Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/538 E. 2020/3875 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/538
KARAR NO : 2020/3875
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2018
NUMARASI : 2017/1087 E. – 2018/1064 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesini özetle; 26/06/2017 kaza tarihinde davalı şirkete sigortalı … Plakalı aracın temlik eden dava dışı … ya ait … plakalı araca çarparak hasarlanmasına sebebiyet verdiğini, belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 3.550,00-TL hasar bedeli ile 100,00-TL değer kaybı bedeli ve 250,00-TL ekspertiz ücretinin poliçe limitleri dahilinde muhatap şirketin temerrüt tarihi olan 04.11.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; ” Her ne kadar davacı dilekçesinde gösterdiği gerekçelerle dava açmış ise de davanın esasını teşkil eden ” davalı sigorta şirketlerinin sigortalısının kusur durumu ve istenebilecek tazminat tutarının tespiti” talebi bakımından mahkememizce istenebilecek miktarın tespiti ve trafik kazalarında kusur alanında uzmanlık gerektiren bir konu olması nedeniyle bilirkişi inceleme hususunda ara karar oluşturup, ara karada bilirkişi görevlendirilip bilirkişi için gerekli olan masraf bakımından kesin süre verilmesine karşın bu süre içinde giderin tamamlanmamasından dolayı inceleme yapılamamış ve verilen ihtarat gereği davacı taraf bu delille dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığından ve dava bu şekilde ispat olunamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.12.2012 gün ve 2012/9-1199 E., 2012/1215 K. sayılı ilamında da bu ilkeler benimsenmiştir.Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır(Yön. m. 45/3).Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde karara ulaşmak bakımından mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/13658, Karar No: 2017/6153 ve 31/05/2017 tarihli kararında ” Mahkemece; bilirkişi ücreti yatırılması için davacı vekiline kesin süre verilerek verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücreti yatırılmadığı takdirde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiş, ihtara rağmen davacı vekili tarafından bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, teknik inceleme yapılamadığı için dava konusu hasar, kusur ve kazanç kaybı talepleri ile ilgili herhangi bir sonuca varılamadığı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına” karar verilmiştir. Bu içtihatlar ve mahkememiz değerlendirmesi sonucu aşağıdaki şekilde karar vermek” gerekçesi ile; İspat olunamayan davanın reddine, karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece belirlenen bilirkişi ücretinin 2 haftalık süreden sonra yatırıldığını, bu durumun yargılamasının gecikmesine sebebiyet vermediğini, dosyadaki kazaya ve hasara ait belgeler gözönünde tutulduğunda davacının zararının belirlenebilir olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; 26/06/2017 kaza tarihinde davalı şirkete sigortalı … Plakalı aracın temlik eden dava dışı …’ ya ait … plakalı araca çarparak hasarlanmasına sebebiyet verdiği anlaşılmıştır. Mahkemece bilirkişi marifetiyle kusur oranı, hasar bedeli ve tazminat miktarı ile değer kaybının tespiti amacıyla 23/05/2018 tarihli 11 nolu ara kararın oluşturulduğu, ancak verilen kesin süre içinde bilirkişi giderlerinin yatırılmaması nedeniyle bilirkişi kurulundan rapor alınamadığı, bu nedenle de davanın ispat edilmediği kabul edilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. HMK 90. maddesinde “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. (2) Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.” hükmü ile HMK 94. Maddesinde “ (1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.(2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi halde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilen süre kesindir ve yeniden süre verilmez.(3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” hükmü yer almaktadır. Bu hükümler dikkate alındığında kusur oranının, hasar miktarının ve değer kaybının tespiti amacıyla mahkemece oluşturulan 23/05/2018 tarihli 11 nolu ara kararı kesin süreli olup, tayin edilen kesin süreye konu olan işlem, hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklanmış ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını da açıkça tutanağa geçirilerek ihtar edilmiştir. Davacı vekili tarafından verilen kesin süre içinde ara kararı gereği mazeret bildirilmeden yerine getirilmediği gibi, ara kararı gereğini yerine getirilmesi için verilen kesin süre içinde de ek süre talebinde bulunulmamıştır. Dolayısı ile mahkemece davacı tarafa yeniden süre verilmesi yukarıda açıklanan hükümler gereğince usulen mümkün olmadığından, davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Usul ve yasaya uygun olan ve başlıkta yazılı bulunan mahkeme kararına yönelik davacı istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,(HMK.m.353/1-b/1)2- Alınması gereken 54,40-TL harçtan peşin yatırılan 44,40-TL nispi karar ilam harcınınn düşümü ile 10-TL nispi karar ilam harcının istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Yasa yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,HMK. m. 353/1-b/1 hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK. m. 362/1-a mad. gereğince, miktar itibariyle kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.10/12/2020