Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2020/1201 E. 2023/108 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1201
KARAR NO: 2023/108
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI: 2015/575 Esas – 2019/1258 Karar
DAVANIN KONUSU: Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 26/05/2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; 10/01/2009 günü müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken karşı yönden gelen ve kontrolsüz bir şekilde sola dönüşe geçen sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen kırmızı renkli araca çarpmamak için fren yapması sonucu karşı şeride geçip karşı yönden gelmekte olan sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması sonucu yatalak hale geldiğini, ceza soruşturmasının Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/909 esas sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, kazaya asli kusuruyla sebebiyet veren faili meçhulün bulunamadığını, faili meçhul araçların verdiği zararlardan davalının yürürlükte bulunan poliçe miktarına kadar sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmak üzere şimdilik 2.100,00-TL bakıcı giderinin (maddi tazminatın) ticari temerrüt avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 12/02/2019 tarihli talep arttırım dilekçesi ile talebini 147.900,00-TL arttırarak toplamda 150.000,00-TL’nin dava tarihi olan 26/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt-avans faizi birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Bakırköy 4. İş Mahkemesi’nin 2014/254 esas sayılı derdest davası ile bu davanın aynı olaydan kaynaklandığını, usul ekonomisi yönünden her iki dosyanın birleştirilmelerinde zaruret olduğunu, davanın ceza zamanaşımı yönünden de zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın müvekkili …’na yaptıkları başvuru üzerine toplam 150.000,00-TL ödeme yapdığını, bu nedenlerle konusuz kalan davanın reddinin gerektiğini, yapılacak yargılama sonunda aleyhlerine karar verilmesi halinde SGK’nın ödediği tazminat miktarının tespit edilerek ödenecek tazminattan düşülmesinin gerektiğini, zira aynı olayla ilgili davacı taraf SGK’dan tazminat aldığını, bu konuda SGK … aleyhine Bakırköy 4. İş Mahkemesi’nin 2014/254 esas sayılı dosyası ile rücuen tazminat davası açtığını belirterek, davanın zamanaşımı, husumet yokluğu ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Mahkememizce atanan aktüerya uzmanı bilirkişi tarafından sunulan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların ve varılan sonucun hukuka ve hadiseye uygun olduğu, raporun denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşıldığından bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda aşağıdaki şekilde davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın KABULÜNE, 150.000,00-TL bakıcı tazminatının (tedavi giderinin) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, verilen karar davacı vekili tarafından süresinde istinaf edilmiştir. Davalı … vekilinin istinaf başvuru sebepleri; 10/01/2009 kaza tarihi itibarıyla geçerli olan ve ceza yargılamasında uygulanan Ceza Kanunun da öngörülen ceza zamanaşımı süresinin dolmuş bulunduğu, ceza kanununda öngörülen zamanaşımı süresinin, her halde olay tarihinden itibaren işlemeye başladığı, kaldı ki, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2012/7710E.- 2013/4600K. sayılı kararı uyarınca da, “Süren tedavi bulunmadığı ve zararda gelişen bir değişiklik olmadığı sürece, rapor tarihinin öğrenme tarihi olamayacağı yönünde” karar verildiği, ayrıca davacı tarafın ıslah talebinde bulunduğu tarih ile olay tarihi arasında geçen süre göz önüne alındığında, ceza zamanaşımı süresi dolduğu, bu nedenle zamanaşımına uğrayan davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu hususlarına ilişkindir.İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede;Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle bakıcı gideri istemine ilişkindir. 2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi ve manevi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.maddesinde düzenlenmiştir. (Benzer düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72.maddesinde de bulunmaktadır.) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.madesinde “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namıyla nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrur olan tarafın zarara ve failine ittila tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz. Şu kadar ki, zarar ve ziyan davası ceza kanunları mucibince mühdeti daha uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruruzaman tatbik olunur. ” denilmektedir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 72.maddesinde de;”Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür. Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi, iki yıllık kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı). TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacının %100 malul kalacak şekilde yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının 10/01/2009 tarihinde meydana geldiği, davanın 26/05/2015 tarihinde 8 yıllık ceza zaman aşımı süresinin açıldığı, davacının bedel arttırım talebini 12/02/2019 tarihinde yaptığı, görülmekte olan davanın HMK’nun 107.maddesinde tanımını bulan belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu ve dava açılmakla talep konusu tüm alacak bakımından zaman aşımınının kesileceği belirgin bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
K A R AR/ Gerekçe uyarınca, 1/Karar başlığında bilgileri yazılı bulunan ilk derece mahkemesinin kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 madde hükmü uyarınca esastan reddine, 2/İstinaf eden davalıdan alınması gereken 10.146,50-TL harçtan peşin yatırılan 2.562,40-TL harcın düşümü ile 7.584,10-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4/İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,HMK’nın 353/1-b/1.maddesi hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 02/02/2023