Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2019/4173 E. 2019/3785 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
8. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2019/4173
KARAR NO : 2019/3785
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 28/08/2019
NUMARASI : 2019/6290 D.İş – 2019/132 K.
DAVANIN KONUSU: Hakem Kararının Tebliğe Çıkarılması / Saklanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/11/2019
Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Başvuran vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna sunduğu dilekçede özetle; davalı … şirketi nezdinde trafik sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, 06/07/2015 tarihinde yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucunda, araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralanarak Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinden temin edilen rapordan da anlaşılacağı üzere, %22,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiğinin belirlendiğini ileri sürerek, fazlaya ilişen haklar saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 5.000,00-TL maddi tazminatın (kalıcı sakatlık) sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiş, 22/03/2016 günlü talep arttırım dilekçesi ile de istek miktarını 83.796,00-TL’ye çıkarttıklarını açıklamıştır.Davalı … şirketi vekili cevabında özetle; 06/07/2015 günlü trafik kazasına neden olduğu ileri sürülen aracın vekil edeni şirket nezdinde, 22/09/2014-22/09/2015 tarihlerini kapsar biçimde trafik sigortalı olduğunu, davacının yapmış olduğu başvuru sonucunda, 19/02/2016 tarihinde kendisine 20.933,00-TL tazminat ödemesi yapılarak ibraname alındığını, ibranamenin geçerli bir ibraname olduğunu, dolayısıyla bakiye bir sorumluluğun kalmadığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiş, vekil edeni sigorta şirketinin sorumluluğu yoluna gidilecek olur ise de, tahkim komisyonuna başvuru sırasında ibraz edilen maluliyete ilişkin raporu kabul etmediklerini, yeniden rapor alınması gerektiğini, ayrıca davacının araçta hatır için taşındığının da gözetilmesini istediklerini, kaldı ki, vekil edeni şirkete kaza ile ilgili tüm belgelerle birlikte ihbarda bulunulmamış olması nedeniyle, temerrüt halinin oluştuğundan da söz edilemeyeceğini savunmuştur.Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince; 06/07/2015 günlü trafik kazası nedeniyle yapılan başvuru üzerine, davacıya davalı … şirketi tarafından 19/02/2016 tarihinde 20.933,00-TL tazminat ödemesi yapıldığı; başvuru sahibi tarafından yapılan bu ödemenin yetersiz olduğu ileri sürülerek, 30/10/2018 tarihinde yapılan ikinci başvurunun ise reddedildiği, bunun üzerine görülmekte olan davanın 03/12/2018 tarihinde açıldığının anlaşıldığı, 19/02/2016 olan ödeme tarihinden itibaren ödemenin yetersiz olduğundan bahisle yapılan ikinci başvuru tarihi ve dava tarihi gözetildiğinde, 2918 sayılı KTK’nun 111.maddesindeki 2 yıllık hak düşümü süresinin geçirilmiş olduğunun belirlendiği gerekçesiyle, talebin reddine karar verilmiş; davacı vekilinin Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetine yaptığı itiraz üzerine, itiraz hakem heyetince, davacının ilk başvurusu sonucunda kendisine %10 maluliyet,%100 kusur oranı üzerinden, TRH 2010 yaşam tablosu baz alınarak yapılan hesaplama sonucunda, 19/02/2016 tarihinde ibraname düzenlenerek 20.933,00-TL tazminat ödendiği, davacının bu defa Dokuz Eylül Üniversitesince düzenlenen 21/09/2018 günlü maluliyete ilişkin rapora dayanılarak yapılan ödemenin yetersiz olduğu belirtilmek suretiyle, ikinci kez sigorta şirketine 30/10/2018 tarihinde başvurduğunun anlaşıldığı; kural olarak değişen ve gelişen durumun varlığı halinde, yeniden tazminat istenebilmesinin mümkün olduğu, ne var ki, böyle bir iddia halinde davacı tarafın yaralanmasına bağlı olarak değişen ve gelişen durumun varlığını usulüne uygun şekilde temin edilmiş bir raporla ortaya koyması gerektiği, somut olaya bakıldığında davacının ikinci başvurusuna dayanak gösterdiği ve maluliyet oranının %22,2 olduğunu belirleyen raporda, daha önceki ödemeye dayanak teşkil eden ve sakatlık oranını %10 olarak belirleyen rapordaki aynı verilerden hareket edildiğinin anlaşıldığı,söz konusu bu raporda davacının tedavisinin devam ettiği, değişen ve gelişen bir durumun varlığından ise söz edilmediği, dolayısıyla davacı tarafın dayanağını oluşturan ve %22,2 oranda maluliyetin varlığını belirleyen raporun, gelişen durum olgusunu kanıtlar nitelikte olmadığı, tahkim komisyonunca, ancak kendisine sunulan belgeler üzerinde karar verebileceği, sonuç itibariyle davacı tarafın usulüne uygun şekilde gelişen durumu ispata yarar bir rapor temin ederek KTK’nun 97.maddesi kapsamında davalı … şirketine geçerli bir başvuru yapması gerektiğinden itirazın reddine, fakat itiraz konusu uyuşmazlık hakem heyeti kararında itirazın usulen reddi yerine, başvurunun esastan reddine karar verilmiş olmasının usulsüz bulunduğu görüşünden hareketle; uyuşmazlık hakem heyeti kararının kaldırılmasına, başvurunun dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı; davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; başvuruya eklenen ve Dokuz Eylül Üniversitesinden temin edilen rapora dayanılarak yapılan ikinci başvurunun usulüne uygun bir başvuru olduğu, bu nedenle raporda belirlenen %22’lik maluliyet oranına göre işlem yapılması gerektiği halde, başvurunun usulden reddine şeklinde hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu hususlarına yöneliktir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan maluliyet tazminatı (sakatlık tazminatı) isteğine ilişkindir.İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenleriyle sınırlı olmak kaydıyla yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;Dosya kapsamından; 06/07/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve kendisine davalı … şirketi tarafından Tokat Devlet Hastanesince düzenlenen 20/08/2015 günlü sağlık kurulu raporunda belirtilen %10 maluliyet üzerinden ibraname alınarak 19/02/2016 tarihinde ödeme yapıldığı, davacının daha sonra kişisel başvurusu sonucunda Dokuz Eylül Üniversitesinden temin edilen 21/09/2018 günlü rapora dayanılarak ilk ödemenin yetersiz olduğu savı ile 30/10/2018 tarihinde ikinci kez başvuruda bulunduğu, davalı … şirketince bu ikinci başvurunun, “her iki raporda belirtilen arazlar aynı olduğu halde, hesaplama yöntemlerinin farklı olmasından kaynaklanan maluliyet oranı farkına dayanılarak herhangi bir ödeme yapılamayacağı” gerekçesiyle reddedildiği, bunun üzerine tahkim yargılamasına başvurulduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı KTK’nın, hem işletenleri hem de onların hukuki sorumluluğunu üzerine alan zorunlu mali sorumluluk sigortalarını bağlayan ve emredici nitelikte olan 111.maddesinin 1.fıkrasında, bu kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmaların geçersiz olduğu belirtilmiş, 2.fıkrasında ise “tazminat miktarına ilişkin olupta yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldığın tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir” denilmiştir. Bu madde, ibranamenin iptali için zarar görene yetersizlik nedeniyle iptal hakkı tanımıştır. Somut olaya dönüldüğünde, ibraname tarihi ve ödeme tarihi 19/02/2016 olup; davalı … şirketine ikinci başvuru tarihi 30/10/2018 ve görülmekte olan davanın tarihi ise 13/02/2018 bulunduğundan, yasada belirtilen 2 yıllık hak düşümü sürenin geçirilmesinden sonra başvuruda bulunulduğu ve dava açıldığı belirgindir. Ne var ki, bazı hallerde ortaya çıkan zarar kendi özel yapısı içerisinde sonradan değişme-gelişme eğilimi gösteriyor, zararı doğuran eylem ve işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, böyle hallerde zararın kapsamını belirleyecek husus gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz gerçekleşmiş olmayacağı için KTK’nın 111.maddesinde düzenlenen 2 yıllık süre bu değişen-gelişen durumun durduğunun veya ortaya kalktığının öğrenilmesiyle başlayacaktır. Gelişen-değişen durum olup olmadığı da hekim raporuyla belli bir açıklığa kavuşturulmalıdır. Ancak; kişisel başvuru sonucunda temin edilerek başvuru dilekçesine eklenen Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesince düzenlendiği anlaşılan 21/09/2018 günlü raporda her ne kadar davacının %22,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği belirlenmiş ise de, söz konusu bu raporda trafik kazasına bağlı yaralanmaya ilişkin olarak yapılan tedavilerin ne zaman sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen ve değişen bir durum olup olmadığı, varsa gelişen durumun hangi tarihte sona erdiği, diğer bir ifadeyle kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceği konularında herhangi bir değerlendirme yapılmamış aksine, mevcut maluliyetin “Dalak lesenasyonu, splenectomi yapılmış” olmasından kaynaklandığı açıklanmış, bu açıklamaya dayanak olarakta Zile Devlet Hastanesine ait 06/07/2015 tarihli genel adli muayene raporu ve gene 06/07/2015-11/07/2015, 15/07/2015 ve 24/07/2015 tarihleri arasını kapsayan ve Tokat Devlet Hastanesine ait bulunan epikriz notları gösterilmiştir. Gelişen ve değişen durum yoksa aynı yaralanmaya ve uğranılan bedensel zarara bağlı olarak farklı farklı heyetlerce verilen maluliyete ilişkin raporlarda maluliyet oranlarının farklı belirlenmesi maluliyetin arttığı anlamını taşımayacağından ve başvuruya dayanak kılınan raporda da az yukarıda açıklanan şekilde yapılmış herhangi bir belirleme bulunmadığından, Sigorta tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince, yargılamanın tahkim yargılaması olduğu gözetilerek, yazılı biçim ve şekilde verilen karar gerekçesinde ve karara dayanak gösterilen delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde davacı taraf aleyhine bir husus bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;1-Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin 30/04/2019 gün ve 2019/İ.5888-2019/İHK.8848 sayılı kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.353/1-b/1 madde gereğince ESASTAN REDDİNE,2- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendisine İADESİNE,3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4- Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/11/2019