiği gözetilerek; her ne kadar hukuk hakimi 6098 sayılı TBK’nın 74.madde hükmü uyarınca ceza mahkemesince belirlenen kusur oranı, ceza hukukun sorumlulukla ilgili hükümleri ve beraat kararıyla bağlı değil ise de; ceza mahkemesince belirlenen maddi vaka ile bağlı bulunduğundan, davalı araç sürücüsü hakkında açılan ceza yargılamasına ilişkin kamu davasının tespitiyle akıbetinin araştırılarak taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde gözetilmemiş olması da isabetsizdir.Eksik inceleme ve araştırmayla karar verilemez. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince davalı araç sürücüsü hakkında açılan ceza yargılamasına ilişkin dava dosyasının getirtilmesi, uyuşmazlığın giderilmesinde gözetilmesi ve gerekirse yerinde keşif yapılmak suretiyle İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek kusur konusunda uzman 3.kişilik bilirkişi kurulundan; kaza tespit tutanağı, kaza ile ilgili soruşturma evrakları, ceza yargılamasına ilişkin dava dosyası ve konuya ilişkin tüm kusur raporlarını da irdeleyen ve varolan çelişkileri de giderebilecek nitelikte, 10/07/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasının oluşumunda tarafların kusur durum ve oranlarının ne olacağı konusunda açık, ayrıntılı ve denetime imkan verecek nitelikte rapor alınması ve sonrasında davalıların sorumluluğunun kapsamının tartışılıp belirlenmesi gerekirken, bunun yapılmamış olması hatalı olmuştur, Bu durumda; yukarıda 1 nolu maddede açıklanan nedenle davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne (HMK.m.353/1-a/4), 2 nolu maddede gösterilen sebeple de istinaf eden davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulüne ( HMK.m.353/1-a/6 ) , ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve kaldırma kararının gerekçeleri gözetildiğinde davalıların sair istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Davalı sigorta şirketi vekili ile davalı … Kiralama vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/12/2019 tarih ve 2018/339Esas – 2019/993Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a/4ve 353/1-a/6 madde hükümleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harçlarının talep halinde istinaf eden davalıya İADESİNE, 4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/11/2023