Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/4205 E. 2019/3881 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/4205
KARAR NO : 2019/3881
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26/08/2019
NUMARASI : 2019/3536 Hakem Kar.Saklama-2019/43 K.
DAVANIN KONUSU: Hakem Kararının Tebliğe Çıkarılması / Saklanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/11/2019
Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Başvuran vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna verdiği dilekçede özetle; ZMM sigorta poliçesi bulunmayan … plaka sayılı motosikletin kusurlu bir şekilde yaya konumunda olan davacı … çarpması sonucunda 30/05/2008 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vekil edeninin yaralanarak malul kaldığını, sigorta şirketine yapılan başvuru sonucunda davacıya %1 maluliyet oranı üzerinde 05/09/2014 tarihinde 24.080,00-TL maluliyet tazminatı ödenmiş ise de, daha sonra davacıda meydana gelen maluliyetin artması üzerine 29/08/2018 tarihinde yapılan ikinci başvurudan sonuç alınamadığını belirterek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 50.000,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalı Güvence Hesabından tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı Güvence Hesabı vekili cevabında özetle; zaman aşımı definde bulunarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince; davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, davacı vekilinin Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetine yaptığı itiraz üzerine; itiraz reddedilmiş, davacı vekili tarafından itiraz hakem heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri, davacı … uğramış olduğu bedensel zararın halen gelişen ve değişen nitelik taşıdığı, bu durumda zamanaşımı süresinin dolduğundan söz edilemeyeceği, bu nedenle verilen kararın hatalı olduğu hususuna yöneliktir.Dava, trafik kazası nedeniyle açılmış, maddi tazminat isteğine ilişkindir.2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.maddesinde düzenlenmiştir. (Benzer düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72.maddesinde de bulunmaktadır.)818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.madesinde “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namıyla nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrur olan tarafın zarara ve failine ittila tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz. Şu kadar ki, zarar ve ziyan davası ceza kanunları mucibince mühdeti daha uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruruzaman tatbik olunur. ” denilmektedir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 72.maddesinde de;”Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı).TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.Somut olayda, davanın konusunu oluşturan ve davacının yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazası 30/05/2008 tarihinde meydana gelmiş; davacı, daha önce Güvence Hesabına yapılan başvuru sonucunda, %1 maluliyet oranı üzerinden kendisine yapılan ödemenin maluliyetinin artması ve değişmesi nedeniyle, yetersiz kaldığını ileri sürerek, Güvence Hesabına 27/08/2018 tarihinde ikinci kez başvurmuş ve başvurudan sonuç alınamaması üzerine görülmekte olan davayı, 19/09/2018 tarihinde açmıştır. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89/1-2 ve 66/1.e madde hükümleri uyarınca, uzamış (ceza) zamanaşımı süresi, 8 yıldır. Bu durumda, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözetildiğinde, davalı Güvence Hesabına yapılan ikinci başvuru tarihi bulunan 27/08/2018 ve dava tarihi olan 19/09/2018 tarihi itibariyle 8 yıllık uzamış zamanaşımı süresinin ve 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından, zararlandırıcı eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, zarar görenin zararı veya zarar sorumlusunu öğrenmesi halinde dahi, tazminat istemi zamanaşımı defiyle karşılaşıldığında, reddedileceğinden, tahkim komisyonunca yazılı biçim ve gerekçeyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik tespit edilemediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin 22/04/2019 gün ve 2019/İ.2207-2019/İHK.4683 sayılı kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.353/1-b/1 madde gereğince ESASTAN REDDİNE,2- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendisine İADESİNE,3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4- Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/11/2019.