Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/4401 E. 2022/1837 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/4401
KARAR NO: 2022/1837
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2019
NUMARASI: 2014/278 Esas – 2019/363 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; yabancı plakalı bir aracın neden olduğu 28/06/2008 günlü trafik kazasında, …’ün hayatını kaybettiğini, …’ün ölümüyle mirasçıları olan çocuklarının davalı sigorta şirketine yaptıkları başvuru sonucunda, başvuruda bulunan her bir çocuğa 25.000,00-TL manevi tazminat ödemesi yapıldığını, ancak …’ün oğlu …’ün annesinden sonra ölerek geriye eş ve çocuklarını bıraktığını, …’e herhangi bir manevi tazminat ödemesi yapılmadığını, bu durumda 25.000,00-TL’nin …’ün eş (…) ve çocuklarına (…, …, …, …, …, …, … ve …) miras payları oranında paylaştırılması gerektiğini, bundan ayrı kazada ölen …’ün mirasçıları ve torunları olan (… ve … dışında kalan toplam 43 kişi) davacıların her biri için ayrı ayrı 5.000,00-TL ve kazada yaralanan … için de çektiği acılara karşılık 5.000,00-TL olmak kaydıyla toplam 245.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 28/06/2008 gün ve 26920 sayılı resmi gazetede yayınlanan yönetmelik esasları gereğince vekil edeni büronun yabancı ülke yeşil kart büroları ile yaptığı … Anlaşmaları çerçevesinde yabancı plakalı araçların Türkiye’de karıştıkları kazalarda geçerli bir yeşil kart sigortaları mevcutsa yeşil kart sigortacıları adına ve kusur esasına göre üçüncü şahıs hasarlarını karşılamakta olduğunu, bu kapsamda yabancı plakalı araç sürücüsü …’ün tam kusuru neticesinde 28/06/2008 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden …’ün çocuklarına yaptıkları başvuru üzerine gerekli ödemelerin yapıldığını, ancak …’ün oğlu …’ün herhangi bir başvurusu olmadığından diğer mirasçılara yapılan ödemelere dayanılarak talepte bulunamayacağını yani …’ün mirasçılarına geçecek bir manevi tazminat talep hakkı bulunmadığını, davacılardan … ve …’ün nineleri …’ün vefatından dolayı İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/57 Esas sayılı dosyasıyla açtıkları manevi tazminat davasının derdest olduğunu, talep edilen manevi tazminat tutarlarının da fahiş ve mesnetsiz bulunduğunu kaldı ki davacı …’ın yaralandığına ve malul kaldığına dair hiçbir bilgi ve belge bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda: iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu, olayla ilgili olarak Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülerek sonuçlanan 2006/398 Esas – 2007/68 Karar sayılı ceza yargılamasına ilişkin dava dosyası, İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2013/57 Esas sayılı dosyası ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek; …’ün ölümü ve davalı …’ın yaralanmasıyla sonuçlanan 28/06/2006 günlü tek taraflı trafik kazasının oluşumunda …’nin yeşil kartı ile sigortalı bulunan … plaka sayılı araç sürücüsünün …’ün tam kusurlu olduğu, araç sürücüsünün ölenin oğlu bulunduğu, yabancı plakalı araçların Türkiye’de neden oldukları trafik kazalarına bağlı olarak oluşan zararların giderilmesi amacıyla davalı kuruma başvurulabileceği ve kurumun manevi tazminat talepleri dahil bu zararların giderilmesinden kaza tarihindeki sigorta limitleri dahilinde sorumlu olduğu benimsendikten sonra; Somut olayda …’ün mirasçısı … vefat etmeden önce manevi tazminat talebinde bulunmadığından …’ün mirasçılarının miras bırakanları yönünden açtıkları davanın reddine karar verilmesi gerektiği, ayrıca davacı … yönünden davadan feragat edildiği anlaşıldığından bu davacı yönünden de davanın feragat nedeniyle reddedilmesi gerektiği, kusur durumu, sosyo ekonomik tespit tutanakları kazanın üzerinden geçen zaman manevi tazminatın zenginleşmeye sebep olmaması ilkesi gözetildiğinde davacı …’ün mirasçılarına ayrı ayrı 1.000,00-TL olmak üzere 43.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi uygun olacağı, kazaya sebebiyet veren sürücü … ile aynı araçta bulunan …’ın yaralandığı anlaşılmakta ise de yaralanmasının boyutuna ilişkin dosya kapsamında herhangi bir rapor veya tespit bulunmadığı ancak kişinin 01/09/2006 tarihli Erzurum Numune Hastanesi yazısına göre acil nöbetçi hekimi tarafından tedavi edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda davacı … lehine 1.500,00-TL manevi tazminata hükmetmek ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerektiği ancak bu davalı yönünden kısa kararda sehven hüküm kurulmadığından gerekçeli karara da eklenmediği şeklindeki gerekçeyle;-Davacının davasının … yönünden FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, -Davacının davasının … mirasçıları olan 43 kişi yönünden her biri için ayrı ayrı 1.000,00 TL olmak üzere toplam 43.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı … mirasçılarına verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine -Davacının davasının … mirasçısı … mirasçıları yönünden REDDİNE, karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davacılar vekilinin istinaf nedenleri; aynı kazaya dayanılarak müteveffta Muhbet Bülbül’ün torunları olan … ve … tarafından İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan manevi tazminat talepli davanın yargılaması sonucunda verilen 2013/57 esas – 2014 96 karar sayılı ilamla her bir davacı yararına ayrı ayrı 2.500,00-TL manevi tazminata hükmedilmiş olması dahi gözetilmeyerek vekil edenleri yararına 1.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, kararın keyfi ve hukuka aykırı bulunduğu bu nedenle de kaldırılarak talep gibi davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği hususuna yöneliktir.İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede sonucunda;Dava; trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm olayına dayanılarak açılmış manevi tazminat isteğine ilişkindir.1-Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 25/04/2017 gün, 2014/24828 Esas – 2017/4566 Karar sayılı İçtihatında da işaret edildiği üzere; 10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının veya gerekçeli kararın gerekçe kısmıyla hüküm kısmının tam olarak örtüşmemiş bulunmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir.Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK’nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise veya gerekçeli kararın gerekçe kısmı ile hüküm kısmının farklı olması durumunda mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.Diğer taraftan 6100 sayılı HMK’nun 294 – 297.maddelerinde hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir.HMK’nın 397/2 maddesinde de hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Yasa yolu incelemesi yapılabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.Somut olayda; ilk derece mahkemesince yargılamanın sonuçlandırıldığı 05/04/2019 günlü kısa kararda;-Davacının davasının … yönünden FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, -Davacının davasının … mirasçıları olan 43 kişi yönünden her biri için ayrı ayrı 1.000,00 TL olmak üzere toplam 43.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, -Davacının davasının … mirasçısı … mirasçıları yönünden REDDİNE, denilmiş, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında da kısa kararla herhangi bir çelişki oluşturulmamış ise de; Hükmün gerekçe kısmında davacı …’ın talebiyle ilgili olarak ” … lehine yukarıda açıklanan olgular dikkate alınarak bu davacı yönünden 1.500 TL manevi tazminata hükmetmek gerekmiş ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.” denilmek suretiyle gerekçeyle hüküm fıkrası arasında açık biçimde çelişki yaratılmıştır. Bu durum HMK’nun 298/2 maddesine aykırılık teşkil ettiğinden usulüne uygun şekilde verilmiş bir kararın varlığından söz edilemez.2-Bundan ayrı; dosya kapsamından görülmekte olan davanın davacı küçükler … (…), … (…), … (…), … (…), … (…), … (…) ve … (…) adına velayeten anneleri/ babaları tarafından vekaletnamelere dayanılarak Av. … tarafından 28/08/2014 tarihinde açıldığı, davacı küçük …’nın 27/04/1999, davacı küçük …’ün 11/07/2000, davacı küçük …’un 05/06/1999, davacı küçük …’nın 22/09/1996, davacı küçük …’ün 03/06/1998, davacı küçük …’ün 12/02/2001 ve davacı küçük …’ün de 12/08/1999 doğumlu olduğu ve dolayısıyla yargılama sırasında reşit hale gelerek dava ehliyeti kazandıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda adı geçen davacıların reşit hale geldikten sonra kendisi ya da vekili aracılığıyla yargılamayı sürdürmesi gerekir. Ne var ki, tek tek isimleri yazılı davacıların kendileri adına verdiği bir vekaletname dosya arasında bulunmamaktadır.Hakkındaki dava velisi tarafından açılan ve takip edilen çocuk, dava sırasında ergin olursa velisinin yasal temsilci sıfatı sona erer. Bundan sonra davanın, ergin çocuk tarafından veya vekalet verdiği bir avukat tarafından takip edilmesi gerekir. Aksi halde velinin yaptığı veya veliye karşı yapılan tüm işlemler geçersiz olur. Ehliyet konusu dava şartlarından olup, hakim tarafından kendiliğinden gözetilmelidir. Az yukarıda isimleri ve TC kimlik numaraları yazılı davacılar yargılama sırasında ergin olduğuna göre anne ve babanın ergin olan çocuklarını görülmekte olan davada temsil etme olanağı kalmadığından, onlar tarafından verilen vekaletnameye dayalı olarak vekilin davaya takip yetkisi de bulunmamaktadır.Mahkemece bu durumda, yargılama sırasında reşit olduğu anlaşılan davacılara davetiye çıkartılarak duruşmada bulunmaları veya kendi adlarına verdikleri vekaletname ibrazı sağlanarak davaya bakılması ve oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan ve resen gözetilmesi gereken dava şartı üzerinde durulmadan işin esasına geçilerek davanın sonuçlandırılmış olması isabetsiz bulunmaktadır. (HMK.m.353/1-a/4) Hal böyle olunca yukarıdaki bentlerde tek tek ve ayrı ayrı gösterilen hatalı uygulama ve değerlendirme sonucunda hüküm verilmiş olması hali HMK.m. 353/1-a/6 ve HMK.m. 353/1-a/4 hükmü kapsamındaki durumu oluşturacağından davacılar vekilinin istinaf itirazlarının açıklanan bu nedenlerle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın dava şartı konusundaki eksikliğin giderilmesi ve gerekçeli karar içeriği ile hüküm bölümü arasındaki çelişkinin giderildiği yeni bir hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına ve kaldırma gönderme kararının gerekçesi gözetildiğinde davacılar vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM/ Gerekçe uyarınca; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2019 tarih ve 2014/278 Esas 2019/363 Karar sayılı kararının HMK.m.353/1-a/4-6 hükümleri uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem, araştırma ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırıldığı anlaşılan maktu istinaf karar ve ilam harçlarının talep halinde davacılara İADESİNE,4-İstinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılması nedeniyle, avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından, istinaf aşamasında yapılan diğer yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince verilecek müteakip kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a madde hükmü uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/12/2022