Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1362 E. 2023/1957 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL BAM
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1362
KARAR NO: 2023/1957
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2020
NUMARASI: 2017/1171 Esas – 2020/44 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasına Bağlı Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/11/2023
Yukarıda bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf edenin sıfatına, istinaf nedenlerine ve kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı araç sürücüsünün kusuru neticesinde 06/09/2011 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında sigortalı araç içerisinde yolculuk etmekte bulunan vekil edeninin ağır bir biçimde yaralanarak maluliyete uğradığını beyanla, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.500,00-TL’si geçici iş göremezlik, 1.500,00-TL’si de kalıcı iş göremezlik zararına karşılık olmak üzere toplam 3.000,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş; 16/1/2019 günlü dilekçe ile de geçici iş göremezlik zararına ilişkin istek miktarını 5.342,64-TL’ye, sürekli iş göremezlik zararına ilişkin istek miktarını da 74.153,42-TL’ye (-toplam 82.486,07-TL) çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı ve yetki itirazında bulunarak, vekil edeni sigorta şirketi sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı bulunduğundan, kusur durumu ile davacının uğradığını ileri sürdüğü maluliyetin usulüne uygun biçimde belirlenmesi gerektiğini ve 6111 sayılı yasayla değişik 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesi ve ZMM Sigortası Genel Şartlarındaki yeni düzenlemelere göre geçici iş göremezlik zararının giderilmesinden müvekkili sigorta şirketinin sorumlu olmadığının gözetilmesini istediklerini, ayrıca davacının alkollü olan araç sürücüsünün sevk ve idaresindeki araca binmesi nedeniyle müterafik kusurlu sayılmasını ve hatır için taşındığının da belirlenecek tazminat miktarı hesaplanmasında dikkate alınmasını gerektiğini, keza davacının faiz cinsine ilişkin talebinin de yersiz olduğunu ve eldeki dava açılmadan önce sigorta şirketine usulüne uygun bir başvuru yapılmadığından, dava tarihinden önce temerrüt halinin oluşmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; davacının yaralanmasıyla sonuçlanan 06/09/2011 günlü trafik kazasının oluşumunda davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, davacının kaza neticesinde %7.2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşme süresinin de 18 ay olduğu, bu durumda davacının kaza neticesinde uğradığı geçici ve kalıcı iş göremezlik zarar toplamının 82.496,07-TL bulunduğunun geçerli ve yeterli aktüer bilirkişi raporuyla belirlendiği benimsendikten sonra; “…davacı her ne kadar sigortalı araçta yolcu olarak bulunuyor ise de kazanın araca otogaz almaya giderken meydana geldiği nazara alındığında taşımanın davacı yolcu yararına bir taşıma olmadığı, bu nedenle hatır taşıması söz konusu olmadığından hatır indirimi yapılmadığı, buna karşın davacının aracında yolcu olarak bulunduğu sürücünün 3,11 promil alkollü olduğu, davacının alkollü sürücünün aracına binmiş olması halinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi (818 sayılı BK 44) gereğince ve davacının müterafik kusurunun bulunduğu, bu nedenle %20 oranında müterafik kusur indirimi yaparak tazminatı belirlemesi gerektiği(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/06/2017 tarih, 2016/9647 Esas ve 2017/6578 Karar), buna göre geçici iş göremezlik tazminatı 6.842,64 TL’ den % 20 müterafik kusur indirimi yapıldığında geçici iş göremezlik tazminatının 5.474,11 TL, daimi iş göremezlik tazminatı 75.653,43 TL’ den % 20 müterafik kusur indirimi yapıldığında daimi iş göremezlik tazminatının 60.522,74 TL olduğu, … plakalı aracı kaza tarihini kapsar şekilde KTK Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalayan davalı sigorta şirketinin davacı tarafın maddi zararından kaza tarihindeki poliçe limitleri içinde kalmak kaydıyla KTK’nın 97. Maddesine göre sorumlu olduğu, zararın haksız fiilden doğmuş olması ve bir ticari işletmeyi ilgilendirmemesi nedeniyle tazminat alacağına yasal faiz uygulanması gerektiği, davalı sigorta şirketine davadan önce başvurulduğu yapıldığı ispatlanamadığından temerrüdün dava tarihi itibarı ile oluştuğu, takdiri indirim yapılan kısım yönünden davacı tarafın yargılama masrafı ve vekalet ücreti sorumluluğunun bulunmadığı…” şeklindeki gerekçeyle; -Davanın KABULÜNE, -Sürekli iş göremezlik tazminatı 60.522,74 TL ile geçici iş göremezlik tazminatı 5.474,11 TL olmak üzere toplam 65.996,85 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu miktar kaza tarihinde geçerli olan poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair taleplerin reddine, karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; TBK’nın bedensel zararların hesaplanmasına ilişkin 55.madde hükmünün göz ardı edilmesi sonucunda müterafik kusur indirimi yoluna gidilerek eksik tazminat miktarına hükmedilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı olduğuna yöneliktir. Dava, trafik kazası neticesinde meydana gelen cismani zarara dayanılarak açılmış, maddi tazminat isteğine ilişkin olup; davacı vekilinin istinaf yasa yoluna başvuru dilekçesinde açıkça ileri sürülen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde diğer bir ifadeyle zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya zarar sorumlusunun durumunu ağırlaştırmış ise kaza tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44. maddesi (benzer düzenleme 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesinde de mevcuttur.) uyarınca hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Kaza tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 55.maddesinde ise, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacı taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar ve tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesiyle arttırılamaz veya azaltılamaz.” denilmekteyse de, eldeki davanın konusu oluşturan kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda bu maddenin karşılığı bulunmamaktadır. Kaldı ki 6098 sayılı TBK’nın 55/1 maddesi incelendiğinde de açıkça bedensel zararların bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk ilkelerine göre hesaplanacağının belirtildiği sabittir. Anılan maddede ki “Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesiyle arttırılamaz veya azaltılamaz.” şeklindeki hükümlerin de 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesindeki düzenlemeyi ortadan kaldırdığını kabule olanak bulunmamaktadır. Zira anılan düzenleme sadece yapılan hesaplama sonucunda belirlenen tazminat miktarının çok fazla çıkması yani borçluyu müzayaka haline maruz bırakması durumunda mülga 818 sayılı yasanın 44/2.maddesi hükmü uyarınca hakime tanınan hakkaniyet indirimiyle ilgili olup, sadece 818 sayılı yasanın 44/2.maddesi uyarınca hakime tanınan artı yetkiyi kaldırmıştır. Tüm bu yasal açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; davacının yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazasına sebebiyet veren araç sürücüsünün kaza anında 3,11 promil alkollü olduğu sabit olup, bu konuda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığına göre; bu kadar yüksek oranda alkol alan birisinin alkollü olduğunu bilmemesi ya da anlamaması mümkün olmayan davacının alkollü kişinin sevk ve idaresindeki araca binmesi şeklinde gerçekleşen eylemini müterafik kusuru oluşturduğu konusunda duraksamamak gerektiğinden, mahkemece belirlenen tazminat tutarından Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları doğrultusunda %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak sonuç tazminata hükmedilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı herhangi bir durum tespit edilemediğinden, davacı vekilinin yerinde olmadığı sonucuna varılan istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/ Gerekçe uyarınca, 1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 madde hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE 2-İstinaf eden davacıdan alınması gereken 269,85-TL harçtan peşin yatırılan 54,40-TL harcın düşümü ile bakiye 215,45‬-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a madde hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.30/11/2023