Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1228 E. 2021/1019 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1228
KARAR NO: 2021/1019
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/01/2020
NUMARASI: 2019/3 E. – 2020/43 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı dava dilekçesinde özetle; 11/06/2006 kaza tarihinde dava dışı …’nun sürücüsü olduğu … plakalı aracın dava dışı … isimli kişiye çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini, kaza yapan aracın Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının bulunmaması sebebiyle ölenin yakınlarının uğradıkları zararların güvence hesabı tarafından karşılandığını, ödenen tazminatın rucüen davacıdan talep edilmesi üzerine, davacının ailesinin icra tehdidiyle karşı karşıya kalmamak adına 06/06/2017 tarihinde ilgili dosyaya 31.437,57 TL ödeme yaptığını belirterek, işleten sıfatının bulunamaması nedeniyle ödenen tazminatın geri ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; bu davada Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğunu, davanın zamanaşımına uğramış olduğunu, noter satışı olmayan araç için işleten sıfatının değişmeyeceğini, davacı tarafından aracın kaza tarihinden önce satışını gerçekleştirdiğine dair bilgi ve belge ibraz etmemiş olduğunu, bu nedenle müteveffanın vefatı sebebiyle ödenen tazminata ilişkin sorumluluğunun devam ettiğini, trafik polisi tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağı’nda taşıt sahibinin davacı … olarak belirtilmiş olduğunu, davalı şirket açısından temerrüt oluşmadığından faiz talebinin reddi gerektiğini beyanla, öncelikle görev ve zamanaşımı nedeniyle davanın usulden, aksi halde, esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; Davanın kabulü ile, Davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında ödemiş olduğu 31.437,57-TL’nin ödeme tarihi olan 06.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini davacının araç maliki olması sebebiyle işleten sıfatına haiz olduğunu, bu sıfatın ortadan kalktığına ilişkin belgelerin yargılama sırasında getirtilip incelenmediğini, ödeme tarihinden itibaren faiz uygulanmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; 11/06/2006 kaza tarihinde dava dışı …’nun sürücüsü olduğu … plakalı aracın dava dışı … isimli kişiye çarparak ölümüne sebebiyet verdiği, kaza yapan aracın Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının bulunmaması sebebiyle ölenin yakınlarının uğradıkları zararların güvence hesabı tarafından karşılandığı, ödenen tazminatın rucüen davacıdan talep edilmesi üzerine, davacı tarafından icra tehdidiyle karşı karşıya kalmamak adına 06/06/2017 tarihinde icra takip dosyasının 31.437,57 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda; davacı tarafından davacının maliki olduğu, kazaya karışan aracın şubat 2006 tarihinde satılmak üzere … Otomotiv Galerisine bırakıldığı, 23/03/2006 tarihinde ise bu kişiler tarafından aracın dava dışı …’na haricen satıldığı, yine bu şahsın hakimiyetinde iken 11/06/2006 tarihinde dava konusu kazanın meydana geldiği ileri sürülmüştür. İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır. Hukuk Genel Kurulu’nun 06.05.2015 tarih, 2013/17-2197Esas ve 2015/1302 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, bu eylemsel egemenliğin geçişi de aracın satışı için verilmiş özel vekaletname ve aracın galeriye teslim edildiğine dair yazılı herhangi bir belge ile ispat edilebilecektir. Somut olayda; davacı tarafından davacının dayanağı olan Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/512 Esas 2008/326 Karar sayılı kararda davacının işleten sıfatına haiz olmadığı belirtilmiştir. Bu davada davalı … taraf bulunmadığından verilen karar davalı yönünden kesin hüküm niteliğinde değil ise de güçlü delil niteliğindedir. Bu durumun aksinin davalı tarafından ispatlanamadığı da gözönünde tutulduğunda davalı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M: 1-Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,(HMK.m.353/1-b/1) 2- Alınması gereken 2.147,50-TL harçtan peşin yatırılan 536,88-TL nispi karar ilam harcının düşümü ile 1.610,62-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davalı/davacı dan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 362/1-a mad. gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.24/06/2021