Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1366 E. 2021/1582 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1366
KARAR NO : 2021/1582
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI: 2017/56 2019/1630
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;16/08/2016 tarihinde Sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile Üsküdar Caddesinden Kısıklı Mahallesi istikametine doğru seyrederken yaya olarak karşıdan karşıya geçmeye çalışan müvekkili … çarpması sonucu oluşan trafik kazası neticesinde müvekkilinin ağır yaralandığını, müvekkilinin ağır yaralanmasına karşın sürücünün hukuk kurallarını hiçe sayarak olay yerinden kaçtığını, kazanın oluşmasında … plaklı aracın sürücüsü … 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 52/1-b Maddesindeki araçların hızlarını yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak kuralına muhalefetten kusurlu bulunduğunu, sürücünün kaza meydana geldiğinde aracı alkollü kullandığının tespit edildiğini, bu şekilde sürücünün mezkur yasanın 48. Maddesindeki yasağını ihlal ederek kazaya sebebiyet verdiği, davacının kaza neticesinde ağır yaralandığını ve ambulansla hastaneye kaldırıldığını, müvekkiline yapılan muayene neticesinde tibia üst uç kırığı, tibia plato kırığı, şişlik, krepitasyon, angulasyon, rom kısıtlı tanıları konulmuş ve tedavi altına alındığı, tibia plato kırığı nedeniyle ameliyat edilen müvekkiline 21 adet plak ve 18 adet adet vida takıldığını, müvekkilinin kaza neticesinde malul kaldığını ve bakıma muhtaç hale geldiğini ve bir kısım tedavi masrafları yapmak zorunda kaldığını, … A.Ş. tarafından … poliçe numarasıyla … plakalı aracın kaza tarihinde zorunlu mali sorumluluk sigortası himayesi altında olduğunu, … Sigortaya maddi zararların karşılanması için yapılan başvurunun 28/10/2016 tarihinde ulaştığını, başvuruda ihtarnamenin … Sigortaya ulaşmasından itibaren 15 gün içinde başvrunun kısmen veya tamamen reddi halinde dava açmak dahil her türlü hukuki hak ve çarelerin kullanılacağı ihtarının yapıldığını, … Sigorta tarafından başvuruya herhangi bir dönüş yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 200.00-TL geçici iş görmezlik, 300,00-TL sürekli iş göremezlik, 500,00-TL tedavi ve bakıcı giderinin tüm davalılardan; 20.000,00-TL manevi tazminatın davalı sürücü ve işletenden tahsiline karar verilmeisni talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 31/07/2019 tarihli dilekçesi ile; Davacının bakıcı gideri talebini 4.395,49TL, geçici işgöremezlik talebini 4.856,69-TL ve sürekli işgöremezlik talebini 172.243,52-TL olmak üzere toplam 181.495,7TL olarak ıslah etmiştir.Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalanan … plakalı aracın işletilmesi sırasında oluşan kazada davacının yaralandığını, maddi tazminat taleplerinin poliçe limitleri dahilinde ve kusur oranında olacağını, kazada davacının KTK m.68/1-b-3 kuralını ihlal ettiğini ve kusurlu olduğunu, kazada müvekkili şirket sigortalısının bir kusuru olmadığını, tedavi giderlerinden SGK’nın sorumlu olduğun, ZMMS poliçesinde manevi tazminata yönelik teminat bulunmadığından davacıların manevi tazminat talebi müvekkil şirket yönünden reddedilmesi gerektiğini, müvekkili şirket maddi tazminattan sorumlu tutulacaksa, poliçede manevi tazminat ile ilgili teminat vermeyen müvekkil sigorta şirketi yönünden, davacının manevi tazminat talep ve davası ile ilgili yargılama giderleri ayrılarak sırf, müvekkil şirketin sorumlu olduğu maddi tazminat miktarı ile orantılı olarak yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiğini, kaza tarihinden itibaren faiz işletilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalılar … ve …, davaya cevap vermemişlerdir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda;”… Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 01/10/2018 tarihli raporuna göre davacının %44,0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, geçici iş göremezlik süresinin olay tarihinden itibaren 6 (ALTI) aya kadar uzayabileceği mütalaa olunduğu, davalı … A.Ş. tarafından ZMMS (Trafik) Poliçesi ile sigortalanmış olan … plakalı aracın sürücüsü diğer davalı … %60 kusurlu olduğu, davacı … %40 kusurlu olduğu, davacının maluliyeti nedeniyle nihai ve gerçek maddi zararının 158.174,63- TL olduğu, davalı sigorta şirketinin belirlenen bu tazminattan temerrüt tarihi olan 09.11.2016 tarihinden itibaren, diğer davalıların kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte sorumlu olduğu, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminat kapsamı dışında kaldığı, kazanın oluş şekli, kaza tarihi, tarafların kusur oranı, maluliyetin türü ve oranı ile tarafların sosyal ve ekonomik durumu, davacının yaşı, ülkenin ekonomik koşulları, paranın alım gücü birlikte değerlendirilerek kaza ve uğranılan maluliyetin davacıda yarattığı elem ve ızdırabın ağırlığı ve manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin tüm ilke ve kurallar nazara alındığında davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile belirlenen 10.000,00-TL manevi tazminatın sorumlu olan davalı işleten ve kusurlu sürücüden tahsiline karar vermek gerektiği”, gerekçesiyle; 05/08/2019 günlü aktüer ek raporu doğrultusunda; 1-)Davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne; 158.174,63-TL’nin davalılar … ve …’ndan kaza tarihi olan 16/08/2016 tarihinden, davalı … A.Ş.’den temerrüt tarihi olan 09/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine,2-)Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 10.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 16/08/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili ve davalı … A.Ş vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece hükme esas alınan ek raporda hesap hataları bulunduğunu, kök hesap raporuna göre ve ıslah dilekçeleri doğrultusunda karar verilmesi gerektiğini, kök ve ek hesap raporları arasında ciddi rakamsal fark bulunduğunu, müvekkili için hükmedilen manevi tazminatın da az olduğunu belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı … A.Ş vekili istinaf dilekçesinde özetle; ceza dosyasında alınan kusur raporunda müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalanan araç sürücüsünün tali kusurlu olduğunun belirtildiğini, yerel mahkemece hükme esas alınan 15/03/2019 tarihli kusur ve hesap bilirkişi raporunda ise sigortalı araç sürücüsüne %60 asli kusur verildiğini, bu raporda kusur bilirkişisi bulunmadığını, bu raporun hatalı görüş içerdiğini, dava açılmadan önce müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun şekilde başvurulmadığını, bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.1-Haksız bir fiil sonucu zarar oluştuğu iddiasıyla ilgili bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsur olup, aynı zamanda teknik bilgiyi gerektiren bir husustur.HMK’nun 266.maddesinde; “Mahkeme çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir” denilmektedir. 6098 sayılı TBK’nın 74. Maddesine göre; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz. Hukuk Mahkemesi, Ceza Mahkemesinde kesinleşen maddi olgu ile bağlı ise de, maddi olguya göre belirlenen kusur oranı hukuk hakimi için bağlayıcı değildir.( Bknz. Yargıtay 17. HD, 06.04.2017 tarih, 2014/21760 E., 2017/3751 K.)Somut olayda; davacı taraf, kazanın meydana gelmesinde davalı tarafın aracın hızını yol, trafik ve hava şartlarına göre ayarlamadığından kusurlu olduğunu ve alkollü olduğunu ileri sürmüş, davalı sigorta şirketi ise kazada davacının KTK m.68/1-b-3 kuralını ihlal ettiğini ve kusurlu olduğunu, kazada müvekkili şirket sigortalısının bir kusuru olmadığını savunmuş, yerel mahkemece hükme esas alınan Prof Dr. Mühendis … ve aktüer bilirkişi … tarafından hazırlanan 15/03/2019 tarihli raporda; fren mesafesine göre sürücünün aşırı hızla seyretmemesi durumunda kazayı önleme imkanı bulunduğundan … plakalı aracın sürücüsü davalı … %60 kusurlu olduğu, davacı … %40 kusurlu olduğu belirtilmiştir.Dosya kapsamında, kaza tespit tutanağında, sürücü … aracın hızını yol, yük, görük, hava ve trafik şartlarına göre ayarlamadığından KTK 52/1-b maddesi gereğince kusurlu; yaya … ışıklı işret ve yetkili kişilerin bulunmadığı geçitlerde ve kavşaklarda yaklaşan aracın uzaklığını göz önüne almadan geçiş yaptığından KTK 68/1-b.3 maddesi gereğince kusurlu olduğu belirtilmiş; ceza dosyasında alınan ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 03/11/2017 tarihli raporda,sürücü … meskun mahalde, gece vakti araç hızını ayarlamayıp alkollü olarak yayaya 36 m. frenli vaziyette orta şeritte çarpmasıyla tali kusurlu olduğu; yaya … ise karşıya geçmek için yola girmeden önce geçiş hakkına haiz aracın geçişini beklemeden kontrolsüzce yola girdiğinden asli kusurlu olduğu belirtilmiştir.Bu nedenlerle; ceza dosyasında alındığı anlaşılan ATK raporu ile eldeki dosyada alınan 15/03/2019 tarihli rapor arasında kusur durumuna ilişkin açık çelişki giderilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda, mahkemece İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan alınacak heyet raporu ile kaza tespit tutanağı, ceza dosyası ve tüm dosya kapsamına göre tarafların olaydaki kusur oranları hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenip, kusur yönünden meydana gelen çelişkiler giderilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.2-Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Bu itibarla; tazminat hesaplamasında, TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.Ancak; davacının hak kazanabileceği işgücü kaybı tazminatının hesaplanması için alınan ve yerel mahkeme tarafından da karara esas kabul edilen 12/12/2019 tarihli aktüer raporunda; 01.06.2015 tarihli ZMMS Genel Şartları dahilinde, TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre ve %1,8 teknik faiz uygulanarak; işleyecek devre bakımından ise “devre başı ödemeli belirli süreli rant” formülü kullanılarak tazminat hesabı yapılmıştır. Tazminat hesaplamasında, yeni ZMSSGŞ ve ekindeki cetvellere göre hesaplama yapılmış ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli ranf formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir ki, yerel mahkeme tarafından esas alınan rapor bu yönüyle de yeterli bir rapor değildir.( Bknz. Yargıtay 4.HD’nin 2021/2466 Esas, 2021/2462 Karar sayılı ilamı)Diğer taraftan, karara esas kabul edilen 05/08/2019 tarihli raporda; bilinen işlemiş aktif dönem ile bilinmeyen işleyecek aktif dönem başlangıç ve bitiş tarihleri birbirini takip eder bir şekilde yazılmamış olup denetime olanak sağlamamaktadır. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davacı için, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması, bilinen ve bilinmeyen dönem hesabının hangi tarihlerden başlayıp bittiği açık ve denetime elverişli bir şekilde belirtilerek; tazminat hesaplamasının taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek 2016 yılı verileri (işlemiş/ işleyecek devre belirlemesi için) baz alınarak yapılması için, başka bir aktüer bilirkişiden rapor alınıp, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla; davacı vekili ve davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının 353/(1)-a-6. Maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekili ve davalı sigorta şirketinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekili ve davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih ve 2017/56 Esa, 2019/1630 Karar sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-Kararın kaldırma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekili ve davalı sigorta şirketinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-İstinaf başvurusunun kabulü nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi davalı sigorta şirketine iadesine,6-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına,7-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 21/10/2021