Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/4771 E. 2021/2204 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/4771
KARAR NO: 2021/2204
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2016
NUMARASI: 2013/275 E. – 2016/915 K.
DAVA TÜRÜ: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan, davalı …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın, davacılardan …, … ve …’ın babası, diğer davacı …’nun da eski eşi olan …’nin kullanımındaki … plaka sayılı motosiklete çarpması neticesinde meydana gelen 01/092011 günlü trafik kazasında …’nin hayatını kaybettiğini, kazanın oluşumunda … sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, …’nin ölümü ile çocukları olan vekil edenleri ve boşanmış olsa dahi mahkeme kararı ile kendisine yoksulluk nafakası verilmiş olan davacı …’nun ölenin desteğinden yoksun kaldığını, kazadan sonra davalı sigorta şirketine yapılan başvuru neticesinde , davacı … için 2.180,00-TL, … için de 6.441,00-TL olmak üzere toplam 8.621,00-TL ödeme yapıldığını, ancak bu ödemelerin gerçek zarar miktarlarını karşılamadığını ileri sürerek, davacı … için 500,00-TL, davacı … için de 500,00-TL olmak üzere toplam 1.000,00-TL maddi tazminatın tüm davalılardan, ayrıca her bir davacı çocuk için ayrı ayrı 15.000,00-TL olmak üzere toplam 45.000,00-TL manevi tazminatın da davalı …’den ölüm tarihinden işletilecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş; 30/11/2015 günlü ıslah dilekçesi ile de davacı … bakımından maddi tazminata ilişkin istek miktarını 2.879,30-TL’ye, davacı … için olan maddi tazminata ilişkin istek miktarını da 8.327,88-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır. Davalı sigorta şirketi vekili cevabında özetle; davadan önce davacı tarafça yapılan başvuru neticesinde, vekil edeni sigorta şirketi tarafından … varislerine ibraname karşılığında 11/07/2012 tarihinde toplam 8.621,00-TL ödeme yapılarak poliçe kapsamındaki tüm sorumluluğun yerine getirildiğini, bakiye bir sorumluluğun kalmadığını, ayrıca vekil edeni sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olması nedeniyle kusur durumunun usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerektiği gibi, müteveffanın kaza anında kask takıp takmadığının da tespit edilmesini, kask takmıyor ise müterafik kusur durumunun değerlendirilmesini istediklerini, belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … cevabında özetle; yetki itirazında bulunarak, davacı …’nun ölenin boşandığı eşi olduğunu, bu nedenle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunamayacağını, diğer davacıların da destek yaşında olmadıklarını, ayrıca babaları ile yakın bir ilişki içerisinde bulunmadıkları gibi, müteveffanın cenazesine bile sahip çıkmadıkları gözetildiğinde, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; davacılardan …’nun müteveffa …’nin boşandığı eşi olup, her ne kadar kendisine yoksulluk nafakası bağlanmış ise de, yoksulluk nafakasının evlenme veya herhangi bir şekilde gelirin olması durumunda ortadan kalkacağı göz önüne alındığında, adı geçen davacının maddi tazminat talebinin yerinde olmadığı, buna karşılık davacı …’nin tazminata ilişkin talebinin ıslah edilmiş haliyle kabulü gerektiği, ayrıca davacı çocukların manevi tazminat taleplerinin de kısmen kabulünün uygun olacağı benimsenmek suretiyle; “1-Davacı …’nun maddi tazminat talebinin REDDİNE, 2-Davacı …’nin maddi tazminat talebinin ıslah olunan şekli ile kabulüne ve 2.879,37 TL’nin davalı sigorta şirketi yönünden 01/12/2012, diğer davalı yönündsen ise 01/09/2011 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlitke davalılardan müştereken ve müteselsilen TAHSİLİNE, 3-Davacılar …, … ve …’nin manevi tazminat taleplerinin KISMEN KABULÜ ile; 5.000,00’er TL’den toplam 15.000,00 TL’nin 01/09/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’den Tahsiline, Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,” karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekilinin istinaf nedenleri; davacı …’nun maddi tazminata ilişkin talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ve diğer davacılar yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının da yetersiz bulunduğuna ilişkindir. Davalı … vekilinin istinaf nedenleri ise; davacı tarafın, talep ve beyanlarının samimi olmadığı, davanın zenginleşme amacıyla açılan bir dava niteliğinde bulunduğu, bu nedenle tüm taleplerin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı biçim ve şekilde fahiş tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak tüm taleplerin reddedilmesi gerektiğine yöneliktir. Dava, trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat ilişkindir. Destekten yoksun kalma tazminatı, kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 45/2 maddesinde düzenlenmiş olup;” Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlanmıştır. (Benzer düzenleme 6098 sayılı BK’nın 53/III. Maddesinde de mevcuttur) Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 818 sayılı BK’nun 45/2 ( 6098 sayılı TBK’nın 53/3.) maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 45/2 maddesinde ve 6098 sayılı TBK’nun 53/3 maddesinde sözü edilen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır. Yani eylemli ve düzenli olarak bir kişinin geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için eylemli ve düzenli bir yardımın varlığı destek tazminatı talep etmek için gerekli ve yeterlidir. Destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı). Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacı … ve müteveffa …’in 24/03/2004 tarihinde boşandıkları, Bozöyük Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 08/06/2005 gün ve 2004/771 E., 2005/383 K.sayılı ilamı ile, davacı … yararına 30,00-TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği anlaşılmakta olup, dolayısı ile eski eşin hükmedilen yoksulluk nafakası ile boşandığı eşine destek olduğu ve ölümle birlikte nafaka alacaklısı eşin bu desteği kaybedeceği, bu nedenle de nafaka alacaklısının destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceği konusunda duraksamamak gerekir ise de, az yukarıda da açıklandığı üzere bir destek ilişkisinin varlığından söz edebilmek için ölenin sağlığında sağladığı desteğin ilama dayalı olsa dahi eylemli ve düzenli olması, diğer bir ifade ile fiilen destek olma halinin, gerçekleşmiş bulunması ve bu durumunda davacı tarafça kanıtlanmış olması aranmalıdır. Hal böyle olunca; mahkemece davacı … yararına 08/06/2005 tarihinde hükmedilen yoksulluk nafakasının, ölenin sağlığında eylemli olarak ödenip ödenmediği, yani ölenin boşandığı eşe fiilen destek olup olmadığı konusunda tarafların gösterecekleri deliller toplanıp değerlendirilmeden, daha da önemlisi davacı tarafa bu konudaki iddiasını kanıtlaması bakımından imkan ve mehil verilmeden ” yoksulluk nafakasının evlenme veya herhangi bir şekilde gelirin olması durumunda ortadan kalkacağı göz önüne alındığında, adı geçen davacının maddi tazminat talebinin yerinde olmadığı ” şeklindeki varsayımsal bir gerekçe ile davacı …’nun destek tazminatına ilişkin talebinin reddine karar verilmiş olması isabetsiz olup HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından davacı … vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın açıklanan nedenle kaldırılmasına ve kaldırma gönderme kararının gerekçesi gözetildiğinde davacılar vekilinin diğer, davalı … vekilinin ise tüm istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davacı … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2016 tarih ve 2013/275 E. – 2016/915 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, -Kaldırma-gönderme kararının gerekçesi gözetildiğinde davacılar vekilinin diğer, davalı … vekilinin ise tüm istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca, istinafa başvuru sırasında peşin olarak yatırıldığı anlaşılan maktu ve nispi istinaf karar ve ilam harçlarının istek halinde ilgilisine İADESİNE, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar ve davalı … tarafından yapılan diğer istinaf giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına, 5- İstinaf incelemesinin duruşmasız yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 30/12/2021