Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/519 E. 2021/660 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO : 2019/519
KARAR NO : 2021/660
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2018
NUMARASI: 2015/686 E. – 2018/1097 K.
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
EREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın neden olduğu 11/04/2007 günlü trafik kazasında vekil edeninin yaralanarak sakat kaldığını, kazanın oluşumunda davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, sigorta şirketine yapılan başvuru üzerine şirketin ruhsatının iptal edilmesi nedeniyle Güvence Hesabı tarafından vekil edenine 3.391,00-TL ödeme yapıldığını, ancak bu ödemenin yetersiz olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 100,00-TL’si kalıcı iş gücü kaybı zararı, 100,00-TL’si de geçici iş gücü kaybı zararına karşılık olmak üzere toplam 200,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek ticari faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş, 04/07/2018 günlü bedel arttırım dilekçesi ile de geçici iş gücü kaybı zararına ilişkin istek miktarını 3.814,14-TL’ye, kalıcı iş gücü kaybı zararına ilişkin istek miktarını da 8.751,50-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır.Davalı sigorta şirketi vekili cevabında özetle; zamanaşımı itirazında bulunarak kazaya neden olduğu ileri sürülen aracın vekil edeni şirket nezdinde ZMM sigortalı bulunduğunu, davacının yaptığı başvuru üzerine hasar dosyası açılarak aktüer raporla tespit edilen sürekli sakatlık tazminatına esas olmak üzere kendisine (vekil edeni şirketin ruhsatı iptal edildiğinden Güvence Hesabı tarafından) ibraname karşılığında 28/05/2015 tarihinde 3.391,66-TL ödeme yapıldığını, bu nedenle sürekli sakatlık tazminatı istenemeyeceğini, geçici iş göremezlik zararının da 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM Sigortası Genel Şartlarındaki düzenleme uyarınca SGK’ya geçtiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları, olayla ilgili olarak Akhisar 1. Sulh Hukuk Mahkemesince görülerek sonuçlandırılan ve Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle 20/06/2012 tarihinde kesinleşen 2007/457 E., 2008/408 Karar sayılı ceza yargılamasına ilişkin ceza dosyası ile tüm dosya kapsamı gözetilerek; daval sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, davacının idaresindeki at arasına çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazasının oluşumunda sigortalı araç sürücüsü …’nin tam kusurlu olduğu, davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı, kaza sonucunda davacının yaralanarak %9,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, yaralanmasına bağlı iyileşme süresinin de 9 ay olduğu ve davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı benimsenmek suretiyle hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda;”1-Davanın kabulü ile 8.702,50 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kısmi ödeme tarihi olan 28/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,2-3.818,14 TL geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihi olan 24/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,” karar verilmiştir.Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; görülmekte olan dava bakımından uzamış ceza zamanaşımı süresi olan 8 yılın, dava tarihi itibariyle geçirilmiş olmasına rağmen hatalı bir takım değerlendirmeler sonucunda davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yöneliktir.İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen bedensel zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir.2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi ve manevi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.maddesinde düzenlenmiştir. (Benzer düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72.maddesinde de bulunmaktadır.)818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.madesinde “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namıyla nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrur olan tarafın zarara ve failine ittila tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz. Şu kadar ki, zarar ve ziyan davası ceza kanunları mucibince mühdeti daha uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruruzaman tatbik olunur. ” denilmektedir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 72.maddesinde de;”Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı).TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.Somut olayda davacının vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası 11/04/2007 tarihinde meydana gelmiş olup, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89/1-2 ve 66/1.e madde hükümleri uyarınca, uzamış (ceza) zamanaşımı süresi, 8 yıldır. Bu durumda, dava tarihi olan 24/06/2015 tarihi itibariyle uzamış zamanaşımı süresi dolmuş ise de 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin dolmadığı belirgin olduğundan, görülmekte olan dava bakımından 2 yıllık kısa zaman aşımı süresinin ne zaman başladığı ve dolayısı ile de 10 yıllık genel zaman aşımı süresinde açılan dava bakımından kısa süreli zaman aşımı süresinin geçirilip geçirilmediği tespit edilmelidir.Davacı tarafından, davalı sigorta şirketine yapılan 21/02/2014 günlü başvuru sonucunda kendisine ibraname karşılığında, 26/05/2015 tarihinde 3.391,66-TL ödeme yapılmış, davacı ise bu ödemenin zararını karşılamadığını ve yetersiz kaldığını ileri sürerek görülmekte olan davayı 24/06/2015 tarihinde açmıştır.Bu durumda yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözetildiğinde, davalı sigorta şirketine yapılan başvuru tarihi itibariyle 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı açıktır. Her ne kadar ödeme tarihi olan 26/05/2015 tarihi itibariyle 8 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş ise de dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun Zamanaşımının Kesilmesi Başlıklı 154/1 maddesinde “Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin veya rehin vermiş veya kefil göstermişse” zamanaşımının kesileceği açıklanmıştır.(Benzer düzenleme mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 133.maddesinde de mevcuttur).Borçlunun borcu ikrar etmesi demek, borçlunun borçlu olduğunu gösterir bir irade açıklaması anlamını taşır ve bu irade açıklaması örtülü olarak da yapılabilir. Somut olaya dönüldüğünde; esasen davacının, davalı sigorta şirketine ilk defa olaya ilişkin olarak görülen ceza yargılamasına konu kararın 20/06/2012 tarihinde kesinleşmesiyle, yani zarar sorumlusunun öğrenildiği tarihten itibaren henüz iki yıllık zamanaşımı süresi geçirilmeden 14/08/2013 tarihinde başvurulduğu, bu başvurunun 12/08/2013 günlü cevabi yazıdan da anlaşılacağı üzere belge eksikliği neden gösterilerek karşılanmadığı, davacının 12/08/2013 günlü cevap ile kendisine bildirilen eksik evrakları ikmal ederek 21/02/2014 tarihinde ikinci kez başvuruda bulunduğu ve davacı tarafından ibraz edilen belgeler doğrultusunda davalı sigorta şirketince ekspertiz incelemesi yaptırıldığı, bu inceleme sonucunda %3 maluliyet oranı üzerinden düzenlenen 02/02/2015 ekspertiz raporunda davacının 3.391,66-TL iş gücü kaybı zararının olduğunun belirlendiği ve bu belirleme doğrultusunda da davacıya 26/05/2015 tarihinde Güvence Hesabı tarafından davalı sigorta şirketinin yönlendirmesi ile ödemede bulunulduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davalı sigorta şirketi tarafından kendisi tarafından temin edilen 02/02/2015 günlü ekspertiz raporu doğrultusunda ödeme yapıldığına göre, davacı tarafa borçlu olduğunu kabul ettiği dolayısı ile de zamanaşımının ikinci kez başvuruda bulunulduğu tarihte veya en geç ekspertiz raporunun düzenlendiği 02/02/2015 tarihinde kesildiği kabul edilmelidir.TBK’nun 156. Madde hükmüne göre de kesilmiş olan zamanaşımı yeniden işlemeye başlayacağından ve zamanaşımının kesildiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar yeniden başlayan 2 yıllık kısa zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolmadığı konusunda herhangi bir duraksama bulunmadığı gibi Karayolları Trafik Kanunun 111.maddesinde düzenlenen 2 yıllık hak düşürücü süresinin de geçirilmediği anlaşıldığından, davalı sigorta şirketi vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir. (HMK.m.353/1-b/1)
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Usul ve yasaya uygun olan ve yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davalı sigorta şirketi vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalıdan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 855,28-TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 44,40TL maktu istinaf karar ve ilam harcı ile 169,42-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının düşümü ile kalan 644,46-TL harcın davalı sigorta şirketinden alınarak Hazine’ye gelir KAYDINA,3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerlerinde BIRAKILMASINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/04/2021