Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/750 E. 2021/567 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/750
KARAR NO: 2021/567
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/10/2018
NUMARASI: 2016/424 E. – 2018/1106 K.
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; Sürücüsü … olan … plaka sayılı aracın askeri havalimanı kavşağı istikametinden havalimanı istikameti üzerinde seyir halinde iken … karşısına geldiğinde orta şeritte direksiyon hakimiyetini kaybederek aracının ön kısmıyla öne bordür taşlarına çarpıp daha sonra aracın sol yan kısımlarıyla orta refüjde bulunan palmiye ağacına çarpması sonucu ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu kazanın oluşumunda sürücü …’un K.T.K’nda yer alan sürücü kusurlarından 52/1-b kuralını ihlal ettiğinden asli kusurlu olduğu görüşüne varıldığını, meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin desteği …’un vefat ettiğini, müvekkilinin çocuğu olan müteveffa …’un evin ve müvekkilinin tüm ihtiyaç ve gereksinimlerini karşılamakta olduğunu, meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin müteveffa tarafından sağlanan tüm desteğini yitirdiğini ve desteğinden yoksun kaldığını beyan ederek yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilerek şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili; Usule ilişkin itirazlarının olduğunu, davacı tarafın talep ettiği tahsil miktarının dürüstlük kuralları çerçevesi içinde açıklattırılması ve eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davanın kazaya karıştığı iddia edilen … plaka sayılı aracın işleteni olan …’a ihbar edilmesini gerektiğini, huzurdaki davada davacı murisi tek taraflı gerekleştirdiği olayda tam kusurlu olduğunu tazminat koşullarının sağlanmadığını, davayı kabul etmemekle birlikte yapılacak bir ödeme halinde dahi borçlar kanununun 135. Maddesi gereği alacaklı ve borçlu sıfatı ile birleştiğini, söz konusu olayda aracın trafik poliçesi olup olmadığı hususunun tramer merkezin tarafından tespit edilmesi gerektiğini faize ilişkin taleplerin de kabul edilmemesi gerektiğini beyan ederek yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “Dava, trafik kazasından kaynaklanan 1.000,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işletilecek temerrüt faizi ile birlike davalıdan tahsili istemine ilişkindir. İddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; 29/10/2015 tarihinde destek …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybedilmesi nedeniyle tek taraflı ölümlü trafik kazasının meydana geldiği, davacı …’un müteveffa/desteğin annesi olduğu, kaza tarihinde … plakalı aracın geçerli ZMM sigortası olmadığından davanın …na karşı açıldığı, kaza tarihi itibariyle 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartların uygulanması gerektiği, genel şartların A.6. maddesi (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin sigorta teminatı kapsamı dışında tutulması nedeniyle kendi ölümüne neden olan sürücü …’un kusuruna isabet eden destek tazminatının sigorta teminatı kapsamında olmadığı, meydana gelen tek taraflı trafik kazasında müteveffa …’un asli kusurlu olduğu, müteveffanın kusuru dışında dava dışı üçüncü kişiye atfedilebilecek bir kusur bulunduğu yönünde dosya kapsamında delil bulunmadığı, bu nedenle yürürlükteki genel şartlara göre destek şahsın kusuruna denk gelen tazminat taleplerinden davalının sorumlu olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle “1-Kaza tarihinin 29/10/2015 olması dikkate alınarak 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren genel sigorta şartnamesi değişikliği 27/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 2918 sayılı yasanın 92/1-g maddesi gereğince davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebinin teminat kapsamında olmadığından davanın REDDİNE” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin istinaf nedenleri: Davanın zarar gören 3. kişi olarak açılmış olmasına ve davalının zarardan sorumlu olmasına göre davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı bulunduğuna ilişkindir. İstinaf edenin sıfat ve istinaf neden ve kapsamıyla sınırlı olarak yapılan incelemede: Dava, destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir. Dava konusu kazanın, sürücüsü … ve işleteni dava dışı …’ olan … plaka sayılı aracın 29/10/2015 tarihinde direksiyon hakimiyetini kaybederek aracının ön kısmıyla öne bordür taşlarına çarpıp daha sonra aracın sol yan kısımlarıyla orta refüjde bulunan palmiye ağacına çarpması ile meydana geldiği; kazanın tek taraflı kaza olduğu; kazada araç sürücüsü ve davacının desteği olan …’un vefat ettiği; aracın kaza tarihinde geçerli bir ZMMS’nın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Eldeki dava, trafik kazası sonucunda desteğini yitiren davacı annenin destekten yoksunluk tazminatı talebine ilişkin olup, aracın ZMM sigortacısı bulunmadığından …na karşı açılmıştır. Somut olayda tazminat hakkını doğuran kaza, 29/10/2015 tarihinde meydana gelmiş olup, somut olaya 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 6704 sayılı kanunun 4. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki hali ve kaza tarihinde yürürlükte olan ZMMS Genel Şartlarının uygulanması gerekecektir. 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartlarının A.6. maddesinin (d) bendinde “destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin sigorta teminatı kapsamı dışında” tutulmuştur. Yine 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92. maddesinde “Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar. a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler, e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler. g) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri, h) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri, i) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” hükmü yer almaktadır. (Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal) Davanın konusunu oluşturan trafik kazası 29/10/2015 tarihinde meydana gelmiş olup, ilk derece mahkemesi tarafından; (Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önceki uygulamaya göre) 14/05/2015 tarihli 29355 sayılı resmi gazetede yayınlanan ve 01/06/2015 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca değerlendirme yapılıp karar verilmiştir. Bilindiği üzere Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri içeriğindeki “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadeleri Anayasa Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, Anayasa’nın 153.maddesine göre, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta, Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararları Anayasa gereğince yasama, yürütme, yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcı niteliktedir. O halde öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin bu iptal kararının eldeki davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekir. Anayasasının 153. maddesinin 6.fıkrasında; “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemeyeceği kabul edilmektedir. (Danıştay 4. Dairesinin 09/05/2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı) Bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasa’nın 152. maddesine göre itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadır. Bu durumda itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Aynı durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur…” gerekçesine yer verilmiştir. Yine 09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının, temyiz mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi İptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmıştır. Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi sonucu verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istinası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği, uyulması zorunlu yargısal içtihatlarla kabul edilmiştir. Anayasa’nın 153.maddesinin 1.fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, 5.fıkrasında “iptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir. Türk Anayasal sisteminde; “Devlete Güven” ilkesini sarsmamak ve devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadar ki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. HMK’nın 33.maddesinde “Hakim Türk Hukukunu resen uygular” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke ve az yukarıda açıklanan Anayasal hükümler ile yüksek yargı organlarının içtihatları birlikte gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin halini almamış derdest dosyalar yönünden hemen uygulanmasının zorunluluğu ortadır.Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Yani usuli kazanılmış haklara bakılmaksızın Anayasa Mahkemesi kararları derhal uygulama alanı bulurlar. Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında; Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğuna öncelikle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık trafik sigortası genel şartlarının belirleyici olmayacağı, genel şartların sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerin uygulanabileceği, bu karardan sonra sigorta şirketlerinin sorumluluğunu azaltan genel şartların bir çok hükmünün uygulanamaz hale geldiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda açılan davalarda Borçlar Kanununun haksız fiile ilişkin hükümleri, Karayolları Trafik Kanunu hükümleri, genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir. Yukarıdaki açıklamalar, incelenen dosyadaki tüm kayıt ve belgeler, yerel mahkemenin kabulü ve kararı, istinaf sebepleri ile resen incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken kamu düzenine ilişkin hususlar birlikte incelenip değerlendirildiğinde; İlk derece mahkemesince “Kaza tarihinin 29/10/2015 olması dikkate alınarak 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren genel sigorta şartnamesi değişikliği 27/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 2918 sayılı yasanın 92/1-g maddesi gereğince davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebinin teminat kapsamında olmadığından davanın REDDİNE” karar verilmiş ise de 2918 sayılı yasanın 92/1-g maddesindeki hüküm, kaza tarihi olan 29/10/2015 tarihinden sonra 27/04/2016 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, somut olaya uygulanması hukuken mümkün değildir. Diğer yandan 29/10/2015 tarihin kaza tarihinden önce 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartlarının A.6. maddesinin (d) bendi hükmü az yukarıda belirtildiği üzere 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92. maddelerinde yer alan “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadeleri iptal edildiğinden, 26/04/2016 tarihinden önceki kazalar için yasal dayanağının kalmadığı ve genel şartların sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerin uygulanabileceği gözetildiğinde, ZMMS Genel Şartlarının A.6. maddesinin (d) bendi hükmünün 26/04/2016 tarihinden önceki kazalar bakımandan Karayolları Trafik Kanunu ile Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerine aykırı olduğundan uygulanamayacağında herhangi bir duraksama olmaması gerekir. Hal böyle olunca, eldeki davada 29/10/2015 kaza tarihi itibariyle ZMMS Genel Şartlarının, Karayolları Trafik Kanunu ile Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerine aykırı olmayan hükümleri ile Yargıtay’ın 01/06/2015 tarihinde uygulanmaya başlanılan genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerektiği, bu nedenle mahkemece yazılı gerekçeyle verilen davanın reddi kararı hatalı olduğundan, davacı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK m. 353/1-a/6 uyarınca kaldırılmasına, kaldırma gerekçesine uygun işlem yapılmak üzere dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/10/2018 tarih ve 2016/424 E. – 2018/1106 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir hüküm kurulmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından yapılan diğer istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 25/03/2021
MUHALEFET ŞERHİ Görülmekte olan davada, davacı vekili, ZMM sigortası bulunmayan … plaka sayılı araç sürücüsü …’un direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında hayatını kaybettiğini, vekil edeni …’un kaza sonucunda ölen ve oğlu bulunan …’un desteğinden yoksun kaldığını ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; destek sürücü …’un direksiyon hakimiyetini yitirmesi neticesinde meydana gelen 29/10/2015 günlü tek taraflı trafik kazasında hayatını kaybettiği, bu durumda davalı … Hesabının sorumluluğunun kapsamının 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM Sigortası Genel Şartlarına göre belirlenmesi gerektiği ve genel şartlardaki düzenlemelere göre davacı taleplerinin teminat dışı bulunduğu görüşünden hareketle; davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş ve bu karar üzerine davacı vekili tarafından talep konusu kaza tarihinin KTK’nın 90 ve devamı maddelerinde 6704 sayılı yasa ile 26/04/2016 tarihinde yapılan değişiklikten önce yapılmış olması nedeniyle 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni genel şartlarda yapılan düzenlemelerin 3.kişi konumunda bulunan vekil edenlerine uygulanamayacağı gözetilmeksizin, Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş uygulamalarına aykırı bir biçimde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek, kararın kaldırılması talebi ile istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkin bulunmaktadır. Dosya arasında bulunan kayıt ve belgeler, tarafların iddia ve savunmaları, itirazları ile bu itirazların kapsamı değerlendirildiğinde; taraflar arasında ZMM sigortası bulunmayan … plaka sayılı aracın sürücüsü bulunan …’un kusuru neticesinde 29/10/2015 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında hayatını kaybettiği, konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık böyle bir durumda destekten yoksun kalan davacının üçüncü kişi konumunda olup olmayacağı ve desteğin kusurunun kendisine yansıtılıp yansıtılamayacağı, sonucu itibariyle de davacının destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunup bulunmadığına ilişkindir. 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları; yürürlüğe girmesinden sonra düzenlenen poliçelerde geçerli olacağından, poliçenin düzenlendiği tarih itibariyle Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının kapsamı tüm taraflarca bilinmektedir. Genel şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepler bakımından sigortacının sorumluluğu, kaza tarihinde geçerli olan poliçe kapsamında ve sigorta limitleri dahilinde üçüncü kişilerin uğradıkları zararları tazmin etmekte sınırlıdır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 92. maddesinin (a) ve (c) bentleri, Trafik Sigortası Genel Şartları A.1 ve A.3 maddesi, A.5 maddesinin (ç) bendi ve yine A.6 maddesinin (c) ve (d) bentleri birlikte değerlendirildiğinde; bir motorlu aracın işletilmesi sırasında meydana gelen ölüm olayına bağlı olarak destekten yoksun kalma halinde, destekten yoksun kalınan zararın ZMM sorumluluk kapsamında olması için ölenin üçüncü kişi olması ve desteğin kusursuz bulunması gerekmektedir. Somut olayda; davacının desteği sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile 29/10/2015 tarihinde direksiyon hakimiyetini yitirmesi neticesinde yapmış olduğu tek taraflı trafik kazasında öldüğü, kazanın oluşumunda müteveffa araç sürücüsü dışında başka bir kişi veya kurumun kusuru olduğu yönünde herhangi bir belirleme bulunmadığı gibi kazanın meydana gelmesinde desteğin tam kusurlu olduğunun davacı tarafın kabulünde bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı … Hesabının sorumluluğu 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nun 92.maddesinin (a) ve (c) bentleri hükümlerine göre belirlenecektir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.3 maddesine ve A.5 maddesinin (ç) bendine göre; ancak üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla meydana gelen destek zararları, destekten yoksun kalma teminatı kapsamındadır. Sigortacının destek zararlarından sorumlu olması için motorlu aracın işletilmesi sırasında, mutlaka ölen kişinin üçüncü kişi olması gerekir. Bundan ayrı yine genel şartların A.6 maddesi (d) bendinde; destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsın kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, teminat dışı tutulduğundan; tam kusuru ile kendi ölümüne neden olan sürücü Ahmet Bulut’un kusuruna isabet eden destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında değildir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanununda da sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsın kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin sigorta teminatı kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığı ve kapsama giren teminat türleri arasında sayılmadığına ve KTK’nun atıfta bulunduğu Borçlar Kanunda da konuya ilişkin herhangi bir açık düzenleme yer almadığına göre; ortada yasaya aykırı olarak yapılmış bir genel şart düzenlemesi varlığından da söz edilemeyeceğinden davacının destek tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 29/05/2017 gün 2016/14573 Esas-2017/6035 sayılı kararı ile yine çok benzer bir konuya ilişkin bulunan 30/11/2020 gün ve 2019/1241 Esas, 2020/7802 Karar sayılı emsal içtihatları) Kaldı ki 6704 sayılı Yasa ile değişik 2918 sayılı KTK’nun 92.maddesine eklenen (g) bendinde “Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri” ve (h) bendinde de “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ZMM Sigortası kapsamı dışında olduğunu bildirmiştir. Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete’de yayınlanarak 09/10/2020 tarihinde yürürlüğe giren 17/07/2020 gün ve 2019/40 E., 2020/40 sayılı kararında da söz konusu bu ek maddelerle ilgili olarak herhangi bir iptal kararı verilmemiş, aksine bu yöndeki iptal talebi reddedilmiştir. Hal böyle olunca mahkemece; yazılı biçim ve şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, bu nedenle davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun kaldırma gönderme yönündeki görüşüne ve kararına katılmıyorum.