Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/4402 E. 2022/1838 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/4402
KARAR NO: 2022/1838
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/09/2019
NUMARASI: 2016/830 Esas – 2019/761 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların maliki, sürücüsü ve ZMM sigortacısı bulunduğu … plaka sayılı aracın neden olduğu, 26/10/2015 günlü trafik kazasında, … plaka sayılı araçta yolcu olarak seyahat eden ve vekil edeninin oğlu bulunan …’in hayatını kaybettiğini beyanla, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla, 3.0000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının … Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihinden, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihinden işletilecek faiziyle birlikte tüm davalılardan; 70.000,00-TL manevi tazminatın da davalı sigorta şirketi dışında kalan diğer davalılardan kaza tarihinden işletilecek faiziyle birlikte, müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; 08/04/2019 günlü ıslah dilekçesi ile de; destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin istek miktarını 53.304,36-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır.Davalılar vekilleri vasıtasıyla verdikleri cevap dilekçelerinde özetle; davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, toplanan deliller, aktüer bilirkişi raporu, talep konusu kaza ile ilgili olarak müttevefanın annesi ve kardeşi tarafından Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan 2016/635 esas sayılı dava dosyası ve bu dosya kapsamında temin edilen kusur bilirkişisi raporu değerlendirilerek, davacının oğlu olan …’in ölümüyle sonuçlanan trafik kazasında, davalı araç sürücüsünün %80 oranında, müttevefanın ise %20 oranında kusurlu olduğunu, müttevefanın ölümüyle desteğinden yoksun kalan davacı babanın, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep etme hakkı bulunduğu, kusur durumu, olayın mahiyeti, tarafların sosyo-ekonomik durumları gözetildiğinde, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmesinin uygun olacağı gerekçesiyle, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu doğrultusunda, -Davanın KISMEN KABULÜ ile, 53.304,36 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ve …’den kaza tarihi olan 26/10/2015, davalı … Sigorta A.Ş yönünden dava tarihi olan 26/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, -40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den alınarak davacı tarafa verilmesine, -Davacı tarafın fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE, karar verilmiştir. Karara karşı davalı sigorta şirketi vekili ile davalılar … ve … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf nedenleri; destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin hesaplamanın TRH 2018 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz uygulaması ile yapılması gerekirken, PMF yaşam tablosu ile progresif rant uygulamasıyla yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasının hatalı olduğu, ayrıca kaza anında emniyet kemeri takmayan ve alkollü olduğunu bildiği sürücünün sevk ve idaresindeki araca binen müttevefanın müterafik kusurlu sayılarak belirlenen tazminat miktarında, müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğinin gözetilmemiş olmasının da doğru olmadığına ilişkindir. Diğer davalılar vekilinin istinaf nedenleri ise; talep konusu kazada müttevefanın araçta hatır için taşındığı ve müterafik kusurlu olduğu gözetilerek buna göre tazminat belirlemesi yapılması gerekirken, fazla miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, ilk derece mahkemesince verilen kararın bu nedenle kaldırılması gerektiğine yöneliktir. İstinaf edenlerin sıfatına, istinafların kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Dava; trafik kazası neticesinde meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış, maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. 1-Trafik kazası neticesinde meydana gelen ölüm olayına dayanılarak, destekten yoksun kalma tazminatı isteğinde bulunan hak sahibinin ve müttevefanın bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Yargıtay Özel Dairesi’nce Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilerek, içtihat değişikliğine gidilmiş ve Dairemizce bu yöndeki görüş benimsenmiştir. Öte yandan; Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli ranf formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, 1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.( Bknz. Yargıtay 4.HD’nin 2021/2466 Esas, 2021/2462 Karar sayılı ilamı) Somut olayda; yerel mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda da TRH ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan, tamamiyle PMF ve Progresif rant yöntemine göre hesaplama yapılmış olup; her ne kadar progresif rant yöntemi uygulanmasında (başka deyişle %1,8 teknik faiz uygulanmaması) bir hata yok ise de yerel mahkemece hükme esas alınan tazminat hesaplamasında, PMF Tablosu’nun kullanılması esasen doğru değildir. Ne var ki söz konusu karara karşı davacı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmamıştır. Bu durumda PMF yaşam tablosunun baz alınmasıyla, kaza tarihinde 21 yaşında olan müteveffa …’in bakiye yaşan süresinin 45 yıl olacağı, kaza tarihinde 45 yaşında olan davacının da bakiye yaşam süresinin 26 yıl olacağı kabul ederek yapılan aktüer hesaplamanın (TRH 2010 yaşam tablosuna göre …’in bakiye yaşam süresi 53 yıl, davacının bakiye yaşam süresi de 30 yıl olduğu varsayılmaktadır.) davalı taraf bakımından daha lehe olduğu konusunda duraksama bulunmadığından, davalı sigorta şirketinin açıklanan hususa yönelik istinaf isteğinin reddi gerekmiştir. 2-Davalıların müteveffanın alkollü olduğunu bildiği şahsın sevk ve idaresindeki aracı binmesi ve emniyet kemeri takmaması nedeniyle, müterafik kusurlu sayılması gerektiğine ilişkin istinaf itirazları ile davalılar … ve …’ün müteveffanın hatır için taşındığı yönündeki istinaf itirazları birlikte değerlendirildiğinde; Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde diğer bir ifadeyle zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya zarar sorumlusunun durumunu ağırlaştırmış ise kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 52.maddesi (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44. Maddesinde de mevcuttur) uyarınca hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Hatır taşımaları da bir menfaat karşılığı olmadığı hallerde bu gibi taşımalarda kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 51.madde hükmü uyarınca (benzer düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesinde de mevcuttur) tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından söz edebilmek için de yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemli olduğu gibi yarar ekonomik olabileceği gibi ortak toplumsal yararları da ilgilendirilebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişinin (sürücü) bir çıkarı veya yararı bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Somut olayda; müteveffa ve davalı araç sürücüsünün yakın arkadaş oldukları, birlikte içki aldıkları ve davalı araç sürücüsünün kaza anında 1,95 alkollü bulunduğu dolayısıyla müteveffanın araç sürücüsünün alkollü olduğunu bilerek araca bindiği, emniyet kemerinin takılı olmadığı ve cam kenarında oturduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Kaza anında müteveffa, araç içerisinde yolcu konumunda bulunması nedeniyle kazanın oluşumunda kusurlu olması mümkün değildir. Zaten hükme esas alınan ve ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesi’nce düzenlendiği anlaşılan 24/04/2017 günlü raporda, müteveffa …’e atfedilen %20 oranındaki kusur münhasıran bu duruma (müterafik kusur) ilişkin olarak belirlenmiştir. Hükme esas alınan12/07/2017 günlü hesap raporunda da müteveffanın kazanın oluşumunda kusursuz olduğu kabul edilerek davacının tam kusura göre talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 53.304,36 olduğu açıklanmıştır. İlk derece mahkemesince müteveffanın % 20 oranında kusurlu olduğu kabul edildiği halde, hükme esas alınan hesap raporunun tam kusura göre düzenlendiği hususu atlanarak yazılı biçim ve şekilde destek tazminatına hükmedildiği görülmüştür. Bu durumda yerleşmiş yargısal içtihatlara göre alkollü olduğu bilinen bir sürücü idaresindeki araca binilmesi zararın doğmasına veya artmasına sebebiyet verdiği ( Bkn; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 05/11/2020 gün 2018/2940 Esas 2020/6672 Karar sayılı ilamı) gibi kaza anında koruyucu ekipman kullanılmamasının da oluşan zararın artmasına katkı sağlayacağı açıktır. (Bkn; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/04/2022 gün 2021/19521 Esas, 2022/7719 Karar sayılı ilamı) O halde mahkemece, müteveffanın müterafik kusurlu olduğu kabul edilerek, belirlenen destekten yoksun kalma tazminatından, yerleşmiş yargısal içtihatlar doğrultusunda %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken bunun yapılmamış olması hatalı olup, davalılar vekillerince müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğine ilişkin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Buna karşılık; eldeki dosya kapsamından müteveffa ile davalı araç sürücüsünün yakın arkadaş (çocukluk arkadaşı) oldukları, birlikte içki içtikleri, gezmek amacıyla araçta bulundukları ve ailelerin araması ile geri dönüşe geçildiği sırada kazanın meydana geldiği anlaşılmakta ise de tarafların arkadaş olmaları tek başına bir indirim sebebi değildir. Hatır taşımasından bahsedilebilmesi için bir bedel karşılığında olmaması ve daha da önemlisi mağdur lehine yapıldığının belirlenmesi gerekir. Somut olayda, taşımanın bir bedel karşılığında olmadığı ve taşımanın müteveffa yararına yapıldığı davalı tarafça somut bir biçimde kanıtlanamadığından, mahkemece hatır taşıması indirimi yapılmaksızın karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik tespit edilemediğinden davalılar … ve … vekilinin bu yönü amaçlayan istinaf itirazının reddi gerekmiştir. 3-Davalılar … ve … vekilinin, hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının fazla olduğuna ilişkin istinaf itirazına gelince; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Dava konusu olayda zararlandırıcı eylemin tarihi, kazanın meydana geliş şekli, kusur durumu, ölümün karşılaşılabilecek en ağır sonuç oluşu, müteveffanın yaşı ve ölüm şekli, ölenle davacı arasındaki yakınlık derecesi, talep edilen tazminat miktarı, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılan 2016/635 esas sayılı dosya kapsamında ölenin annesi için tayin ve takdir edilen manevi tazminat miktarı, paranın alım gücü, tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında, ölümle sonuçlanan taksirli eylem nedeniyle hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının yukarıda açıklanan ilkelere ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen takdir hakkının kullanmasına ilişkin kurala uygun bulunmasına ve fazla olmamasına göre; davalılar vekilinin manevi tazmina miktarının fazla olduğuna yönelik istinaf başvurusu yerinde olmadığından reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Hal böyle olunca; az yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olarak gerçekleştiği tespit edilen yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılması gerektirmediğinden, istinaf yasa yoluna başvuran davalıların istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK. m. 353/1-b/2 hükmü uyarınca kaldırılmasına; istinaf yasa yoluna başvuru konusu yapılmayan ve reddedilen istinaf itirazları nedeniyle taraflar bakımından usuli kazanılmış hak oluşturan hususlar ile harcın da kamu düzenine ilişkin olduğu gözetilerek; davacının kaza neticesinde uğradığı tespit edilen 53.304,36 TL destekten yoksun kalma tazminatından, %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak ve fakat yapılan indirimin takdiri indirim olması nedeniyle davalı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği ve yargılama giderlerinin de paylaştırılamayacağı gözetilerek (Bkn; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 04/17/2017 günlü 2015/5792 Esas, 2017/11224 Karar sayılı ilamı) sadece yanılgılı olduğu sonucuna varılan hususun davalı taraf yararına düzeltilmesi suretiyle yeniden esas hakkında hüküm tesis edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca; 1-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/09/2019 tarih ve 2016/830 Esas 2019/761 Karar sayılı kararına karşı davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun yukarıda bentler halinde gösterilen nedenlerle KISMEN KABULÜNE ve KISMEN REDDİNEa-)İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından yatırılan nispi istinaf karar ve ilam harçlarının talep halinde ilgilisine iadesine,b-)İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,c-)İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ise takdiren yapan davalı üzerinde bırakılmasına, 2-)İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/09/2019 tarih ve 2016/830 Esas 2019/761 Karar sayılı kararının HMK.m.353/1-b/2 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, a-)Davanın KISMEN KABULÜ ile, -42.643,48- TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ve …’den kaza tarihi olan 26/10/2015, davalı … Sigorta A.Ş yönünden dava tarihi olan 26/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin REDDİNE, -40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den alınarak davacı tarafa verilmesine, -Davacı tarafın fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE, b-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca belirlenen 5.645,38-TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından yatırılan 249,34-TL peşin harç ve 860,00-TL ıslah harcı toplamı 1.109,34-TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 4.536,04-TL harcın davalılardan (davalı … Sigorta A.Ş.’nin sorumluluğu 2.912,97-TL ile sınırlı olmak kaydıyla ) müstereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye irat kaydına, c-)Davacı tarafından yatırılan 249,34-TL peşin harç ve 860,00-TL ıslah harcı toplamı 1.109,34-TL harcın davalılar … ve …’den alınarak davacıya verilmesine, d-)Maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca, kabul edilen tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 6.822,96-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,-Davalı taraf yargılama sırasında vekille temsil edilmiş ise de, reddedilen kısım takdiri indirime ilişkin olduğundan davalı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,e-)Manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.750,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılar … ve …’den alınarak davacıya verilmesine, -Davalılar … ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.600,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve …’e verilmesine,f-)Davacı tarafından yapılan 500,00-TL bilirkişi ücreti ve 204,80-TL posta gideri olmak üzere toplam 704,80-TL yargılama giderinin kabul-red oranına göre 533,32-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, g-)Yatırılan gider avanslarından arta kalanın ilgilisine İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK.m.362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.15/12/2022