Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/4772 E. 2022/1925 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/4772
KARAR NO: 2022/1925
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2014/143 Esas – 2019/920 Karar
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2017/1104
ESAS SAYILI DOSYASINDA:
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili asıl dava dilekçesinde özetle; davalı … nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı dava dışı araç sürücüsü …’ın direksiyon hakimiyetini yitirmesi neticesinde meydana gelen 18/08/2012 günlü tek taraflı trafik kazasında araç içerisinde yolcu olarak bulunan vekil edenlerinin yaralanarak sakat kaldıklarını belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak ve her bir davacı için şimdilik ayrı ayrı 500,00-TL olmak kaydıyla toplam 1.000,00-TL maluliyet tazminatının kaza tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş, dava dilekçesinde davacı …’ın ev hanımı olduğunu, diğer davacı …’ın ise özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığını bildirmiş ve bu dava İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/143 Esasına kaydedilmiştir. Davacılar vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen 2014/143 Esas sayılı dosya kapsamında temin edilen 03/04/2014 günlü aktüer bilirkişi raporunda davacı … için 24.379,20-TL, davacı … için ise 3.762,00-TL bakıcı gideri zararı hesaplandığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davacı … ve davacı … için ayrı ayrı belirlenen ve toplam 28.141,20-TL olan bakıcı gideri tazminatının da kaza tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak vekil edenlerine verilmesini istemiş, ve bu davanın asıl dava ile birleştirilmesini talep etmiştir. Söz konusu bu davaların birleştirilmesinden sonra davacılar vekili, 15/05/2018 günlü bedel arttırım dilekçesi ile … için talep edilen maluliyete ilişkin istek miktarını 137.427,67-TL’ye, … için talep edilen maluliyete ilişkin istek miktarını da 95.271,41-TL’ye çıkarttıklarını açıklamış, daha sonra dosyaya sunduğu 29/08/2018 günlü ıslah dilekçesi ile de asıl dava yönünden … için olan istek miktarını 161.025,77-TL’ye, … için olan istek miktarını da 116.398,38-TL’ye çıkarttıklarını bildirmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçelerinde özetle; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davacıların yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda … plaka sayılı sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, kaza neticesinde davacı …’ın %15,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, iyileşme süresinin 4 ay bulunduğu, diğer davacının ise %15 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, iyileşme süresinin ise 24 ay bulunduğu, davacıların uğradıkları maddi zararların kapsamının 10/04/2018 günlü ek aktüer bilirkişi raporuyla tespit edildiği, sigortalı araç sürücüsü …’ın davacı …’ın kardeşi, davacı …’ın da eşi olması sebebiyle belirlenen tazminatlarda hatır taşıması indirimi yapılmaması gerektiği, ancak asıl davanın belirsiz alacak davası olarak açılmaması nedeniyle talep arttırım dilekçesinin esasen ıslah dilekçesi mahiyetinde bulunduğu, bu durumda 29/08/2019 tarihinde sunulan dilekçe 2.ıslah dilekçesi niteliğinde olduğundan 2. Islah dilekçesinin reddi gerektiği ve dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yapıldığına ilişkin herhangi bir belge sunulmadığından, … yönünden 137.427,67-TL’nin, … yönünden 95.271,41-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalıdan alınarak ilgili davacıya verilmesine, birleşen davada, bakıcı gideri olarak, … için 24.379,20-TL’nin, … için 3.762,00-TL’nin temerrüt tarihi olan 21/07/2017’den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak ilgili davacıya verilmesi gerektiği şeklindeki gerekçeyle asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.Karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davalı … vekilinin istinaf nedenleri; davacıların bakıcı ihtiyacı içinde olup olmadıkları konusunda herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın birleşen dava yönünden bakıcı gideri zararına hükmedilmesinin hatalı olduğu gibi davacılara SGK’nca bir ödeme yapılıp yapılmadığı araştırılmaksızın karar verilmesinin isabetsiz bulunduğu, ayrıca kazanın oluşumunda yolun bakım ve onarımından sorumlu kurumun kusuru olup olmadığına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı ve geçici iş göremezlik dönem zararının ZMM sigortasının teminatı dışında bırakıldığının gözetilmediği, kabule göre de hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamaya dayanak kılınan bakiyle ömür, aktif- pasif dönem ayrımı ve ücret gibi verilerin doğru şekilde belirlenmediği hususlarına ilişkindir.Davacılar vekilinin istinaf nedenleri ise; 29/08/2019 günlü ıslah dilekçesinin 2. Islah dilekçesi olarak nitelendirilmesinin yargısal içtihatlara aykırı olduğu, kabule göre de asıl davada ve birleşen davada her bir davacı lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, toplam tazminat miktarları üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu ve kaza tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesi yerine yasal faize hükmedilmiş olmasının da isabetsiz bulunduğuna yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan inceleme sonucunda;Asıl ve birleşen dava, trafik kazası neticesinde meydana gelen cismani zarara dayanılarak açılmış maddi tazminat isteğine ilişkindir.1-Görülmekte olan davada tazminat isteğinin bir bölümünün bakıcı gideri zararına ilişkin olduğu konusunda duraksama bulunmamakta olup; Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 54.maddesi uyarınca (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 46/1 maddesinde de mevcuttur); zarara uğrayanın işlerini görememesi nedeniyle tutmak zorunda kaldığı yardımcı veya hasta bakıcı için ödemek zorunda kaldığı giderleri de zarardan sorumlu olan kişilerden isteyebileceği açıktır. Ne var ki; somut olayda hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından davacılar hakkında ayrı ayrı düzenlenen 31/08/2016 günlü raporlarda davacıların meydana gelen kaza neticesinde ne oranda meslekte kazanma gücünü kaybettikleri ve iyileşme sürelerinin ne olduğu bildirilmiş ise de; davacıların geçici iş göremez oldukları dönemde bakıcı yardımına ihtiyaç duyup duymadıkları ve duyuluyor ise bunun sürenin ne olacağı belirtilmemiştir. Açıklanan hususta herhangi bir rapor alınmadan ve iyileşme süresi olduğu bildirilen dönemlerin tamamında bakıcı ihtiyacı varmış gibi hesaplama yapılarak tazminat belirlemesi yoluna gidilerek hüküm tesis edilmesi doğru değildir. Mahkemece Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulundan ek rapor temin edilerek geçici iş göremezlik döneminde bakıcı ihtiyaçı olup olmayacağı, bakıcıya ihtiyaç olması halinde bakıcı ihtiyacının süresi(tam zamanlı/yarı zamanlı/süreli) belirlenmeli( Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 22/12/2020 gün 2019/6471E.-2020/8916 K sayılı içtihadı) ve ondan sonra belirlenen duruma göre, bir karar verilmesi gerekirken bunun yapılmamış olması doğru olmamıştır. 2-Bundan ayrı; olay tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 4. fıkrasında “iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda; davacı …, kaza öncesinde … Limited Şirketinde özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığını ileri sürdüğüne ve davalı tarafça da adı geçen bu davalıya SGK’nca çalışamadığı döneme ilişkin olarak ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması talep edildiği halde mahkeme tarafından bu husus üzerinde durulmadığı, davacı …’a SGK tarafından geçirmiş olduğu trafik kazası ile ilgili olarak geçici iş göremezlik ödemesi yapılıp yapılmadığının araştırılmadığı görülmüştür. Oysa ki, mahkemece, SGK Başkanlığı’na yazı yazılarak, davacı …’ın geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle kendisine geçici iş göremezlik ödemesi yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise miktarının ne olduğu araştırılarak böyle bir ödeme yapılmış ise yapılan bu ödemenin adı geçen davacı için belirlenecek geçici iş göremezlik zarar hesaplamasında dikkate alınması için aktüer bilirkişiden ek hasar raporu alınması ve oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken, bunun yapılamamış olması da isabetsizdir. 3-Tüm bunlardan ayrı cismani bir zarar nedeniyle yapılan tazminat hesaplamasında zarar görenin gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Somut olayda: davacı … kaza tarihinde aylık net gelirinin asgari ücretin üzerinde (1.150,00-TL) olduğunu ileri sürerek maddi tazminat isteğinde bulunmuş ve dava dilekçesinde çalıştığı iş yerinden gerçek aylık kazancını gösterir maaş bordrosu verilmediğini beyanla Özel Güvenlik Görevlileri Koruma Derneği’ne (Özgükoder) müzekkere yazılarak 40 yaşında ve 2004 yılından beri en az 10 yıldır silahlı statüde özel güvenlik görevlisi olarak çalışan sertifika sahibi bir çalışanın 2012 – 2014 yıllarındaki aylık ortalama net kazancının sorulmasını talep etmiş, mahkemece bu talep değerlendirilerek yapılan araştırma neticesinde dosyaya kazandırılan Güvenlik ve Savunma İşçileri Sendikasına ait 18/06/2015 günlü cevabi yazıda; İstanbul ilinde çalışan bir özel güvenlik görevlisinin yıllara göre alabileceği net ve brüt maaşlarının ne olacağı bildirilmiş ve 2012 yılı itibariyle net gelirinin 1.300,00-TL olabileceği açıklanmıştır. Hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda da bu bildirim ve davacının iddiası gözetilerek gelirin 1.150,00-Tl olduğu ( asgari ücretin 1,758 katı) varsayımı üzerinden hesaplama yapıldığı görülmüştür. Ne var ki mahkemece davacının çalışmalarını gösterir SGK kayıtları ile iş yeri kayıtları getirtilmemiş, davacının yaptığı iş ve eğitimini gösterir belgeler dosyaya kazandırılmamış ve davacı hakkında etkili bir sosyo ekonomik durum araştırması (Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğüne bu konuda yazı yazılmış ise de söz konusu Emniyet Müdürlüğünce mahkemeye sunulan 07/08/2014 günlü cevabi yazıda ilgililerin adresine gidildiği, ancak buranın yıkıldığı, çevre araştırmasında da şahısları tanıyan bilen olmadığı, şahısların TC kimlik numaralarının da bulunmadığından gerekli sorgulamanın yapılamadığı bildirilmiştir.) yapılmamıştır. Dosyada mevcut olan ve olayla ilgili olarak Safranbolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yapıldığı anlaşılan soruşturma kapsamında alınan 23/08/2012 günlü ifade tutanağında, davacı …’ın eğitim durumunun ilkokul olduğu ve serbest meslek sahibi bulunduğunun belirtildiği görülmüştür.Bu durumda mahkemece davacının yaptığını ileri sürdüğü iş ve eğitimi ile ilgili bilgi ve belgelerin dosyaya kazandırılması, davacıya ait SGK kayıtları ile iş yeri kayıtlarının getirtilmesi, gerekirse yeniden sosyo ekonomik durum araştırılması ile ilgili meslek kuruluşlarından emsal araştırması yapılması ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacı …’ın gelirinin tereddüt oluşturmayacak şekilde belirlenmesi ve ondan sonra ifade edilen biçimde saptanan gelir üzerinden, aksi takdirde asgari ücret tutarında gelir sağlandığının kabulü ile karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmiş olması da hatalı bulunmaktadır.Sonuç itibariyle az yukarıda bentler halinde gösterilen nedenlerle eksik inceleme ve araştırmayla karar verildiği anlaşıldığından, davalı vekilinin açıklanan bu hususlara ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK.m. 353/1-a/6 hükmü kapsamında kaldırılmasına, kaldırma gerekçesi gözetildiğinde davalı vekilinin diğer, davacılar vekilinin ise tüm istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmeksizin ve işaret edilen eksikliklerin giderilmesinden sonra usuli kazanılmış haklara halel gelmeyecek biçimde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca; 1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/09/2019 tarih ve 2014/143 Esas 2019/920 Karar sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3- Davacıların istinaf talepleri incelenmediğinden, istinaf başvurusu sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 44,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davacı tarafa İADESİNE; 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafın istinaf itirazları kabul edildiğinden, başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 44,40-TL maktu ve 4.454,00-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının da talep halinde davalı … şirketine İADESİNE, 5-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/12/2022