Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/810 E. 2021/952 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/810
KARAR NO: 2021/952
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2018
NUMARASI: 2014/556 E. – 2018/971 K.
DAVA TÜRÜ: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/06/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların sürücüsü, maliki ve ZMM sigortacısı olduğu … plaka sayılı ticari minibüsün neden olduğu 11/10/2013 günlü trafik kazasında ev hanımı olan vekil edeni … yaralanarak iş göremez hale geldiğini, 2 yaşındaki çocuğuna dahi bakamadığı için bakıcı tutmak zorunda kaldığını, ayrıca hastaneye gidip gelme için yol gideri ve SGK’ca karşılanmayan tedavi gideri harcaması yaptığını ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 8.500,00-TL maddi ve 10.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; yargılama sırasında davacının 24/11/2017 tarihinde hayatını kaybetmesi nedeniyle de yasal mirasçıları olan kişiler tarafından davaya devam edilerek, 22/01/2018 günlü ıslah dilekçesi ile maddi tazminata ilişkin istek miktarı 18.147,74-TL’ye çıkartılmıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya neden olduğu ileri sürülen aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde 19.07.2013-.19.07.2014 tarihleri arasını kapsar biçimde ZMM sigortalı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun, sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı bulunduğunu, bu nedenle kusur durumunun belirlenmesi gerektiğini, ayrıca sigortacının gerçek zarardan sorumlu olması nedeniyle davacı tarafın sağlık harcamaları yaptığından bahisle müvekkili şirketten tedavi giderleri, geçici iş göremezlik tazminatı talebinin mümkün olmadığını ve manevi tazminata ilişkin taleplerinin de vekil edeni şirkete yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, haksız fiilden doğan davalarda yetkili mahkemenin hak fiilin işlendiği yer mahkemesi olduğunu, davacıların kendi adresleri itibariyle de yargı çevresinin Büyükçekmece ilçesi olduğundan davanın Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerektiğini, kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün herhangi bir kusuru bulunmadığını, kazanın aracın freninin aniden boşalması sonucunda meydana geldiğini, bu durumda vekil edenlerinin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini belirterek davacının tüm maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı gözetilerek; davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğun, davacı yolcunun ise herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davacının kaza sonucunda %4 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiğini, iyileşme süresinin de 9 ay bulunduğu benimsenmek suretiyle, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda;
“1-Maddi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile 6.114,05 TL geçici iş göremezlik tazminatının, 9.532,12 TL bakıcı gideri tazminatının ve 1.800,00 TL tedavi gideri tazminatının davalı … için 16.04.2014 dava tarihinden, diğer davalılar yönünden 11.10.2013 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile 5.000 TL manevi tazminatın 11.10.2013 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve … ‘dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ” karar verilmiştir. Karara karşı davalı … şirketi vekili ile davalılar … ve … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … şirketi vekilinin istinaf nedenleri; davaya konu kazaya karışan aracın, Zorunlu Taşımacılık Sİgortası yaptırması zorunlu olan araçlardan olup olmadığı araştırılmadan ve yargılama sırasında bu yönde ileri sürdükleri itirazları üzerinde durulmadan karar verilmiş olmasının hatalı olduğu, ayrıca 6111 Yasayla değişik 2918 sayılı Yasanın 98.madde hükmüne göre; bakıcı gideri, geçici iş göremezlik zararı ve tedavi giderleri bakımından vekil edeni sigorta şirketinin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğinin de göz ardı edildiği hususlarına ilişkindir. Davalılar … ve … vekilinin ise istinaf nedenleri; kazanın, aracın fren sistemindeki arıza nedeniyle frenin aniden boşalması neticesinde meydana geldiği, bu durumda davalı araç sürücüsüne ve araç malikine sorumluluk yüklenemeyeceği belirgin olduğu halde, kazanın oluşumunda tam kusura dayalı olarak karar verilmiş olmasında isabet .bulunmadığı, ayrıca Bakırköy 6. Asliye Tİcaret Mahkemesinin 2016/106 Esas sayılı dosyası ile birleşen Bakırköy 6. Asliye Tİcaret Mahkemesinin 2016/316 Esas sayılı dosyası içeriğine göre, davacıya sigorta şirketi tarafından 14/05/2015 tarihinde 24.055,54-TL tazminat ödendiğinin belirlendiği, bu ödeme gözetildiğinde davacı tarafın karşılanmamış bir alacağın kalmadığının kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca davacı için iyileşme süresinin 9 ay olduğu kabul edilerek bu sürenin tamamı için bakıcı gideri hesaplaması yapılmış ise de, davacının bu süre içerisinde bakıcı yardımı aldığına dair hiçbir belge sunmadığı, bu durumda mevcut olmayan bir harcamanın vekil edenlerinden istenemeyeceği, kaldı ki iyileşme süresinin 9 ay olduğuna ilişkin belirlemenin de hatalı bulunduğu, davalı … ile vekil edeni araç maliki arasında kasko sigortası sözleşmesi olduğu gözetildiğinde esasen manevi tazminata ilişkin taleplerin de davalı … şirketince karşılanması gerektiği ve hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının çok fazla olduğuna yöneliktir. Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen yaralanmaya dayanılarak açılmış, maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. İstinaf edenlerin sıfatı, istinaf nedenleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; 1-Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları gereği usul hukukunun temel ilkelerinden biri olup dava şartıdır.(HMK.m.114/1-d). Dava sırasında, taraflardan birinin ölümü halinde ölen tarafın, ehliyeti sona ereceğinden ölen kişinin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından (dava konusunun ölenin mal varlığına ilişkin olması ve dava sonucunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi durumunda) davaya devam edilebilir. Yani dava devam ederken, taraflardan birinin ölmesi halinde TMK’nun 28/1.maddesi uyarınca ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu durumda mirasçıları ilgilendiren, mirasçıların mal varlığını etkileyen davalar bakımından, ölenin mirasını reddetmeyen mirasçılarının davayı mecburi dava arkadaşı olarak birlikte takip etmeleri gerekir. Somut olaya dönüldüğünde; dava devam ederken davacı …’ın, 24/11/2017 tarihinde vefat ettiği, dosya arasında mevcut mirasçılık belgesi ile mirasçıları olan şahısların davaya dahil edildiği anlaşılmış olsa da, karar başlığında davaya dahil edilen mirasçıların gösterilmediği, ölüm olayı yokmuş gibi esasen ölümle taraf fiil ve ehliyeti sona eren …’ın davacı olarak gösterildiği ve adına hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Az yukarıda açıklanan nedenlerle; mahkemece yargılama sırasında ölen …’ın mirasçılarının davaya katıldıkları gözetilerek, karar başlığında gösterilmeleri ve davaya dahil edilen mirasçılar adına hüküm tesis edilmesi gerekirken, yazılı biçim ve şekilde ölü hakkında karar verilmesi isabetsizdir. Bu yanılgı istinaf edenleri sıfatı ve istinaf nedenleri bağlı olmaksızın resen değerlendirilmesi gereken kamu düzenine ilişkin husus bulunduğundan, ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-a/4 hükmü kapsamında kaldırılması gerekmiştir. 2- Görülmekte olan davanın yargılaması sırasında; davalı … şirketi vekili talep konusu kazanın … plaka sayılı ticari minibüsün taşıma işini yaptığı sırada meydana geldiğini ve davacının yolcu konumunda olduğunu belirterek, söz konusu aracın Karayolu Taşımacılığı Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi yaptırması gerekli araçlardan olduğunu, bu nedenle talebin öncelikle bu sigorta kolundan karşılanması gerektiğini savunmuştur. Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası 4925 Sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun “Sorumluluk ve Sigorta” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olup, Kanun’un 17. maddesinde “Şehirler arası ve uluslararası yolcu taşımacıları duraklamalar dahil olmak üzere kalkış noktasından varış noktasına kadar geçecek süre içerisinde meydana gelecek bir kaza nedeniyle yolcunun ölümü, yaralanması ya da eşyanın zarara uğramasından dolayı sorumludur” düzenlemesi yapıldıktan sonra 18. maddesinde de “Taşımacılar, yolcuya gelebilecek bedeni zararlar için bu Kanunun 17. maddesinden doğan sorumluluklarını sigorta ettirmek zorundadırlar” düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamına göre; davacının içinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı ticari minibüsün taşımacılık yaptığı sırada kazanın meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davalı … şirketinin konuya ilişkin savunması üzerinde durulması ve bu konu hakkında olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılarak varılan sonucun gerekçelendirilmesi gerekirken, bunun yapılmamış olması hali HMK.m.359/2 maddesindeki amir hükme aykırı olduğundan, davalı … şirketi vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının da kabulü gerekmiştir.(HMK.m.353/1-a/6) 3-Bundan ayrı dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteği olup, maddi tazminat isteğinin bir bölümü bakıcı giderine ilişkindir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 54.maddesi uyarınca (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 46/1 maddesinde de mevcuttur); zarara uğrayanın işlerini görememesi nedeniyle tutmak zorunda kaldığı yardımcı veya hasta bakıcı için ödemek zorunda kaldığı giderleri de zarardan sorumlu olan kişilerden isteyebileceği açıktır. Ne var ki; somut olayda hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 04/01/2017 günlü raporda davacının meydana gelen kaza sonunda %4 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği bildirilmiş ise de; davacının geçici iş göremez olduğu dönemde bakıcı yardımına ihtiyaç duyup duymadığı ve duyuluyor ise bunun sürenin ne olacağı belirtilmemiştir. Açıklanan hususta herhangi bir rapor alınmadan 9 ay süre ile bakıcı ihtiyacı varmış gibi hesaplama yapılarak tazminat belirlemesi yoluna gidilerek hüküm tesis edilmesi doğru değildir. Mahkemece Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulundan ek rapor temin edilerek davacının geçici iş göremezlik döneminde bakıcıya ihtiyacı olup olmayacağı, bakıcıya ihtiyaç olması halinde bakıcı ihtiyacının süresi(tam zamanlı/yarı zamanlı/süreli) belirlenmeli( Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 22/12/2020 gün 2019/6471E.-2020/8916 K sayılı içtihadı) ve ondan sonra belirlenen duruma göre, bir karar verilmesi gerekirken bunun yapılmamış olması HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından davalılar … ve … vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Hal böyle olunca, yukarıda bendler halinde gösterilen nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m.353/1-a/4 ve HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca kaldırılmasına, kaldırma gönderme gerekçesi gözetildiğinde davalıların diğer istinaf itirazlarının bu aşamada değerledirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davalı … şirketi vekili ile davalılar … ve … vekili tarafından yapılan istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/11/2018 tarih ve 2014/556 E. – 2018/971 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/4 ve HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir hüküm kurulmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, -Kaldırma gönderme kararının gerekçesi gözetildiğinde davalıların öteki istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … şirketi vekili ile davalılar … ve … vekili tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan istinaf karar ve ilam harçlarının istekleri halinde kendilerine İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … şirketi vekili ile davalılar … ve … vekili tarafından yapılan diğer istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/06/2021