Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/4513 E. 2022/1088 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/4513
KARAR NO: 2022/1088
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2017/569 Esas 2019/972 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirkete sigortalı …’ın malik ve işleteni olduğu … plakalı aracın 28/01/2016 tarihinde sürücü …’ın sevk ve iadesinde iken yolda bulunan levhalara çarparak yoldan çıktığını ve hasarlandığını, kazanın oluşumunda araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu, sigorta şirketinin de hasarın tamamında sorumlu olduğunu, sigorta şirketine 10/03/2016 tarihinde başvuru yapılmış ise de bir ödeme yapılmadığını, bu nedenle temerrüde düşüldüğünü belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00-TL ödenmeyen hasar bedelinin poliçe limitleri dahilinde muhatap şirketten temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 10/05/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 20.000,00 TL artırarak toplam 30.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Dava dosyası İstanbul 8.Tüketici Mahkemesinin 2016/990 esasında kayıtlı iken mahkemenin 18/04/2017 tarihinde verdiği görevsizlik kararı üzerine İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/569 esasını aldığı, anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazanın davacının hızlı gitmesi ve aracın kontrolünü kaybetmesi sonucu meydana geldiğini, davacının daha sonra müvekkili şirkete aracın hasarını gidermesi için başvuruda bulunduğunu, kazanın taşıma sınırı üzerinde yolcu taşındığı ve aşırı yükten meydana geldiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Davacı tarafça açılan maddi tazminat istemine ilişkin DAVANIN KABULÜ ile; 30.000,00-TL hasar bedeline ilişkin maddi tazminatın davalının temerrüt tarihi olan 24/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığı, davaya ıslah dilekçesi ile zamanaşımı itirazında bulunmuş olmalarına rağmen mahkemenin bu konuda karar vermemesinin hatalı olduğu, davacının ıslah ettiği 20.000 TL’lik kısım da zaman aşımına uğradığından kararın hatalı olduğu, karara dayanak yapılan bilirkişi raporunun hatalı olduğu, bilirkişi tarafından aracın yük/hız endeksi araştırılmadan sadece yolcuların görüşü engellemediklerinden bahisle görüş bildirmesinin hatalı olduğu, kazanın istiap haddinin aşılması nedeniyle meydana geldiği açıkça ortada olup istiap haddinin aşıldığı kazaların sigorta poliçesi teminatı dışında olduğundan hesaplama yapılmasının hukuka aykırı olduğu hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, kasko sigorta poliçesi kapsamında trafik kazası nedeniyle sigortalının hasar bedeli istemine ilişkindir. 28/01/2016 tarihinde davalı şirkete kasko sigortalı davacı …’ın malik ve işleteni olduğu … plakalı araç sürücü …’ın sevk ve iadesinde iken yolda bulunan levhalara çarparak yoldan çıkması sonucu meydana gelen trafik kazasında hasara uğradığı, davacının hasar bedelinden sorumlu olduğu iddiasıyla kasko sigortacısından hasar bedelinin tahsili için bu davayı açtığı anlaşılmıştır. 1-6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde, dava konusu trafik kazası nedeniyle müvekkilinin aracında meydana gelen hasar nedeniyle davalıdan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00-TL alacağın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacıya ait araçta trafik kazası sonucu meydana gelen gerçek zarar miktarı taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli değildir. Esasen araçta kaza sonucu oluşan hasar tutarının tespiti, yapılacak yargılama sırasında bilirkişi incelemesi sonunda belli olacaktır. Bilirkişi trafik kazasına karışan aracın hasar sonrası durumunu inceleyerek, yapacağı değerlendirme üzerine davalıdan talep edilebilecek alacak miktarını saptayacaktır. Bu durumda, görülmekte olan davanın belirsiz alacak davası olduğu konusunda herhangi bir duraksama bulunmamaktadır. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, davanın tamamı için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi, bu artırım nedeniyle zamanaşımı da söz konusu değildir. 2918 Sayılı KTK.’nun 109/1. maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar göreninin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; eldeki davada, maddi hasarlı trafik kazası 28/01/2016 tarihinde meydana gelmiş, dava ise 29/08/2016 tarihinde, iki yıllık zaman aşımı süresi geçirilmeden açılmıştır. Bu durumda 10/05/2019 günlü bedel artırım dilekçesi tarihi itibariyle zaman aşımı süresinin dolduğundan söz edilemeyeceğine göre, davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazı yersizdir. 2-Haksız bir fiil sonucu zarar oluştuğu iddiasıyla ilgili bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsur olup, sorumluluk belirlenecek duruma göre tespit edilmelidir. Dosya kapsamında görüşüne başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen 05/04/2019 günlü kök raporda; kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsü tam kusurlu ise de, sürücü …’ın tam kusurlu olmasının kasko sigortasından yararlanmaya engel teşkil etmediği, istiap haddi aşılmış ise de hasarın teminat dışı olması için kazanın münhasıran istiap haddinin aşılması nedeniyle meydana gelmiş olması gerektiği, davaya konu araçta sürücü koltuğuna bitişik yolcu koltuğu bulunmadığı, sürücünün direksiyonu çevirmesine, vites değiştirmesine ve gaz-fren pedalına basmasına fazla yolcuların engel olmalarının mümkün olmadığı, minibüsün yolun virajlı kısmına yüksek hızla girdiği için ön tarafı ile aynı doğrultuda ileri yönde seyrederek yoldan çıktığı, kazanın aynalar ile ilgisi olmadığı, kazanın meydana gelmesi ile istiap haddinin aşılması arasında illiyet bağı olmadığı, bu nedenle de sigortacının, sigortalısına rücu hakkı olmadığı şeklinde değerlendirme yapıldığı ve mahkemece bu raporun hükme esas alındığı görülmüştür. Mahkemenin dosya kapsamına uygun gerekçe ve takdirine; özellikle konusunda uzman bilirkişi tarafından düzenlenen yeterli ve geçerli nitelikteki rapordaki konuya ilişkin belirleme ve değerlendirmelerin, dosyaya, oluşa uygun, denetlenebilir gerekçeler içermesi karşısında hükme esas alınmış olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön tespit edilemediğine, araç sürücüsünün kazanın oluşumunda %100 oranında kusurlu olması, kazayı kasten yaptığı veya kasta yaklaşan ağır bir kusuru bulunduğu anlamına gelmeyeceğinin de açık olmasına, dava dilekçesi içeriğinden davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açıldığının anlaşılmasına ve belirsiz alacak davalarında dava tarihinde alacağın tamamı için zamanaşımı süresinin kesileceği dikkate alındığında, gerek dava açıldığı tarihte ve gerekse ıslah tarihinde zamanaşımı süresi geçmemiş olmasına göre, davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının HMK.nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca; 1/İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2019 tarih ve 2017/569 Esas 2019/972 Karar sayılı kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2/İstinaf eden davalıdan alınması gereken 2.049,30-TL harçtan peşin yatırılan 512,35-TL harcın düşümü ile 1.536,95-TL istinaf ilam harcının istinaf eden davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3/İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4/İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, HMK’nın 353/1-b/1.maddesi hükmü uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.15/09/2022