Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/4592 E. 2022/1917 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/4592
KARAR NO: 2022/1917
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2017/1128 Esas – 2019/861 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edenlerinin eşi ve babası bulunan …’nın 26/08/2007 tarihinde Antalya İli Manavgat İlçesi … Köyü / Mahallesi’nde vuku bulan yangını söndürmek amacıyla, davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan … plaka sayılı araçla (traktör) çalışma yaptığı sırada traktörün devrilmesi neticesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiğini, …’nın ölümüyle desteğinden yoksun kalan davacıların uğradıkları destek zararının tazmini için davalı sigorta şirketine yapılan başvurunun 27/11/2017 tarihinde sigorta şirketine ulaşmasına rağmen sonuç alınamadığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00-TL olmak üzere toplam 3.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının ve davacı eş … için de 500,00-TL cenaze ve defin giderinin ölüm tarihi olan 26/08/20007 tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş; 08/09/2019 günlü ıslah dilekçesi ile de davacı eş … için talep edilen destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin istek miktarını 65.795,48-TL’ye, davacı … için olan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin tazminat miktarını 2.635,54-TL’ye ve davacı … için olan istek miktarını da 3.383,67-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır.Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı itirazında bulunarak talep konusu kazadan sonra düzenlenen 26/08/2007 günlü olay yeri inceleme raporundan da anlaşılacağı üzere, vekil edeni şirket nezdinde sigortalı bulunan … plaka sayılı traktörün tarla içinde devrilmiş olduğunu, dolayısıyla kazanın karayolu veya kara yolu sayılan yerlerde gerçekleşmediği ve kazanın da araç sürücüsü müteveffanın tam kusuru ile meydana geldiği açık olduğundan, davacı taraf taleplerinin ZMM sigortası teminatı kapsamında olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda: iddia, savunma, toplanan deliller, olayla ilgili olarak Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılan soruşturma dosya evrakları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMM sigortalı bulunan traktörün, 26/08/2007 tarihinde devrilmesi neticesinde meydana gelen trafik kazasında, davacıların eşi ve babası olduğu anlaşılan sigortalı araç sürücüsü …’nın hayatını kaybettiği, kazanın meydana gelmesinde müteveffanın tam kusurlu olduğu, ancak destek sürücüsü tam kusurlu olsa dahi kusurun üçüncü kişi konumunda bulunan davacılara yansıtılamayacağı, bu nedenle de oluşan zararın giderilmesinden davalı sigorta şirketinin sorumlu bulunduğu benimsendikten sonra hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda; -İş bu asıl ve ıslahla açılan davanın Kabulü ile davacı … için 65.795,48-TL, davacı … için 3.383,67-TL, davacı … için 2.635,54-TL nin dava tarihi olan 18.12.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacılara verilmesine, karar verilmiştir. Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf nedenleri; kusur raporu alınmadan ve işletenin kazanın oluşumunda kusuru olup olmadığı belirlenmeden karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu, ayrıca talep konusu kazanın gerçekleştiği yer tarla olduğundan, davacı taraf taleplerinin teminat dışı olduğunun gözetilmediği, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın hatalı olduğu, kaldırılması gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm nedenine dayanılarak açılmış destekten yoksun kalma tazminatı isteğine ilişkindir. 1-29906 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6773 sayılı kanunun 41.maddesi ile değişik HMK’nın 341/2 madde hükmü uyarınca miktar ve değeri 3.000,00-TL’yi geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesin olup, hüküm tarihi itibariyle kesinlik sınırı 4.400,00-TL’ye çıkartılmıştır. Dosya kapsamından davacılardan … ve …’nın fazlaya ilişkin hakları saklı tutmak kaydıyla ayrı ayrı 1.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı isteğinde bulundukları ve yargılama sırasında sunulan ıslah dilekçesi ile de davacı … için olan istek miktarının 2.635,54-TL’ye, davacı … için olan istek miktarını da 3.383,67-TL’ye çıkartıldığı ve mahkemece adı geçen bu davacıların maddi tazminata ilişkin taleplerinin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Görülmekte olan davada, davacılar zorunlu dava arkadaşı değil, ihtiyari dava arkadaşı konumunda bulunduklarından kesinlik sınırı her bir davacı için ayrı ayrı belirlenmelidir.Bu durumda davacı … ve davacı … lehine hüküm altına alınan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin karar, istinaf edenin sıfatına göre miktar itibariyle kesin nitelikte olduğundan, yasa yolu kapalı bulunmaktadır.HMK.m.346/1 hükmü uyarınca, miktar itibariyle ret kararının mahkemesince verilmesi gerekli ise de; temyiz merciine de aynı yetkinin tanındığı 01/06/1990 gün ve 1989/03-1990/04 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da gözetilmek suretiyle, davacı … ve davacı … yararına hüküm altına alınan maddi tazminatlara ilişkin hüküm bölümlerine yönelik davalı sigorta şirketi vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun kararın kesin olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davalı sigorta şirketinin, davacı … hakkında verilen karara yönelik istinaf itirazına gelince; Yargıtal Özel Dairesinin konuya ilişkin pek çok içtihadında da işaret edildiği üzere; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, bağlantı sağlayan tarla ve yayla yolları da karayoludur. Somut olayda; davalı sigorta şirketine ZMM sigortası ile sigortalı olan traktör tarla içerisinde devrilmiş ve araç sürücüsü olan … araç altında kalarak vefat etmiştir. Davalı … müteveffanın eşi, diğer davacılar ise çocuklarıdır ve bu nedenle müteveffanın desteğinden yoksun kalındığı gerekçesiyle, destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmiştir. Az yukarıda da açıklandığı üzere, Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip, karayolu ile bağlantısı olan karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de kaza karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmelidir. (Bkn: Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2016/8717E.-2019/4077K.sayılı ilamı) Davaya konu trafik kazasından sonra düzenlenen ve olay yerini gösterine basit krokide, kazanın meydana geldiği tarlarının karayolu veya karayolu sayılan bir yolla bağlantısı olup olmadığı belli değil ise de, 26/08/2007 günlü Olay Yeri İnceleme ve Ölüm Muayene Tutanağında cesedin bulunduğu yere (tarlaya) … plaka sayılı araçla saat 15:00 sularında gidildiği, tarlanın arka kısmında ölene ait evin bulunduğunun bildirildiği; kolluk kuvvetlerince düzenlenen aynı günlü tutanakta da … köyünde yangın olayının meydana geldiği, yangın söndürme esnasında bir kişinin öldüğünün ihbar edilmesi üzerine olay yerine saat 13:00 sularında gelindiği, olay yerinde köy halkı ile Manavgat – Taşağıl – Serik itfaiyelerinin yangını söndürme işlemine devam ettiğini ve olay yerindeki cam seraya 20 metre mesafede … plakalı traktörün devrilmiş olarak görüldüğü, aynı bölgede bulunan davacıya ait ev ile olayın meydana geldiği yer arasındaki mesafenin de 250 metre civarında olduğu açıklanmıştır. Bu durumda kazanın meydana geldiği yer tarla içi ise de; tarlanın sadece 250 metre ötesinde müteveffaya ait ev bulunduğu ve olay yerine araçların geldiği gözetildiğinde, kazanın meydana geldiği tarlanın karayolu veya karayolu sayılan bir yol ile bağlantısı olmadığı söylenemeyeceğinden, mahkemece 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2.maddesi gereğince karayolu ile bağlantılı yerde meydana gelen kazanın bir trafik kazası olduğu ve bu nedenle de ZMM sigortasının teminatı kapsamında bulunduğunun kabul edilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik tespit edilememiştir. 3-Bundan ayrı yargılama sırasında İTÜ Makine Fakültesi emekli öğretim üyesi olduğu anlaşılan, Prof. Dr. Müh. …’ın katılımıyla düzenlenen 15/08/2019 günlü raporda, kusur durumu değerlendirilerek kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsü müteveffanın tam kusurlu olduğu belirtilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85/ son madde hükmü uyarınca araç sürücüsünün kusurundan, kendi kusuru imiş gibi sorumlu olan işletenin hukuki sorumluluğu üstlenen davalı sigortacının sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için işletenin kazanın oluşumunda bizati kusurlu olması gerekmediği açıktır.Hal böyle olunca dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellike hükme esas alınan uzman bilirkişi raporundaki belirlemelerin ve hesap yönteminin oluşa, yerleşmiş uygulamalara uygun denetime elverir gerekçeler içermesi karşısında hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; keza 26/08/2007 olan kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken yasal mevzuat ve Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları dikkate alındığında; sürücü destek ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile ölmüş olsun, ölüm destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğuran bir sonuç olduğundan; desteğin kusurunun destekten yoksun kalanlara yansıtılamayacağı; araç sürücüsünün veya işleteninin tam kusurlu olması halinde dahi 3.kişi konumunda olan destekten yoksun kalan kişinin sigorta şirketinden tazminat isteme hakkına sahip olduğu konusunda duraksama bulunmadığına göre; davalı vekilinin yerinde olmadığı sonucuna varılan tüm istinaf itirazlarının esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca; 1-Yukarıdaki başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi tarafından, davacı … ve davacı … lehine hüküm altına alınan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin hüküm bölümüne yönelik olarak, davalı … Sigorta A.Ş vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nun 341/2, 346/1 ve 352.madde hükümleri uyarınca USULDEN REDDİNE, 2-Yukarıda başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi tarafından, davacı … lehine hüküm altına alınan maddi tazminata ilişkin hüküm bölümüne yönelik olarak, davalı … Sigorta A.Ş vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun ise HMK.m.353/1-b/1 hükmü gereğince ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf yasa yoluna başvuran davalıdan, esas yönünden incelemeye konu miktar üzerinden alınması gereken (65.795,48-TL) alınması gereken 4.494,48-TLnispi istinaf harcından, peşin olarak yatırıldığı anlaşılan 1.226,42-TL harcın düşümü ile kalan 3.268,06-TL istinaf ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 3-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.22/12/2022