Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/419 E. 2021/543 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/419
KARAR NO: 2021/543
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI: 2017/442 E. – 2018/965 K.
DAVA TÜRÜ: Trafik Kazasından Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … nezdinde ZMM sigortalı olan, …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın 22/11/2016 tarihinde vekil edenine ait … plaka sayılı araca çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazasında davacıya ait aracın hasarlanarak değer kaybına uğradığını, kazanın oluşumunda sigorta karşı araç sürücüsünün tam kusurlu bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla 4.000,00-TL değer kaybı bedelinin kaza tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevabında özetle; 22/11/2016 günlü trafik kazasına karıştığı ifade edilen araç, vekil edeni sigorta şirketi nezdinde trafik sigortalı ise de; dava konusu taleple ilgili olarak vekil edeni sigorta şirketine yapılmış bir başvurunun varlığını tespit edemediklerini, ayrıca sorumluluk yoluna gidilebilmesi için kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğu öncelikle belirlenmesi gerektiğini ve değer kaybı zararı hesaplamasının da 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMM Sigortası Genel Şartlarına göre yapılmasını istediklerini belirterek davaya karşı koymuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücünün tam kusurlu olduğu, davacının ise kusursuz bulunduğu, ZMM sigortası genel şartlarındaki düzenlemelere göre yapılan hesaplamaya göre değer kaybı zararının 3.970,00-TL olduğu, davalı … şirketine dava açılmadan önce 10/03/2017 tarihinde başvurulduğu gözetildiğinde; temerrüt halinini 23/03/2017 tarihinde gerçekleştiğinin kabulü gerektiği benimsenmek suretiyle; “Davanın KISMEN KABULÜNE, -3.970,00 TL değer kaybı alacağının temerrüt tarihi olan 23/03/2017 tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye talebin reddine,” karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf nedenleri; hükme esas alınan 19/10/2018 günlü ek bilirkişi raporundaki kusura ilişkin değerlendirmenin sadece kazanın oluşumuna yönelik olarak yargılama sırasında davacı tarafın ortaya attığı varsayıma dayalı olduğu, davacı yanın bilirkişi kök raporuna itiraz dilekçesi ile ileri sürdüğü durumun iddianın genişletilmesi niteliğinde olduğu ve muvafakatları bulunmadığı, bu durumda davacı tarafın iddianın genişletilmesi yasağına takılan yeni iddiasını kanıtlayamadığı kabul edilerek bilirkişi kök raporu doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, ek rapordaki kusur belirlemesinin baz alınmasıyla karar verilmiş olmasının hatalı olduğu, ayrıca ek rapordaki değer kaybı tutarı yönünden aleyhe olan belirlemeleri de kabul etmediklerine yöneliktir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan araç değer kaybı bedelinin tahsili isteğine ilişkindir. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Haksız bir fiil sonucu araç hasarı oluştuğu iddiasıyla ilgili bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsurdur. Dosya kapsamında görüşüne başvurulan 16/01/2018 günlü bilirkişi raporunda; olayla ilgili olarak kazaya karışan araç sürücülerinin birlikte tuttukları kaza tespit tutanağından hareketle kazanın oluş şekli açıklandıktan sonra, tarafları eşit kusurlu oldukları, aracın hasarsız rayiç değerinin 135.000,00-TL bulunduğu, araçta meydana gelen hasar miktarı, yaşı , modeli, kilometresi, boyanan parçalar gibi hususlar gözetildiğinde değer kaybının 4.000,00-TL , Hazine Müsteşarlığının yeni değer kaybı tespiti hesabına göre de değer kaybının 3.969,35-TL olacağı sonucuna varılmış, bu rapora karşı taraflarca yapılan itiraz üzerine başka bir bilirkişiden alınan 24/04/2018 günlü raporda da kazanın oluş şekli ilk rapordaki gibi açıklanmış, ancak ilk rapordaki kusur oranlarına katılınmayarak tali yoldan ana yola çıkmaya çalışan davacının esasen kavşağa girmeden önce aracını durdurmak zorunda olduğu, fakat davacının bu kurala uymadığı, kavşağa giriş yaptığı ve sağa dönecek şekilde aracını durdurması nedeniyle kazanın oluşumunda asli kusurlu sayılması gerektiği belirtilerek davacının %75 oranında, sigortalı karşı araç sürücüsünün ise %25 kusurlu olduğu açıklanmış ve araçta oluşan değer kaybının Hazine Müsteşarlığınca yayınlanan formüllere göre 3.970,00-TL olduğu belirtilmiştir. 24/04/2018 günlü bu rapora karşı davacı vekili tarafından itiraz edilerek; kazanın oluş şekline ilişkin tespitin hatalı olduğu, zira …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı davalı taraf aracının, kaza anında bölünmüş kara yolundan gelmediği, vekil edenin çıktığı tali yoldan çıkmakta bulunduğunu, vekil edeni ana yola dönmek için bölünmüş yolu kontrol ederken kendisine göre sol taraftan çöp almak için duran davalı aracın aniden hareket ederek durmakta olan müvekkil aracına çarptığını, bu durumun davalı araç sürücüsünün kaza tespit tutanağındaki “kör noktada kaldı göremeyip vurdum” şeklindeki beyanında da anlaşılacağını, kaza tespit tutanağının ayrıntılı olmadığını, kazanın oluş şeklinin ve kusur durumunun sigorta tahkim komisyonuna sunulan başvuruya ekli krokide gösterildiği şekilde belirlenmesini istediklerini açıklamıştır. Mahkemece talep yerinde görülerek, 24/04/2018 günlü raporu düzenleyen bilirkişiden ek rapor temini yoluna gidilmiş ve bilirkişi 19/10/2018 günlü ek raporda; kusur durumunun belirlenebilmesi için dosyaya sunulan tek belgenin kaza tespit tutanağı olduğu, kaza tespit tutanağındaki krokiye göre davalı taraf aracının geldiği yerin … Bulvarı olarak gösterildiği, bu krokide davalı taraf aracının kavşağa giriş yaptığı kara yolunun … Bulvarı değilde … numaralı sokak olduğu yönünde açık bir belirleme bulunmadığını, bu nedenle kök raporun krokiye göre düzenlendiğini, ayrıca davalı sürücünün “kör noktada kaldı göremeyip vurdum ” beyanından aracın … sokaktan çıktığı anlamı çıkarılamayacağı, ancak kazanın davacı vekilinin iddia ettiği gibi gerçekleşmesi halinde kusur durumunun tamamen farklı olacağını açıklayarak davalı aracın … sokakta üçlü kavşağa giriş yaptığı sırada sağındaki davacıya ait araca çarptığının kabul edilmesi halinde, kazanın oluşumunda tüm kusurun davalı tarafa ait olduğu belirtilmiş, mahkemece de 19/10/2018 günlü bu raporun hükme esas alındığı anlaşılmıştır. Somut olaya dönüldüğünde talep konusu trafik kazasına ilişkin olarak kazaya karışan araç sürücüleri tarafından düzenlenen maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağında, kazanın nasıl gerçekleştiği konusunda detaylı bir belirleme bulunmayıp, sadece basit bir kroki düzenlenmiştir. Dava dilekçesinde ve olayla ilgili olarak görüşüne başvurulan ilk bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, davacı tarafça kazanın nasıl gerçekleştiği yönünde net bir açıklamada bulunmamış, davalı tarafa ait aracın kaza anında nereden gelmekte olduğunu bildirmemiştir. Aynı şekilde davalı tarafın da kazanın meydana geliş şekli yönünde açık bir beyanı bulunmamaktadır. Taraf itirazlar üzerine, görüşüne başvurulan kusur bilirkişi … tarafından düzenlenen 24/04/2018 günlü raporda; kazanın oluşumunda davacıya ait araç sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğunun bildirilmesi üzerine; davacı vekilince, davalı tarafa ait aracın, ana yoldan değil vekil edenine ait aracın çıktığı tali yolda bulunduğunu ve birden hareket etmesi sonucunda kavşağa giriş yaparak sağa dönmek isteyen araca çarpması şeklinde kazanın meydana geldiğini açıklanarak buna göre kusur belirlemesi yapılması gerektiği ileri sürülmüştür. Davalı taraf ise bu yöndeki davacı taraf beyanına itiraz ederek, ileri sürülen hususun iddianın genişletilmesi mahiyetinde olduğunu ve muvafakatları bulunmadığı bildirilmiş ise de kazanın gerçekte nasıl gerçekleştiği konusuna bir açıklama getirilmemiştir. Bu durumda kazanın gerçekte nasıl meydana geldiği konusunda ciddi duraksama ve belirsizlik bulunmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, kazanın oluş şekli bakımından taraflara delillerini ibraz etmeleri için mehil ve imkan verilmeli ve gerekirse mahallinde keşif yapmak suretiyle kazanın nasıl meydana geldiği konusunun açıklığa kavuşturulması ve ondan sonra taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmesi gerekirken, bunun yapılmamış olması HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından davalı vekilinin istinaf başvurusunun a kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılması gerektiği, sonucuna varılarak aşağıdaki biçimde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2018 tarih ve 2017/442 E. – 2018/965 K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın belirtilen şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan diğer istinaf yargılama giderlerinin ise ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda verilecek hükümde dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ve HMK.m. 353/1-a/6 hükmü uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.. 25/03/2021